açmışım gözlerimi dağ / yürümüşüm dağ
sakın sorma bana neden sevdiğimi
gökte oynaşan yıldızları ve her biçimini ayın
pelit ağacını yağmuru karı
gök gürültüsünü ve kuzu melemelerini
ve fırtınayı bile
yalnızlığı ve korkuyu bile
neden sevdiğimi sorma anla
açmışım gözlerimi dağ / yürümüşüm dağ
Güne bir şiirle başlamaya ne dersiniz? Hem de bahar yorgunluğunun tam ortasında bir şiir. İnsanın kendini boşluğa, müziğe, sessizliğe bırakmak istediği bu zamanlarda insanı alıp uzaklara savuran bir şiir.
Hafta sonu Batman yollarındaydık. Batman'ın dağlarında, kırlarında, sessiz ve solgun sokaklarında. Yeni yetme bir kentin kıyısındaydık, gözü gönlü tok ahalisinin bağrında. Şair Abdulvahap Akbaş'ı anma etkinliğinde.
Ülkenin dört bir köşesinden dostlar gelmişti şairi yad etmeye. Şiire kavuşmaya gelmişti ya da insanlar fevç fevç. Şaire ve şiire kavuşmaya. Şairi ve şiiri, şairin anavatanında karşılamaya gelmişti insanlar.
Şair dostları, ailesi, arkadaşları birer birer merhum şairi anlatıyordu dilleri döndüğünce, güçleri yettiğince. Her biri ayrı bir yönünü vurguluyordu şairin. Ama onu asıl anlatan şiirleriydi. Şiirdi aslında şairi dirilten, ona hayat veren, onu yeni baştan ayağa kaldıran en büyük güç, bitmez hazine.
Yol boyunca -otobüs yolculuğunu da özlemiştim zaten- elimde kitap ve aynı şiire takılıp takılıp kalıyordum. Başka şiirlerden geçip aynı şiire yol alıyordum. Sanki şair bütün hayatını, geçmişini, ana babasını, yerini yurdunu, çoluk çocuğunu, eşini dostunu, hayatı ölümü bir şiire sığdırıyordu:
annem dağ gibi bir köylü kadını
sessiz mahzun ama başı dik kararlı
yüreğinde kırların bütün çiçekleri
ve bütün kuşları gökyüzünün
bir yanı çalı çırpı bir yanı süt bakracı
başında ak tülbendi ve dağların dumanı
…
Ve şair devam ediyordu üstümüze boca ederek kocaman bir hayatı... Dağları, çiçekleri, kırları, kuşları, gökyüzünü alabildiğine açıyordu önümüze şair. Yol ve şiir gittikçe uzuyor, hayatla ölüm arasındaki mesafe kısalıyor; hayal ve hakikat, şiir ve şair, yer ve gök alabildiğine derinleşiyor, derinleşiyordu göğsüme saplanan bir şiirle. Ve şair devam ediyordu, ve şiir uzayıp gidiyordu ölümsüzlüğün o derin yamacında:
babam geride kalmış çok az güllerden
fakir ve o kadar aşık
fakir ve o kadar mağrur ve o kadar mümin
babam da bir dağ / başı yüksek
başı karlı dumanlı tipili boranlı
…
sakın sorma bana neden sevdiğimi
kaya diplerindeki yaşlı badem ağaçlarını
ince uzun yoksul keçi yollarını
karanlığı
geceyi çarşaf gibi sallayan kurt ulumalarını
ve dikenleri bile çıyan ve akrepleri bile
korkuyu ve yalnızlığı bile
neden sevdiğimi sorma anla
açmışım gözlerimi dağ / yürümüşüm dağ