M. Sarmış: Bir ara Rızvaniye'nin orada bir hücrede oturuyordunuz. Ne zaman size tahsis edildi.
Y. Demirkol: Vali verdi. Adını hatırlayamadım, Eskişehir'den gelmişti galiba. Son zamanlarda böyle çok unutuyorum. Sonradan geliyor aklıma.
M. Sarmış: Ne zamana kadar kaldınız orada?
Y. Demirkol: Aslında odam duruyor. Asıl rezaleti söyleyeyim. Bir sürü kitabımı götürüp çöpe atmışlar. Öyle gitti. Ne eşyalar, ne antikalar gitti.
M. Sarmış: Artık gitmiyor musunuz oraya?
Y. Demirkol: Şu an yok. Kedi doğurmuş. Rahatsız olmasın diye gitmiyorum. Yavrular büyüdükleri zaman giderler.
M. Sarmış: Mahmut Karakaş Hoca da orada bir odada kalıyordu.
Y. Demirkol: O çıktı.
M. Sarmış: Evet. Valiliğin Rızvaniye için ayrı bir projesi varmış. Oradaki herkese çıkın demişler.
Y. Demirkol: Bana kimse bir şey demedi.
M. Sarmış: Şimdi söyleyeceğim soruya cevap verir misiniz, bilmiyorum. Bir kısım öğrencilere düzenli olarak burs verdiğinizi biliyorum.
Y. Demirkol: Şöyle… Onu söylemek hoş değil.
M. Sarmış: Peki… Başka bir özelliğiniz de yaz kış ceket giyiyorsunuz, külah takıyorsunuz, öyle dolaşıyorsunuz. Bu yüzden size "Külahlı Aydın" diyenler var. Külah neyse de sürekli ceket giymek neden?
Y. Demirkol: Öyle alışmışım. Herkesin vücudu aynı değil ki?
M. Sarmış: Abdürrezzak Elçi, bir yazısında diyor ki "Yusuf Abi beni her gördüğünde kimseye vekil olma der." Niçin? Bu konuda yaşadığınız kötü bir tecrübeniz mi var?
Y. Demirkol: Herkes herkesi dolandırıyor. Peygamberimiz "Aldatan bizden değildir." diyor, ama adam aldırmıyor. O tarafta hesabını verecek, ama takmıyor. Hem iyilik yap, hem de seni dolandırsın.
M. Sarmış: Hacc'a veya umreye gittiniz mi?
Y. Demirkol: Bende hem yükseklik korkusu, hem uçak korkusu var. O yüzden maalesef gidemedim.
M. Sarmış: 2007-2008 yılında Vakıflar Bölge Müdürlüğü sizi "Vakıf İnsan" olarak seçmiş. Bu konuyla ilgili bir şeyler söylemek ister misiniz?
Y. Demirkol: Onlar seçmişse ben ne diyeyim?
M. Sarmış: Peki, seçtikten sonra ne yaptılar?
Y. Demirkol: Şair Nabi Kültür Merkezinde bir program yaptılar. Konuşmalar yapıldı.
M. Sarmış: Bir plaket takdimi mi oldu?
Y. Demirkol: Hatırlamıyorum.
M. Sarmış: Yalnız size mi, başkaları da var mıydı?
Y. Demirkol: Tahmin ediyorum başkaları da vardı. Bir de 2013'te "İyilik Ödülü"nü verdiler bana. Nevali Otel'de… Saraybosna'dan da gelen vardı…
(Konun detaylarını hatırlayamadığını söyleyince daha sonra ben araştırdım. Urfa'da her yıl düzenlenen "Halil İbrahim Buluşmaları"nın 2013 yılındaki 7.sinde kendisine "Ulusal Hayırsever İş Adamı İyilik Ödülü" verilmiş. Dediği gibi Bosna - Hersek'ten Merhamet Yardım Kuruluşu'na da "Yılın Vakfı İyilik Ödülü" verilmiş. M. S.)
M. Sarmış: Şimdi başka bir konuya geçeceğim. Sigara… Benim de çok hassas olduğum bir konu. Bu zamana kadar çok mücadele ettim. Siz de çok karşınız. Haramdır diyorsunuz.
Y. Demirkol: Yalnız haram değil. Bende bir yazı var. Tıp açıklamış. Dört bin zararı var. Dört değil, kırk değil, dört yüz değil, dört bin… Yirmi yılda vücutta yedi kilo katran birikiyor. Bunu tıp söylüyor. Banim bir akrabam vardı, savcı, o anlattı. Bir gün bir cinayet mahalline gitmişler. Baba ile oğul öldürülmüş. Doktor, karnını yarmış. Her tarafı simsiyah. Savcı demiş ki "Yahu bunlar madende mi çalışıyorlardı?" Doktor "Hayır", demiş. "Bunlar evden hiç çıkmıyor, devamlı sigara içiyorlarmış." Sigara böyle bir şey…
M. Sarmış: Siz hiç içtiniz mi?
Y. Demirkol: Az içtim. Gençlikte. Hocamız gördü. Profesör Nihat Çetin. İçme dedi, rica etti. O oldu, bir daha içmedim.
M. Sarmış: Ne güzel bir şeye sebep olmuş. Şimdi artık Urfa'ya dönebiliriz. Bir, sizin çocukluğunuzun ve gençlik yıllarınızın geçtiği Urfa var. Bir de bugünün Urfa'sı… Bazı valiler, belediye başkanları, bazen yol için, bazen başka sebeplerle Eski Urfa'ya çok zarar vermişler. Güzelim binalar, okullar, evler yıkılmış. İşte Yıldız Hamamı, Aslanlı Han, Cumhuriyet İlkokulu, daha birçok yer…
Y. Demirkol: Aslanlı Han'da bir odamız vardı. Küçük bir oda. Arkadaşlarla beraber ortaklaşa kullanmak üzere tutmuştuk.
M. Sarmış: Hangi yıllarda?
Y. Demirkol: 1960'lı yıllarda…
M. Sarmış: Şimdi o yılların Urfa'sı ile şimdikini karşılaştırırsanız, neler anlatmak istersiniz bize?
Y. Demirkol: "Bâni" demek, bina yapan demek. Önemli olan yıkmak değil yapmaktır. Her şeyde böyledir. Şair ne demiş; "Ya eser bırak ya halef. Yoksa kim anar namını?" Mevlana da "'Kamil odur ki; bıraka dünyaya eser; eseri olmayanın yerinde yeller eser." demiş.
M. Sarmış: Eyvallah!