M. Sarmış: Şimdi sizin başka bir yönünüzden bahsedelim. Sadece başkalarının yaptığı müzikle ve bestelerle ilgilenmemişsiniz, kendiniz de beste yapmışsınız.

A. Akbıyık: Beste işi sonradan ortaya çıktı. Yani son zamanlarda yaptığım bir şey. Bir nehri besleyen ırmak, çay dere ne kadar çok ve suyu bol ise, nehrin yatağı da o oranda genişler, nehrin suyu artar, daha coşkun ve sürekli akar.  Bir ülkenin türkülerini bir nehre benzetirsek, bestelenen eserler de türkü repertuvarımızı zenginleştirir. Ben bu düşüncelerle geçmişten gelen sahibi belli olmayan anonim türkülerin yanı sıra yeni türkülerin de bestelenmesi gerektiğini savunurum. Şu an TRT repertuarına sadece anonim türküler alınmaktadır. Beste türkülerin de alınması için yıllar önce bir rapor yazıp kuruma başvurmuştum.     

İşte bu düşüncelerle son zamanlarda besteler yapıyorum. Bu güne kadar yaklaşık 20 adet türkü besteledim. "Urfalı Yar Urfalı", "Kaşların Karasına", "Resmini Astım Duvara/Bayramdan Bayrama", "Yarim Senin Gülden Harmanın mı Var", "Gönül Bahçem Hazan Oldu", "Bu Dünya Kimseye Kalmaz", "Dağlarda Gezen Ceylan Sürüsü", Hasretin Yaktı Beni", "Kar Yağar Kar Üstüne", "Dağları Kardır Aman Etrafı Duman", "Dağlar Beni", "Yarem İçten Kanıyor", "Kime Ne Dedim Kime Ne Ettim", "Yanayım Ben Yanayım" türkü formunda bestelerimdendir.

M. Sarmış: Hep kendi şiirlerinizi mi besteliyorsunuz?

A. Akbıyık: Evet, kendi yazdığım sözleri… Bağlama çalmasını da bilirim, ama tabii profesyonel anlamda değil, kendi arkadaşlarımız arasında çalacak kadar. "Yanayım Yar Yanayım" adlı bestemi arkadaşlar okudular, Youtube'da var. Diğerleri de okuyucusunu ve vakti saatini bekliyor. Öyle çok iddialı olduğum bir alan değil. Biliyorsunuz biz gurbetteyiz, zaman zaman bir memleket hasreti bastırıyor, bazen başka bir mesele bizi duygusal bir atmosfere sokuyor, ilham geliyor diyelim. Bazen bağlamayı alıyorum elime, bazen bağlamasız yapıyorum, sonra bağlamayla çalıyorum. O bahsettiğim 2019 TRT Şanlıurfa derlemesinde arkadaşlar benim bazı türkülerimi de kaydettiler, şu anda repertuvara alınmak üzere çalışma yapılıyor.

M. Sarmış: Şiirlerinizden de söz edelim.

A. Akbıyık: Şiir konusu daha eski. İlk şiirim, 1975 yılında Eskişehir'deki Hâkimiyet Gazetesinde yayınlandı. O günlerden beri şiir yazıyorum. Bazen memleket meseleleri, bazen siyasi içerikli, bazen nasihat, bazen sitem, bazen sevda üzerine, bazen de Urfa üzerine… Şiirlerimin bir kısmını "Muhabbet" adlı kitabımda topladım.
M. Sarmış: Kitaptan sonra da devam ediyor mu? Yani beste gibi ilham geliyor mu?

A. Akbıyık: Ya tabii, şurada kesildi diye bir şey yok ki! Ortamın, şartların oluşumuna bağlı. İlhamla ilgili bir şey. Ortam oluşunca, bazen beste, bazen şiir, bazen ikisi bir arada geliyor.

M. Sarmış: Arada bahsi geçti, ama burada ayrı bir başlık açalım. Bir de çok eskiye giden köşe yazarlığınız var. Onu konuşalım biraz.

A. Akbıyık: İlk yazım hatırladığım kadarıyla 1985 yılı 11 Nisan günü Hizmet Gazetesinde çıktı. Ondan sonra devam ettim. En çok Hizmet'te çıktı. Sahibi Ömer Okutan'la tanışıyorduk, arkadaştık. Kardeşi Nuri Okutan da vardı, Oğlu Bülent Okutan da orada yazar olarak. Yazana çizene çok hürmet ederlerdi. Biz de o günlerden itibaren yazmaya başladık.

M. Sarmış: Başka hangi gazetelerde yazdınız?

A. Akbıyık: Hizmet, Güneydoğu, Yeni Doğuş, Halkın Sesi,  Bizim Gazete, Atılım, Urfa Haber, Haber Aktif, Sembol, Afyon Kocatepe, Türkiye Postası gibi gazetelerde çıktı. İnternet çıkınca "Urfa Haber Sitesi"nde de çıkmaya başladı. "Yeni Doğuş Gazetesi"ni arkadaşlarla biz çıkardık. Meselenin özü nedir, biliyor musunuz? Meselenin özü Urfa'yı kendine dert edinmek. Biz Urfa'yı kendimize dert edinmişiz. Urfa'nın dertlerini nasıl çözeriz? Bunun bir yolu da o dertleri ve çözüm tekliflerimizi kamuoyuna yansıtmak… O da neyle olur? Televizyonla, radyoyla, gazeteyle, dergiyle… Onun için aslında bir matbaa kurmayı planladık, ama maddi boyutunu karşılayamadık. Fakat Yeni Doğuş Gazetesini bir süre çıkardık. Kimler vardı? Müslüm Aktürk, Müslüm Abacı, Müslüm Sunay, Diş Hekimi Abdi Demirtaş, Misbah Hicri ve birkaç arkadaş daha. Bir fikir grubu olarak bir araya geldik. Yeni Doğuş Gazetesini öyle çıkardık. Günlük değil, haftalık bir gazete idi. 39 sayı kadar çıktı. Biz tabii yazı işleriyle uğraşıyorduk, teknik işleri daha çok Müslüm Abacı ve Müslüm Aktürk üstlenmişti. Sonraları tamamen Müslüm Abacı'nın üstüne kaldı. O daha sonra bir müddet de tek başına 15 günlük olarak çıkardı. Sanıyorum Diyarbakır'da bastırılıyordu. (Diyarbakır Söz Gazetesinin matbaasında).

M. Sarmış: Yazılarınızda ne gibi konuları işlediniz?

A. Akbıyık: Tabii temel konumuz Urfa… Çünkü derdimiz Urfa. Kültür, sanat, edebiyat, müzik… Bazı genel konularda da yazdığım olurdu. Yine mesleki konularda da yazılar yazdım. Mesela mali müşavirlikle ilgili, Urfa'nın sanayileşmesiyle ilgili… Urfa'nın altyapı sorunları, çevre, orman, imara açılan tarım alanları, tahrip edilen Urfa evleri, tarihi mekanlar yazılarımın konu başlıklarındandır…  Şu anda da kendi internet istemde Urfa ile ilgili yazılarım ve "MuhasebeTR" diye bir internet sitesi var; orada da sanayi ve teşviklerle ilgili yazılarım yayınlanıyor.

M. Sarmış: Bir de dergiler var. 

A. Akbıyık: Evet. Milli Folklor, Bizim Urfa, Edessa, Eyvan, ŞURKAV, Motif, Yöre, Türkü Life, GAP işletme ve Finans, İş Bankası Kültür ve Sanat, Güneydoğu Life, TRT Bir Dünya Müzik ve daha başka dergilerde yazılarım çıktı.

M. Sarmış: Bunlardan Edessa'yı arkadaşlarınızla beraber çıkarmışsınız. Ondan biraz söz eder misiniz?

A. Akbıyık: O da bir sevdanın ürünü. Esas itibariyle Osman Güzelgöz'ün projesidir. Ben, Sabri Kürkçüoğlu, İbrahim Tezölmez ve diğer arkadaşlar da yazı kadrosundaydık. Ne yazacağız? Derdimiz hep Urfa.

(Abuzer Bey dergi ile ilgili olarak sorduğum bazı soruları tam hatırlayamadığı için beni Osman Güzelgöz'e yönlendirdi. Osman Beyle telefonla görüştüm. Dergi ile ilgili olarak söyledikleri özetle şöyle: 

"Benim projemdir. O sırada İstanbul'da idim. İstanbul'da da bir dergimiz olsun dedik. Faruk Bayrak Beyin desteği ile çıktı. Onun matbaasında basıldı. Sahibi de o idi. Ben de yayın yönetmeniydim. Abuzer Akbıyık, Sabri Kürkçüoğlu, İbrahim Tezölmez ve diğer arkadaşlar da yazıyla ve görsellerle destek oldular. "Edessa" ismine de beraber karar verdik. Bu işlerle uğraşan ne kadar arkadaş varsa hepsini içinde tutmaya çalıştık. O sırada İstanbul'da "Şanlıurfa Dayanışma Derneği" vardı; sonra vakfa dönüştü. Faruk Bey o derneğin başkanı idi. Edessa'yı derneğin yayın organı gibi ama bağımsız bir kültür dergisi olarak çıkardık. 1998-2000 yıllarında üç aylık periyotlarla çıktı. Toplam 10 sayıya ulaştı. Son sayı Abdülkadir Karahan özel sayısı idi. Ondan sonra ben gazeteciliğe geri döndüğüm için ilgilenemedim; dolayısıyla devam ettiremedik.)
    
M. Sarmış: Uzun yıllar ve birçok alanda çok yoğun çalışmalar… Bütün bu çalışmaların sonucunda da aldığınız çeşitli ödüller var. İşin hizmet kısmı, o işlerden alınan manevi haz kısmı tamam, ilave olarak bir de böyle somut ödüller… Biraz onlardan da söz edelim.
    
A. Akbıyık: 1992 yılında ŞURKAV tarafından "Kültür Sanat Ödülü" verildi.

Halk Bilimi ile ilgili çalışmalarımızdan dolayı 1996 yılında Folklor Araştırmaları Kurumu tarafından "Türk Folkloruna Hizmet Ödülü"ne layık görüldük.
Motif Halk Oyunları Eğitim ve Öğretim Vakfı tarafından "Halk Bilimi Teşvik Ödülü" verildi.

Arada geçti, burada tekrar edeyim: 2010 yılında Kars Valiliği ve Kars Belediyesi tarafından düzenlenen TRT ve Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenen Kars 1. Türkiye Türkülerimiz Bayramı'nda "Derleme Dalında Türkiye Birinciliği Ödülü".

Yine az önce bahsi geçti; Ankara Radyosunda Salih Turhan ile birlikte hazırlayıp sunduğumuz "Türkü Muhabbeti" programı ile 2018 yılında Türkiye Yazarlar Birliği tarafından "Radyo Program Dalında" birincilik ödülü.

2018 yılında Merkezi Ankara'da bulunan Şanlıurfa Platformu tarafından, "Mesleğinde En İyiler" ödülü.

2009 yılında Azerbaycan Uluslararası VEKTÖR İlimler Akademisince "Fahri Doktor" unvanı.

HAMOY'un (Halk Müziği ve Oyunları Araştırma ve Eğitim Gençlik Derneği)  verdiği bir ödül var.
2016 yılında Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi tarafından 11 Nisan Urfa'nın Kurtuluşu nedeni ile bir gece programı düzenlenmişti. Programa, il içi ve il dışından kültür, sanat ve edebiyat alanlarında hizmeti olan birçok Urfalı davet edilip " vefa beratı" verilmişti. Biz de o beratı alanlardan biriyiz.
Ayrıca çok sayıda teşekkür belgesi var.