Yazıya başlarken farklı duygular içindeydim. Ve fakat yazı yazma aşamasında bazı konulara değinme ihtiyacı karşısında hissettiğim sorumluluk beni keyfi ve duygusal davranmaktan alıkoydu.
Okulun ilk günlerine dair anılar, ayrılıklar, defter, kitap ve silgi kokuları, tebeşirler, kara önlükler, beyaz yakalardan mürekkep bir yazıyı yarılamıştım ki tartışılması elzem olan hususlar gelip dayandı sert ve ruhsuz tuşlara. Ben de çaresiz bir halde, yazmış olduğum yazıyı kesip ayrı bir zamanda, ayrı bir denemede kullanmak üzere sakladım.
Evet, yine ders zilleri çalmaya başladı. Okul yolunda çocuklar ışıl ışıl gözlerle, rengarenk çantalar, kalemler, su mataralarıyla yol alıyor, kendi uçsuz bucaksız dünyalarına adım atıyorlardı.
Gelin ebeveynler, öğretmenler ve toplumda söz sahibi bireyler olarak onların dünyalarında yeni, yepyeni pencereler açalım. Hayatlarına bir nefes de biz olalım. Hayal dünyalarını açtıkça açalım. Onlara masmavi göğün sınırsızlığını, güneşin ışıltısını, yıldızların parlaklığını görmelerini sağlayalım.
Okul bir hayat olsun onlar için. Gülsünler, oynasınlar, eğlensinler, severek okusunlar, okudukları onlara bitimsiz hazlar sunsun; sunsun ki talimatlar, kurallar, törenler, notlar, sınavlar, diplomalar sıralamada alt derecelerde önem arz etsin onların geniş dünyalarında. Asıl maksat öğrenmek olsun. Asıl mesele hayatı ve insanı sevmek olsun.
Bunun yollarını bulmalıyız toplum olarak. Neden her okulun oyun parkı, sinema salonu, kütüphaneleri olmasın. Neden Ağrı'sından Edirne'sine kadar her çocuk eşit haklarda, eşit koşullarda okuma fırsatı bulamasın. Ücra bir semtte yaşayan, okuması-yazması olmayan bir aile neden çocuğunu okul öncesi eğitimden faydalandıramasın.
Madem devlet okul öncesi eğitimi zorunlu kıldı, o halde onun yollarını da döşemeli, engelleri hızla bertaraf etmeli. Nasıl ki okullarda kitaplar dağıtılıyor, okul öncesi için de gerekli materyalleri ve hikaye kitaplarını ana sınıfında çocuklar önlerinde hazır bulmalı. Nasıl ki üniversitelerde harçlar kaldırılıyor, krediler, burslar veriliyor öğrencilere; okul öncesinde de aidat adı altında bu tür keyfiliklere bir an önce son verilmeli.
Bu vesileyle buradan seslenmek istiyorum bütün yetkililere. Belki sesimiz birilerine ulaşır, belki birileri sesimize kulak verir, yeni sayfaların açılmasına önayak olur.
Nice fakir ve dar gelirli aile gerek anaokulu aidatlarından ve gerekse kaydolurken istenen yaklaşık iki yüz liralık ihtiyaç listesinden ötürü minicik çocuklarını istemeden de olsa okul öncesi eğitimden mahrum ediyor, çocuğun oynamasına, eğlenmesine, kendisini geliştirmesine ne yazık ki set oluyor.
Bazılarımız için bu paralar komik ve önemsiz olabilir. Ama unutmayalım asgari ücretli biri için bu paralar hesaba katılmayacak paralar değil. Bu kayda değer bulmadığımız paralar yüzünden bazı çocuklar okul öncesi eğitimden mahrum kalıyor maalesef.
Gelin bu konuda bir kamuoyu oluşturalım. Yüzümüzü öteye çevirmeyelim ki zengini de fakiri de eğitimde fırsat eşitliğini yakalayabilsin.
Misal, yanı başımızdaki Gaziantep'te anaokulu aidatı alınmazken neden eğitimde sonlarda olan bizim şehrimizin çocuklarından böyle bir şey talep edilsin ve neden bu durum okul müdürlerinin keyfine bırakılsın.
Başbakanlığa, bakanlığa, valiliğe dilekçeler yazalım, e-mailler atalım. Hepimizin rahatsız olduğu bu tür konularda kuru kuru sızlanmak, problemin parçası, uzantısı olmak yerine çözüm yollarını arayıp o yolu zorlayalım ki, bu yüzden heyecan ve sevinçle gittiği okul kapısından mahzun bir şekilde dönen çocuğa söyleyecek bir sözümüz olsun.