Parkta oturmuş etrafı seyredip düşünüyordum. Bir ara benden daha yaşlı birisi selam verip durdu. 'Sizi sosyal medyadan tanıyorum. Oturabilir miyim?' diye sordu. 'Elbette' dedim.
Tanıştık. Emekli memurmuş. Kitap okuyormuş. Balkonda bostanı varmış. Günde 5-6 bin adım yürüyormuş. Ara sıra ufak tefek tartışmaları dışında hanımı ile arası iyiymiş. Çocukları evliymiş, torunları varmış. Hepsi il dışında, farklı memleketlerde...
Konu yaşlılığa geldi. 'Zor' dedi. 'En zoru da sürekli ölüm korkusu içinde yaşamak. En ufak bir rahatsızlık, acaba onun belirtisi mi diye şüphelere sürüklüyor. Zor olan ölmek değil, ölüm korkusu.'
Ve esas yazmak istediğim şeyi anlattı:
Dün akşam da öyle oldu. Vücudumun bir yerinde (neresi olduğunu söylemedi) bir ağrı hissettim. Aklıma hemen o kötü hastalık geldi. Birinin orasındaki rahatsızlıktan dolayı o hastalığa yakalanıp öldüğünü duymuştum.
Artık aklımdan çıkmadı. Hanım huyumu bildiği için ona söylemedim. Ama sabaha kadar uyuyamadım. Bu sabah kalktığımda o ağrı hafiflemiş ama geçmemişti. Korkularım da devam ediyordu. Saatlerce kıvranıp durdum. Sonra birden bire aklıma geldi. Artık yaşlıyım. Vücudum eskimiş. Dolayısıyla sağda solda ufak tefek ağrılar olabilir.
Bunun kötü bir hastalığa ait olduğunu nerden çıkarıyorum? Bak hafifledi, belki de az sonra hiç kalmayacak. Kendi kendime güldüm. Kalkıp giyindim ve yürüyüşe çıktım. İyi geldi, rahatladım. Oramda hala bir ağrı var ama çok az.'
Gülerek devam etti ama acıklı bir gülüştü.
'Fakat eve gidince o korku yeniden başlayabilir. Ta ki o ağrı tamamen geçinceye kadar. Sonra başka bir yerimde başka bir ağrı başlayınca o korku da yeniden başlayacak.'
Adama acıdım. Dinden, Allah'tan, dünyanın faniliğinden söz etmedim, çünkü dindar, namazlı, niyazlı biri olduğunu laf arasında öğrenmiştim.
'Her yaşın bir güzelliği var.' dedim. 'Sahip olduklarınızla mutlu olmaya çalışın. Kendinizi çok fazla dinlememeye çalışın. Evde çok oturmayın. Güzel meşguliyetleriniz var. Daha fazlasını yapın. Dua edin....'
Ben bunları biliyorum dercesine dinledi beni. Sonra da teşekkür edip ayrıldı.
Bu sefer ben korkmaya başladım. Ölümden, ölüm korkusundan değil, onun gibi olmaktan...