BEŞİNCİ BÖLÜM
M. Sarmış: Bir de lakap konusu var. "Sallanbaş" lakabı ile meşhursunuz. Kur'an veya Mevlit okurken başınızı sağa sola salladığınız için verilmiş. Sadece okurken mi sallardınız?
Ö. Nacar: Her zaman sallardım. Çocukluktan gelen bir alışkanlık. Babam, "Dokunmayın yapsın. Bari meşgul olsun, rahatlasın." demiş. Kur'an okurken, mevlit okurken, şarkı söylerken, başka zaman, sürekli başımı sallardım. Millet öyle tanıdı, öyle lakap taktı. Çok sonraları terk ettim.
M. Sarmış: Babanız da böyle namazlı, niyazlı, dindar bir insan mıydı?
Ö. Nacar: He ya! Çok… Elli sene üzerine şafak atmamış.
M. Sarmış: Size de bu konuda telkinlerde, tavsiyelerde bulunuyor muydu.
Ö. Nacar: Tabii tabii. Çok mütedeyyin bir adamdı.
M. Sarmış: Küçükken hiç müezzinlik yaptınız mı?
Ö. Nacar: Camiye gidince hocalar yaptırırdı bazen. Daha beş altı yaşlarında iken ölü salası da okurdum, "Faraclık" da okurdum.
M. Sarmış: Herhalde onları da duya duya öğrendiniz.
Ö. Nacar: Evet. Camilerden ses geldi mi, dikkat kesilirdim, öyle dinleye dinleye öğrenmiştim.
M. Sarmış: Camide ne zaman okumaya başladınız?
Ö. Nacar: 12 yaşında.
M. Sarmış: Faraclık ne demek?
Ö. Nacar: Bir çeşit duadır. Asıl adı "Feraciye Duası"dır. Bizde kısaca "Faraçlık" denir. Kurtuluşa erme, ferahlama manasına gelir.
M. Sarmış: Niçin okunur?
Ö. Nacar: Kadınlar doğum yaparken darda kalırsa, kolayca kurtulsun diye… Birisi ağır hasta olursa şifa bulsun diye… Başka sıkıntısı olanlar için de okunur. Mesela borcu olanlar borcundan kurtulsun diye…
M. Sarmış: Camiden okunuyor ki herkes duysun.
Ö. Nacar: Zaten amaç o. Duyanlar "Allah kurtarsın. Allah şifa versin. Allah yardım etsin. Kolay geçirsin." diye duaya iştirak ederler. "Amin!" derler.
M. Sarmış: Eskiden hoparlör de yok. Minareye çıkmak lazım. Nimetullah Camii çok da yüksek.
Ö. Nacar: He ya! Şerefeye çıkardık ki sesimiz daha çok kimseye yetişsin.
M. Sarmış: Sıkıntısı olan vatandaşlar gelip Faraçlık okunmasını talep ediyor, siz de okuyorsunuz.
Ö. Nacar: Evet.
M. Sarmış: Sakıncası yoksa sorayım: Bir ücret de ödüyorlar mıydı?
Ö. Nacar: Her zaman değil, bazen öderlerdi. Mecburi değildi, isteyen verirdi. Hocaların görevlerinden sayılırdı. Bizse zaten gönüllü okuyorduk.
M. Sarmış: Bu dua başka yerlerde de biliniyor, ama bir tek Urfa'da bu şekilde camilerden okunuyormuş. 200 yıldan beri devam eden bir gelenekmiş. Bir ara azalmıştı, ama son zamanlarda yeniden canlandı sanıyorum.
Ö. Nacar: Ben de öyle biliyorum.
M. Sarmış: Belli bir makamı da var. Herkes kafasına estiği gibi okumuyor. İşittiğimiz zaman faraclık mı, sala mı okunduğu belli olurdu. Çocukken hatırlıyorum. Rahmetlik annem faraclık okununca "Allah kurtarsın" diye dua ederdi. Sala okununca da "Allah rahmet eylesin." derdi.
Ö. Nacar: Tabii tabii. Faraçlık saba veya Hüseyni makamlarında okunur. Erbabı iyi bilir.
M. Sarmış: Belli bir vakti var mı?
Ö. Nacar: Umumiyetle gündüz okunur. Ezandan sonra veya namaz aralarında. Duruma göre…
M. Sarmış: Bize şimdi okuyabilir misiniz?
Ö. Nacar: "Allahümme ya farice'l ferac/Ve ya men indehu mefatihu'l ferac/Ve ya ümmete Muhammed/ Rahimallahu li men dea lena bi'l feraci ve'l afiyeh/Ve ya men bediu's-semavati ve'l ard/Ve ya malike'l mülk/Ya ze'l Celali ve'l ikram/Ya Kerim, ya Rahim, ya Allah/Bi-rahmetike ya erhame'r-rahimin."
(Doğrusu makamla okumasını bekliyordum ama o düz bir şekilde okudu. Türkçesini de ben eklemek istedim: "Ey Allahım, ey kurtuluşu sağlayan/Ve ey kurtuluşun anahtarı yanında olan/Ve ey Muhammed ümmeti/Bize kurtuluş, ferah ve afiyet dileyene Allah rahmet etsin/Ve ey gökleri ve yeri yaratan/Ve ey mülkün maliki, ey celal ve ikram sahibi/Ey Kerim, ey Rahim, ey Allah/Ey merhametlilerin en merhametlisi, senin merhametine sığınıyoruz."