Her yılın bir ayı evlerimize, gönüllerimize, sofralarımıza türlü güzellikleri huzuru getiren, sabırla beklenen Ramazan-ı Şerif bitmek üzere. Kimi evde hüzün, kimi evde sevinç hakim. Ramazan- Şerif'in manevi hazzını yaşayanlar, Allah'a yaklaşanlar üzülüyor elbet. Rabbim onları bir sonraki rahmet ayına kavuştursun.
**
Bir de Ramazan-ı Şerif'in manevi ikliminin yoğun olduğu illerde, bu ortamdan rahatsızlık duyanlar, Ramazan'ı öcü görenler var. Rabbim onların da kalplerini bu mübarek aylara ısındırsın. Bildiğiniz üzere Ramazan, şeytanların zincirlendiği, ibadete aç kalmış gönüllerimizin ruhlarımın azda olsa beslendiği bir dönem olarak nitelendirilir. Ne mutlu Ramazan'a böyle bakanlara, kaidelerine uyanlara.
**
Ramazan'ın son haftasına girdik ve biraz öz eleştiri yapmak istiyorum. Orucu uykuya tutturanlar, orucun arkasına sığınarak kalp kıranlar, sofralarında israftan kaçınmayanlar, televizyon ve telefon prangalarından kurtulamayanlar.
**
Eminim bu saydıklarımdan herhangi birini ya da birçoğu hepimiz artık benimsedik. Ancak şeytanın bağlandığı ayda nasıl şeytana uymaya bu kadar meyilli oluruz? Anlayamıyorum. Bir köpek geliyor gözümün önüne, bağlı bir köpek. Zorla kışkırtıp, kısa ipinin kenarına kadar giderek kolunu kaptırmaya benziyor bu durum.
**
Bunun yanında güzel şeyler de her daim varlığını muhafaza ediyor. Ailelerin sofrada bir araya gelmesi. Akrabaların iftar sofralarında ağırlanması. Ezan sesinin hasretle beklenmesi. Dünyanın 4 bir yanında bir yudum suya, kuru bir ekmeğe muhtaç olan insanları anımsayabilmek.
**
Tüm bu saydıklarımız bizleri yanlışa sevk eden durumlar kadar etkili bir şekilde doğruya yönlendirmeli nefislerimizi. Dünya zindanındaki gönüllü mahkumiyetimizi unuttuğumuz tefekkür anahtarıyla sonlandırıp özgürlüğümüzü yeniden kazanalım.