Suriye/Rakka'nın Maden ilçesinde Abdülaziz daha 10 yaşındayken, çocukluğunu doğru düzgün yaşayamadan, ayakları üzerinde yürüyüp doyasıya koşamadan, bisiklet sürmeye başlayamadan, topa bir kez bile olsa vuramadan, evlerine düşen 2 top mermisi neticesinde şarapnel parçaları vücudunun değişik yerlerine isabet etmesiyle birlikte ağır bir şeklide yaralandı. İlk müdahale, bulunduğu ilçenin sınırlı sağlık imkanlarıyla gerçekleşti.
Hayatın bütün zorluklarına katlanarak yine de hayata tutunmayı başardı Abdülaziz. Hastanede tam olarak tıbbi teçhizatın olmayışı, hijyenik bir ortamda ameliyat olmaması, yeterli miktarda sağlıkçının olmaması gibi olumsuzluklara rağmen Abdülaziz yine hayata tutundu.
Şu hayatın, zorlukların farkında olmadan belki tutundu hayata; annesiz, babasız olmakla birlikte bir de engelli biri oldu Abdülaziz. Çok farklı bir şeydir bu: Yetim, öksüz ve engelli olmak, daha sayayım mı? Daha onlarca acı ve zorlukların bir arada olduğu bir hayat.
Abdülaziz hayatın ne kadar zor olduğunu daha 10 yaşındayken iyice öğrendi.
Bu durumun farkında olan Abdülaziz, başkalarına yük oldukça hayat onun için çekilmez oluyor. Çocuk yaşta hem de...
Abdülaziz içinden geçirmiyor değil: Neden ben de diğer arkadaşlarım gibi koşamıyorum, oynayamıyorum, çocukluğumu yaşayamıyorum? Bunlara engel olan nedir? Ne adına bu zulümler yapılıyor?
Ne zaman bu zalimler bizim kanımıza doyacak, ne zamana kadar bizi öldürmeye ve sakat bırakmaya davam edecekler? Bilmiyorum, zalim Esed, Rusya, İran ve koalisyon güçler kana doymayacaklar mı? Bu kadar canın gitmesi ve bu kadar insanın engelli kalması, kimseleri ayağa kaldırmatacak mı? Biz kimsenin umurunda değil miyiz?
Abdülaziz'in zihninde kocaman kocaman cevap bekleyen sorular var. Kendi adına ve bütün mazlumların adına yanıt bekleyen sorular.
Abdülaziz üç ay önce bir şekilde Türkiye'ye getirildi. Kardeşliğin sıcaklığını, dostça bir yardım elini esirgemediler kardeşleri. Şimdi Abdülaziz'in ihmal edilip geciktirilmiş fizik tedavisi ve rehabilitasyon hizmeti AID Suriye Yaşam Merkez tarafından verilmektedir.
Hayatta, bir ihtayaç sahibinin elinden tutma mutluluğunu yaşadık. Bu ne şahane bir mutluluk!
Bu mutluluğu herkesin yaşaması gerektiğini düşünüyorum ve herkesin bunu yaşamasını temenni ediyorum.