Üç kuruşluk dünya için alçalan ve kadim ilkeleri terk eden, karaktersiz kişiler bildiğini okumaya devam ededursunlar. Kaht-ı ricalin(adam yokluğu) yaşandığı bu devirde 'gonca güller'in açılmadan solmaya başladığını, kimi veya kimleri alakadar eder? Hele aç ağzını nasıl da 'işkembe-i Kübra'dan atıyor. Devlet yıkıp imparatorluklar kuruyorlar. Sen bize akıl iz'an ver Allah'ım…
Dünya zindanından akranları gibi o da çile yüklü bir hayatı yaşamaya çalışıyor. İsmi Emine Bozan, doğma büyüme Şamlı'dır. Gençliği ve evliliğin ilk dönemleri orada geçmiş. Bir türlü gün yüzü görmemiş. İlk evliliğinden Mehmet ve Şervan isimli çocukları dünyaya gelmiş. Derken babası inşaatta bir kaza sonucu (başına beton parçası) düşmüş ve ruhunu Rahman'a teslim etmiş. Emine genç yaşta iki oğlu ile dul kalmış. Tabi zaman su gibi akıp gitmiş. İddeti dolunca kocasının küçük kardeşiyle (Abdulkadir) tekrar evlendirilmiş. Bu sırada savaş rüzgarları da yavaş yavaş esmeye başlamış. Çok sevdikleri vatanını terk ederek Türkiye'ye sığınmak zorunda kalmışlar. Son izdivacından da üç evladı olmuş; Berfin, Halil ve Mustafa. Berfin sara hastalığıyla perçinleşiyor. Halil ve Mustafa ise okula gidiyor.
Geçinip giderlerken beş ay önce ikinci kocası Abdulkadir de Hakk'ın rahmetine kavuştu. Emine yine dul kaldı, bu sefer beş yetim ile… Yavuz Sultan Selim Mahallesi, 2030 Sokak, No: 18'de, yıllık 4000 TL ödeyerek ikamet ediyorlar. Bir Hilal-i Ahmer(Kızılay) kartları var. Zannedersem ayda kişi başı 120 TL alıyorlar. Emine'nin dediğine göre, bir aydır iptal olmuş. İptal olma nedenini o da bilmiyormuş. Düzeltmek için peşine düşmüş. Ek bir gelirleri yok. Hayırseverlerin infakları ile ayaktalar. Büyük oğlunun da psikolojik bir hastalığı var, çalışamıyor. Onun küçüğü Şervan, havalar güzel olduğu vakit günde 10 TL'ye, dayısının yanında karo, fayans işinde çalışıyor.
Hani bir deyim vardır: 'Bir dokun bin ah dinle.' Aynen öyle! Kışın başında 500 kg odun temin ettik. Belediyenin kömürünü alamamış, alsa da zaten yanmıyor diye odunları erken bitmiş. Temin etmeye çalışıyoruz lakin şu soğuk günlerde yakacaksızdır. Tabi sadece odun değil, yiyecekleri de yok. Ara sıra birer yardım gıda kolisi gelse de aile kalabalık olduğu için yetmiyor. Emine'nin durumu bu, mutmain olmayan gidip bakabilir.
Bu hususta bir çift sözüm ve sitemim var. Hiçbir gerekçesi olmadan, Suriyeli düşmanlığı yapan ve şahsi kin yüzünden, adaletsiz davrananlar, bu bahsin dışındadırlar.
Dini, ceketinin astarı içinde kaybeden, mevlit ekibi kurup, bir aşr, telkin okuduğunda ya da herhangi bir nikah kıydığı zaman, pazarlık eden zevat( şeyh ve hoca bozuntuları) utanır mı, acaba bu manzaralar karşısında?
Dünyalık bir gösteriş için; helal, haram demeden israfın daniskasını sergileyen, hanımların kölesi olmuş zavallı hacılar, Allah'ın dinini şan, şöhret amacıyla amacıyla kullanan 'medyatik, sahtekar' sözümona alimler, Suud'un rejimini sorgulamayıp, çare nedir diye bir defa zihninden geçirmeyen ve umre üstüne umre edip övünen 'orta sınıf ve zengin' Müslümanlar...
Deve kuşu gibi başınızı kuma gömün. Neden bu acıklı, kanayan yaralar dünyanızda zerre kadar yer etmiyor? Hani komşusu açken, tok yatan bizden değildi? Din mi değişti, yoksa ölüm mü kalktı? Hele anlatın biz de anlayalım.
Mazlumun derdiyle dertlenen şahsiyetlere selam olsun.