BİRİNCİ BÖLÜM
Urfa müziği denilince akla ilk gelen isimler: Tenekeci Mahmut (Mahmut Güzelgöz), Mıkım Tahir (Tahir Oturan), Bekçi Bakır (Bakır Yurtsever), Cemil Cankat… Hamza Şenses de bunlardan biri… Fakat hakkında en az bilgi sahibi olduğumuz da o. Sosyal medya vesilesi ile tanıştığımız Hasan Yıldız, onun torunlarını tanıdığını söyleyince, acaba bilinenlere yeni bir şeyler ilave edebilir miyim diye düşündüm. Yine Hasan Bey aracılık etti. Torunlarından Bakır Ece ile 21 Haziran 2022 tarihinde, öğlenden sonra, Hasan Beyin Süleymaniye'deki dükkanında buluştuk.
Bakır Bey, dedesinin ortanca kızı Zeliha'dan torunu. Bir öğrenci yurdunda gece bekçiliği yapıyor.
M. Sarmış: Dedeniz ne zaman, nerede doğdu?
B. Ece: 1904 yılında Urfa Büyük Yol'da, Yeni Mahalle'de doğmuş.
M. Sarmış: Babasının ve annesinin isimleri…
B. Ece: Babasının adı Mustafa, annesinin adı Zeliha. Babası Hacı İbrahimgiller'den. Lakapları 'Hacı Hamolar'. Annesi Damburacı'lardan.
M. Sarmış: Kaç kardeşler?
B. Ece: İki kardeşler. Hamza ve İbrahim. İbrahim, dedemin küçüğü. Dedemden 30 yıl sonra 1969'da vefat etti.
M. Sarmış: Onun müzikle bir alakası var mıydı?
B. Ece: Hayır. Yok. Esnaflıkla geçimini sağlardı. Kendi halinde bir adamdı.
M. Sarmış: Öncelikle şunu sorayım: Dedeniz 'Kel Hamza' lakabı ile biliniyor. Öyle anmak sizi rahatsız ediyor mu?
B. Ece: Hayır. Niye etsin? Öyle tanınıyor. Plaklarının üstüne bile kendisi yazdırmış. Küçükken saçları çıkmadığı için lakabı öyle kalmış.
M. Sarmış: Esas soyadı Şenses mi? Malum, müzikle uğraşanların bazıları soyadını değiştiriyor.
B. Ece: Haklısınız. Dedemin esas soyadı Şener. Müzik piyasasına girince 'Şenses' olarak değiştiriyor.
M. Sarmış: Dedenizin çocukluğuna dair bilginiz var mı?
B. Ece: Maalesef yok. Ben görmedim zaten. Dedem rahmetli olduğunda annem yedi yaşındaymış. O da çok az hatırlıyordu. Hayal meyal. Kendilerini çok severmiş. Eve geldiği zaman dizlerine alır, öper, okşarmış. 'Gelin size cümbüş çalayım.' dermiş.
M. Sarmış: Hangi okula gitmiş?
B. Ece: Hiç okula gitmemiş. Okumayı sonradan kendi kendine öğrenmiş. Böyle çok sanatçımız vardır. O günün şartları öyle.
M. Sarmış: O zaman bir yerlerde çalışmıştır. Çünkü ileride geçimini sağlayacağı bir işinin olması lazım.
B. Ece: Evet, tabii. Esas mesleği keçecilik. O zamanki mesleklerden biri. Dedem de keçeci ustalarından birinin yanında çalışmaya başlamış. Biliyorsunuz eskiden keçeci hamamları olurdu. Hamamların en sıcak yerlerinde keçeci esnafı keçe yapardı.
M. Sarmış: Tam kendisine göre. Hamamda ses çok güzel çıkar.
B. Ece: Dedemin sesi zaten çok güzel. Keçe ile uğraşırken türkü söyler, hoyrat çekermiş. Ondaki sesi ve yeteneği fark eden ustası ve arkadaşları, 'Hamza, sesin çok güzel. Türkücü olabilirsin. Plak çıkarabilirsin.' demişler. Dedem önce tereddüt etmiş. 'Bizimkiler hoş görmez' demiş. Para karşılığı türkü söylemek, şarkıcı olmak, o zamanlar Urfa'da çok da makbul bir iş değil. Ayıptır, günahtır filan. Biraz düşündükten sonra gidip dayılarına danışmış. Damburacı Halil ve Abdurrahman'a. Onlar da müsaade etmişler. 'Zaten yetimsin, maddi durumun iyi değil. Belki böylece biraz rahat edersin' demişler. Yani teşvik etmişler.
M. Sarmış: Ben de tam onu soracaktım. Müziğe ne zaman ve nasıl başlamış?
B. Ece: 20-22 yaşlarında. Çevresinin teşviki ile yavaş yavaş piyasaya girmiş. Sesinin güzelliği ile kısa zamanda tanınmış, o zamanın müzik çevrelerinde aranılan isimlerden biri olmuş.
M. Sarmış: Nerelerde, yani hangi mekanlarda çalışmış?
B. Ece: Anzılha Parkında. Biliyorsunuz eskiden Anzılha Gölü'nün etrafındaki bahçe gazino idi. Canlı müzik olurdu. Dedem orada söylemiş. Bir de şimdiki Nacar Pazarının oralarda Çardaklı Kahve var. Eskiden orası saz, yani saz evi imiş. Sonradan kahve olmuş. Dedem orada da sık sık program yapmış.
Bu arada Urfa sıra gecelerinde, dağ yatılarında, asbap gecelerinde devrin önemli isimleri ile beraber çalıp söylemiş. Radyo programlarına katılmış. İçeride dışarıda çok konser vermiş. Şöhreti Urfa sınırlarını aşmış.
M. Sarmış: Urfa'nın dışında da sahneye çıktığını biliyorum.
B. Ece: Evet, tabii. Antep'te, Adana'da, Diyarbakır'da ve İstanbul'da sahneye çıkmış. Fakat tabii hangi gazinolarda çalıştığını bilemiyorum.
M. Sarmış: Dedenizin çaldığı müzik aletleri neler? Bağlama, tambur ve cümbüşü duymuştum.
B. Ece: Hayır, sadece cümbüş çalardı.
M. Sarmış: Aynı zamanda gazelhan.
B. Ece: Tabii. Hem de çok iyi gazelhan. Kendine has bir tarzı varmış. Bugünün sanatçıları onun okuduğu uzun havaları onun gibi okumaya çalışıyorlar. Sesi hem çok güzel, hem de çok dik çıkmaya müsait. Her babayiğidin harcı değil. Gece Urfa Kale'sinde söylediği zaman sesini Karaköprü'den duyarlarmış. O kadar güçlü bir sesi varmış. Şimdi nerde öylesi?