DOKUZUNCU BÖLÜM
M. Sarmış: Şimdi biraz nazik bir konuyu sorayım. Bu gibi işlerle uğraşanlar evde de kafalarına eser, canları ister, icabında dinlerler veya söylerler. Sizin de çok olmuştur. Bazen Kur'an, bazen mevlit, bazen sanat müziği… Yenge hanım rahatsız olmaz mıydı? Şikâyet etmez miydi? Ne bileyim, "Yeter artık. Kafamız şişti" filan…
Ö. Nacar: (Gülerek) Olurdu bazen. Ama çok değil. Zaten çoktandır pek söylemiyorum. O eskidendi.
M. Sarmış: Urfa'nın dışına gittiniz mi hiç? O Diyanet'in sınavı haricinde…
Ö. Nacar: Birkaç kere gittik. Antep'e, Maraş'a filan gittik. Yalnız değil tabii, ekip olarak…
M. Sarmış: Ne diye?
Ö. Nacar: Kur'an okumak için, Mevlit okumak için. Bazen de müzik icra etmek için. Bazen Mevlit okuduktan sonra biraz da sanat müziği katalım derlerdi. Öyle yapardık.
M. Sarmış: Tenekeci Mahmut'u tanır mıydınız?
Ö. Nacar: Çok iyi tanıyorum. İhvanımızdı. (Yani bizim cemaatten, bizim tarikattandı. M. S.) Beraber mevlit de okuduk, şarkı da söyledik.
M. Sarmış: Tarikat konusunu ayrıca soracağım. O dönemlerde gayrimüslim olup da müzikle uğraşan bir iki kişi var…
Ö. Nacar: Evet, Circe ve Boğoz…
M. Sarmış: Tanır mıydınız onları? İkisi de âmâ.
Ö. Nacar: Boğoz'u bilmem, ama Circe ile bir yerde karşılaştık. Bize çok hürmet etti. "Programlarınıza davet ederseniz." gelirim dedi. Hoş bir adamdı. Anlayışlıydı.
M. Sarmış: Bir de Vanes var. Özellikle göz hastalıklarıyla ilgileniyor. Hiç yollarınız kesişmedi mi?
Ö. Nacar: Yok. Adını çok duyardım ama hiç görüşmedik.
M. Sarmış: Peki, bu müzik faslını kapatmadan bize bir şarkı daha söyler misiniz. Kendinizi fazla yormayacağınız, en sevdiğiniz eserlerden biri olsun.
Ö. Nacar: Tamam.
(Bu sefer, güftesi ve bestesi İsmail Hakkı Nebiloğlu'na ait olan yine uşşak makamında meşhur bir şarkıyı okudu:
"Gizli derdim kalbimdedir onu yalnız bilen bilir.
Gece gündüz ben ağlarım şu kalbime giren bilir.
Sevda ateşten gömlek onu yalnız giyen bilir.
Sevdiğimi bir ben bir de şu kalbime giren bilir."
Yine sesim kalmamış diye mazeret bildirdi. Fakat gayet iyiydi. M. S.)
M. Sarmış: Hiç radyo veya televizyon programlarına katıldınız mı?
Ö. Nacar: Yok. Katılmadım. Hafız olduğum için Urfa'da pek yakışmaz. (Sanıyorum sorumu müzik programları olarak anladığı için böyle dedi. M. S.)
M. Sarmış: Peki, çocuklarınızdan bu işlere meraklı olan var mı? Mesela hafız olan var mı?
Ö. Nacar: Yok. Ben istemedim hafız olmalarını.
M. Sarmış: Niçin?
Ö. Nacar: Kimse kusura bakmasın, bizde hafızlık, bir yerde dilencilik gibi bir şey oluyor. Okuyorsun, cemaatten para topluyorlar. Veren oluyor, vermeyen oluyor, rahatsız olan oluyor. Hoş bir şey değil. Onun için çocuklarımın hafız olmasını istemedim.
M. Sarmış: Fakat hepsini okuttunuz…
Ö. Nacar: Evet.
M. Sarmış: Kızları da…
Ö. Nacar: Kızların ikisini ilkokuldan sonra okutmadım. Diğer üçü ilahiyatı okudu. Erkeklerin dördü de üniversiteyi bitirdi.
M. Sarmış: Peki içlerinden müziğe merakı olan var mı?
Ö. Nacar: Var. Hepsi meraklı.