M. Sarmış: Şimdi biraz farklı bir konuya geldik. Geçmişteki siyasi duruşunuzdan bahsetmiştiniz. Bir de 2011 yılında Ak Parti'den milletvekili aday adaylığınız var. Ondan da bahsetmek ister misiniz?
A. Akbıyık: Farklı bir konu gibi, ama aslında değil. Kültür adamlarının siyaset adamlarından yapısal bir farkları var. Geçmişte Zülfü Livaneli'nin bir yazısında okumuştum; mealen diyor ki, kültür adamları içinden geldiği gibi konuşur, siyasiler ise durum neyi gerektirirse öyle konuşur, yani ortama göre konuşur. Dolayısıyla ben bir kültür adamı olarak siyasete pek girmek istemedim, hep uzak durdum. Fakat mikrofon elime geldiğinde gerek Urfa gerek Türkiye üzerinden kültürel sorunları dile getirdim; kendime göre çözüm teklifleri sundum, konuştum, yazdım, projelendirip kamuoyu ile paylaştım, ilgililere ulaştırdım. Olumlu sonuç aldıklarım da oldu, ama çoğu akim kaldı. Bu projeleri hayata geçirmek için nerede olmanız lazım? Etkin bir görevde olmanız lazım. Biz kime anlatıyoruz; valiye, belediye başkanına, milletvekillerine, bakanlara… Sadece anlatıyoruz. İcra makamında değiliz. Nihayet arkadaşlarımız bize "Yahu Abuzer Bey, sen bu kadar konuşuyorsun, kendi elini niçin taşın altına koymuyorsun?" dediler. Biz de diyoruz ki bizim düşüncelerimizi bire bir yansıtan bir parti yok. Partilerin dünya görüşü farklı, mantalitesi farklı. Biz kültür adamıyız, onlarla uyuşamayız. İçimizden geldiği gibi konuşuruz. Bu da siyaset makamının işine yaramaz. Böyle diyoruz ve hep geri duruyoruz. Geçmişte siyasete girmemiz için, parti il başkanı olmamız için talepler ve görüşmeler de oldu, ama ben her zaman geri durdum. 2011'de, arkadaşlarımızdan bir kısmı "Bu işe gir; hiç olmazsa üzerindeki tarihi sorumluluğu yerine getirmek için 'Ben de varım" de." dediler. Hatta bir arkadaşım çok ısrar etti, "Sen gir, paranı ben yatıracağım." dedi. "Yahu mesele para meselesi, değil." dedim. "Harcayacak param yok, ama müracaat için gerektiği kadar var çok şükür." Neyse uzatmayayım, ısrarlar üzerine ve tarihi bir sorumluluğu da üzerimden atmak üzere başvurdum. Tabii nerede siyaset yapacaksınız? Sağ tandanslı bir insanız. Yapacağımız yerlerden biri de Ak Parti. Neden? Çünkü düşüncelerimiz bire bir örtüşmese de iktidarda olan parti. Muhalefette seçilseniz ne yapacaksınız? Hiçbir şey yapamazsınız. İktidarda olun ki kafanızdan geçenleri hayata geçirin. Bu düşüncelerle Ak Parti'den müracaat ettim. Burada bir temayül yoklaması oldu. Urfa'da temayül yoklamalarına etki eden unsurlar malum, oraya çok girmeyeyim. Sonra mülakat için bizi Ankara'ya çağırdılar, gittik. Ankara'da mülakatı yapanlara söylediğim şeyleri, önemine binaen burada da ifade etmek istiyorum. Baktım mülakatı usulen yapıyorlar.   Dedim ki "Arkadaşlar! Bakın ben 800-900 kilometrelik yoldan geldim. Beni bir 5-10 dakika dinleyin. Benim biyografim önünüzdeki dört satırdan ibaret değil, 40 sayfalık biyografim var. Ben buraya sadece milletvekili olmak için gelmedim. Eğer milletvekili olursam arkasından da kültür bakanı olmak istiyorum. Bana diyebilirsiniz 'Sen daha milletvekili olmamışsın, bakanlık nerede?' Veya 'Niçin kültür bakanı olmak istiyorsun? Ne gibi özelliğin var?' Bunları o sırada katıldığım televizyon ve radyo programlarında da konuştum. Neticede bizi sıralamaya koymadılar. Siyaset maceramız da orada bitti.
M. Sarmış: Artık sonlara geliyoruz. Allah size sağlık afiyet versin. 1958'den 2024'e 66 yıllık bir ömür. Ve bu ömre sığdırdığınız çok yoğun çalışmalar… Ve bütün bu çalışmaların sonucunda oluşan çok zengin bir arşiv.
A. Akbıyık: Kültür adamları iğneyle kuyu kazar gibi çalışırlar. Ben de bu işlere ortaokuldan itibaren girdim. Müziği sevdiğim için defterlerime, başta Urfa türküleri olmak üzere türkü sözlerini yazıp biriktirmeye başladım. Sonra onlarla ilgili kasetleri toplamaya başladım. Bir ara plak da topladım, ama sonra ondan vazgeçtim. Kaset, kasnak bant, daha sonra video… Topladıklarımın dışında, arkadaşlarla birlikte yaptığım derleme çalışmalarının kayıtları var. Yaptığım televizyon ve radyo programlarının kayıtları var. Sonradan başkalarından gelenler de oldu. Ayrıca araştırmalarım sonucunda sanatçıların, kaynak kişilerin ve bestekârların çeşitli el yazılı defterlerini, nota kâğıtlarını, fotoğraflarını buldum. Şu anda elimde, kesin sayıyı bilmiyorum, ama tahminim 3000 civarında kayıt ve doküman var. Kolay değil. Bazen tek bir kaset için kilometrelerce yol gitmişim. Ellerindeki kaseti vermeye ikna etmek için o insanlara tabir caizse günlerce, aylarca yalvarmışım. Bazı yeminli bantların kopyasını alabilmek için yıllarca beklemişim; bazılarını ancak kendileri vefat ettikten sonra oğullarından almışım. Ve böyle bir arşiv oluşturmuşum. Çok önemli bir kültürel miras. Neredeyse 50 yıllık bir emek.
M. Sarmış: Allah size hayırlı ömürler versin. Daha nice eserler veresiniz inşallah! Ne olacak o koca arşiv?
A. Akbıyık: Hani Allah diyor ya "İnna lillah ve inna ileyhi raciun." Yani "O'ndan geldik, yine O'na döneceğiz." (Bakara Suresi, 156) Diyeceğim herkes gibi biz de ölümü tadacağız. Bunun bilincindeyiz. O zaman elimizdeki bu arşiv ne olur? Onu ben de çok düşündüm. Nihayetinde benim değil, halkın arşivi. Urfa'nın malı. Çocuklarım korur koruyamaz. Bu emaneti onu en iyi muhafaza edecek bir yere teslim etmem lazım. Şimdiye kadar bununla ilgili çeşitli girişimlerim oldu. Fakat bugüne kadar müspet bir gelişme sağlayamadım. Mesela birinci olarak Milli Kütüphane'ye başvurdum. Yazılı olarak. "Elimdeki bütün bu dokümanı bilabedel size vermek istiyorum." dedim. Sadece "Alıp dijital ortama geçirin, bana da bir kopyasını verin."  Oradan gelen cevapta "İşte efendim bütçemiz müsait değil." denildi. Gidip kendilerine dedim ki "Dilekçemde bedelsiz olarak vereceğimi söylemiştim. Neyin bütçesinden bahsediyorsunuz?" "Efendim dijital ortama geçirmek için imkânlarımız yok." "Yahu siz devletsiniz; nasıl imkânlarınız yok? Hadi yok diyelim; ben elimdeki cihazları vereyim, teybimi, video kayıt cihazımı vereyim." O zaman CD zamanıydı; "İsterseniz yeteri kadar boş CD alıp vereyim." Yani masraflarını de ben karşılayayım; yeter ki devletin arşivine gitsin. Maalesef olmadı. Sonra TRT Ankara Radyosu müdürü olan bir arkadaşımız vardı; ona bahsettim. Çok memnun oldu. Hemen bir araç gönderiyorum, hepsini yükle radyoya gönder." O ara durumdan Sabri Kürkçüoğlu'na bahsettim. Sabri "Yahu sen devlet dairelerini bilmiyorsun." dedi. "Hepsini birden teslim etme, bir 50 tanesini ver, bakalım ne olacak? Eğer gereğini yapıyorlarsa devamını o zaman verirsin." İyi ki öyle söylemiş. Müdüre de böyle peyder pey vereceğimi söyledim. Tamam dedi. 50 tanesini alıp kendi ellerimle götürdüm radyoya. O 2017 yılında Salih Turhan'la Türkü Muhabbeti programına başlamıştık ya, o zaman. O program iki yıl sürdü. Gidip geldikçe arada bir hatırlattım. Sonra aradan bir iki yıl daha geçti. Hiçbir şey yapılmadı. Geçen sene o arkadaşımız profesör olup radyo müdürlüğünden ayrıldı. O vesileyle "Yahu madem yapmadınız, hiç olmazsa o kasetleri geri verin." dedim. Bir hemşerimiz araya girdi de rica minnet kasetlerimizi ancak alabildik. Yani o da olmadı. Sonra bir arkadaşımız "Benim TRT'nin üst düzeyinde bir tanıdığım var, ona gidelim." dedi. Gittik, uzatmayayım, bizi çok iyi ağırladılar, teklifimiz için çok güzel dediler. Biz sizi arayacağız, alacağız falan filan. Birkaç ay da öyle geçti. Sonra o adamı da görevden aldılar. Bizim iş yine ortada kaldı. Şimdi bu durumdayız. Daha anlatmadığım bir sürü şey var. Mesela Harran Üniversitesi'ne bir proje sundum. "Müzik Arşiv ve Dokümantasyon Merkezi" kurulması…
M. Sarmış: Urfa'da yıllardır söylediğinize benzer, hatta ondan daha kapsamlı olmak üzere "Urfa Şehir Arşivi" kurulması talebi var.  Yıllardır birçok arkadaşımız yazıp çiziyor. Ben de çok yazdım, hatta Yazarlar Birliği başkanı olduğum 2018 yılında o zamanki Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi'ye teklif götürdük. Tamam dedi. Hatta belediyeden birkaç arkadaşla beraber, oranın şehir arşivi çalışmalarını görüp fikir almak için Antep'e gittik. Oranın sorumlusu hemşerimiz Remzi Mızrak bize çok yardımcı oldu. Urfa'ya uyarlamak üzere mevzuat örnekleri getirdik. Ama ondan sonrası gelmedi. Şimdi diyorum ki, siz hep proje tabanlı düşünüyorsunuz; ekip çalışmasına yatkınsınız, etrafınızda çok tecrübeli, alanında isim yapmış, etkili olabilecek arkadaşlarınız da var. Sizinki gibi birçok başkalarının elinde de çok değerli arşivler var. Sesli, görsel, yazılı… Cihat Kürkçüoğlu, Müslüm Akalın, Yasin Küçük ve daha niceleri… Şehir Arşivi konusunu bir projeye çevirip arkadaşlarınızla beraber yeni başkana bir teklif götürseniz…
A. Akbıyık: Aslında göreve başladığı ilk hafta Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Kasım Gürpınar'ı makamında ziyaret ettik. Daha önce bir dergide yayınladığım "Ben Belediye Başkanı Olsam Neler Yaparım" başlıklı bir yazım vardı; onu bir dosya yaptım kendisine sundum. Tabii ki sizin dediğiniz gibi bir şey de yapılabilir. O zaman biz de elimizden geldiği kadar destek veririz.  Maalesef Türkiye'deki kurum ve kuruluşların pek çoğunda devamlılık yok. Mesela röportajımızın önceki bölümlerinde adı sık sık geçen Halil Binbaşıoğlu kasetlerini ve CD'lerini belediyeye verdi. Artık 500 tane mi, 1000 tane mi bilmiyorum. Şu anda ne durumdadır bilemiyorum. Ama bir ara bana demişti ki "Belediyeye verdiğim kasetleri birilerinin arabasında görmeye başladım. Darmaduman oldu." Hatta bırak onu, benim de kurucusu ve yöneticisi olduğum ŞURKAV'a vermişti. Biz vakfı kurduğumuz zaman, daha Ziyaeddin (Akbulut) ve Hasan (Duruer) Beylerin zamanında vakıf merkezinde "Kültür ve Folklor Araştırma Merkezi" diye bir merkez de kurmuştuk. Onun başına birini atayacaklardı; bütçe dolayısıyla atayamadılar. Dolayısıyla o merkez akim kaldı, çalışmadı. Halil Bey bir gün gelip haklı olarak bana sitem etti. "Verdiğim kasetler toz toprak içinde. Kimse ilgilenmiyor. Bu gidişle hepsi bozulacak veya kaybolacak. Keşke vermeseydim." Yani durumumuz bu. Bu arşivlerin en iyi muhafaza edileceği yerlerden biri üniversitelerdir. Harran Üniversitesidir. Orada Radyo Televizyon Bölümü de var. Duyduğum kadarıyla Karadeniz'de bir üniversite böyle bir çalışma yapmış. Bir defa bunu kendine dert edinecek bir adam lazım. Bizde o adam yok. Bak Harran Üniversitesinin Müzik Bölümü de var. Bünyesinde konservatuvar da kuruldu. 
M. Sarmış: Sadece müzik de değil, öyle bir arşivde her türlü sesli, yazılı, görüntülü, dijital dokümanın toplanması lazım.
A. Akbıyık: Doğru, haklısınız. Benim geçmişte yazdığım projelerden bir tanesi de Urfa'daki mahalli gazetelerin dijital ortama aktarılmasıydı. O projeyi de devrin valisi Muzaffer Dilek'e sunmuştum. Çünkü o gazeteler Urfa'nın hafızasıdır. Mesela bir Urfa gazetesinde okuduğum bir haber; Urfa'da bir hayvana fazla yük yüklemişler diye, belediye zabıtası o adama ceza kesmiş. Şimdilerde sokak hayvanları konusu çok gündemde. Bu haber daha o zaman Urfa'da hayvanlara verilen ehemmiyeti göstermesi açısından çok anlamlı. Bunun gibi o gazetelerde yer alan haberler, yazılar, Urfa tarihi, kültürü, siyaseti, kısacası her bakımdan önemli. 
M. Sarmış: Geçen yıl Karaköprü İlçe Belediyesi bir basın müzesi açtı; bir kısım gazeteleri dijital ortama aktardı, ama kapsamını tam olarak bilmiyorum.
A. Akbıyık: İyi. Bu proje o zaman gerçekleşmedi fakat Valimiz Muzaffer Dilek'in Urfa'ya önemli hizmetleri oldu. Mesela daha sonra "Kurtuluş Müzesi" yapılacak olan Mahmut Nedim Konağı'nı almak için Naci İpek'in de katkıları ile çok uğraştı; tam görevinden ayrıldığı gün Urfa'ya kazandırdı. Bunu da ifade etmek isterim.