Karaköprü narlıktır
Güzellik bir varlıktır
Şalaba geyinenler
Sevdiğine layıktır

Kala altı mağara
İplik sardım darağa
Ben dedim yakın olam
Felek saldı ırağa

Dağlara lale düştü
Güle velvele düştü
Öldüğüme acımam
Yar elden ele düştü
(Derleyen: Mustafa Savaş)

'Bir Gün Herkes Karaköprülü Olacak' Bu sloganı hatırlamayan yoktur. Daha yakın zamanda, dün gibi hatırlıyorsunuzdur bölge trafiğin, şu anki Çevik Kuvvet Kavşağının bulunduğu yerde, bir bilbord da size gülümseyen yüzüyle-Allah gani gani rahmet eylesin Ahmet Güzel- Karaköprü'yü eliyle işaret ederek gösteren fotoğrafın hemen üst tarafında 'Bir Gün Herkes Karaköprülü Olacak' diyen söylediği sözün hem zamanları aşıp hem de isabetli olduğunu dostu da kendisine hak verdi; dostu olmayanı da. Rabb'im rahmetiyle muamele etsin kendisine Allah nur içinde yatırsın, herkesi ve her keseyi Karaköprünün nimetlerinden faydalandırdı ve Karaköprü yaptı amma kendisi rahmetli oldu gitti. Rahat uyusun insanlar karaköprü'yü kendisiyle tanıdılar ve tanıyorlar da. Evet, 'Bir Gün Herkes Karaköprülü Olacak' dedi.

Mekanı cennet olsun özbeöz Karaköprülü olan Ahmet Güzel'in, seversiniz, sevmezsiniz onu ben bilmem nihayetinde1999-2009 yılları arasında, iki dönem Karaköprü Belediye Başkanlığı yapan, iyi yönleriyle eksik tarafıyla Karaköprü'ye hizmet etmiş, büyük emekleri geçmiş bir Karaköprü sevdalısıydı ve siyasetçiydi. Damgasını da vurmuştur bu sözüyle zamanı ve mekanı aşan bu sözle çağa imza atmış bir politikacıydı aslında.

Öngörüsü de gerçekten de çıktı. Şu anda buralarda oturmayan yok gibidir, milletvekilinden tutunda, belediye başkanlarına kadar en üst düzeyde bürokratların bile burayı tercih ettiklerini bilmeyenimiz yoktur. Tabii herkesin kendine göre bir düşüncesi vardır saygı duyarız; ama insan da şunu sormadan edemiyor kişi ekmek yediği, büyüdüğü, sebeplendiği yere hor bakmamalı diye düşünüyorum. Yani yiğidi öldürüp hakkını yememelidir, daha da ileri safhası yiğidi öldürmeden hakkını vermeliyiz diyorum ben.

Son günlerde Karaköprü'de güzel çalışmalar oluyor gözlemlediğimiz ve görebildiğimiz kadar. Şanlıurfa Büyükşehir olduktan sonra, yine Karaköprü lokomotif gibi Urfa'yı çekiyor her konuda, hani biraz önce dedik ya burası gerçekten geçmişte de herkesin gözdesiydi şimdi de gözde olmaya devam ediyor. Karaköprü'nün başında genç bir belediye başkanı ve ekibiyle birlikte sosyal, kültürel ve imar alanlarında çok güzel etkinliklere ve çalışmalara imza atan Sayın Metin Baydilli ve arkadaşları Urfa'mızın yüz akıdır, çünkü burası Türkiye'nin Yeni Yüzü olan Karaköprü'dür.

Gözlemlediğim kadarıyla ve bize verilen bilgilere göre son bir yılda büyük projelere imza atan Karaköprü Belediyesi yaşam alanları, parklar, taziye evleri, sportif-kültürel-sosyal faaliyetler alanları bakımından önceki döneme göre bir hayli artış gösterdiğini sayısal olarakta görebiliyoruz. Halkın faydalanacağı kültürel ve sosyal faaliyetlere de baktığımızda çok yoğun bir çalışma içinde olduklarını müşahede ediyoruz.

Çıkarmış oldukları dergiler, kitaplar, broşürler ve tanıtıcı yayımlarla halkı bilgilendirmede çok güzel işler çıkarıyorlar. Üç ayda bir çıkardıkları 'Şehir ve İrfan' dergisi gerçekten tadına doyulmayan bir kalitededir. Akademik ve aynı zamanda Urfa standartlarının üstünde ulusal düzeyde bir dergi olduğunu incelediğinizde ve okuduğunuzda anlıyorsunuz. Şehir kültürüne büyük katkı sağladığını ve büyük bir boşluğu doldurduğunu söyleyebilirim.

Prof. Dr. A. Ekinci ve Karaköprü Belediyesi Kültür Komisyonunu kutluyorum. Evet; yeryüzü bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık, der Kızılderililer. Karaköprü'nün Öyküsü diye bir kitapta yayımladı kültür komisyonu. Kitap ele alındığında güzel bir baskı ve kaliteli bir kapakla sizi alıp geçmişe götürüyor. Ama kitabın ismi ve kapak fotosuna baktığımızda isim ve içerik uyumsuzluğu hemen göze çarpıyor ve aceleyle incelenmeden hemen yayımlandığı görülüyor.

Bir defa Karaköprü denilince sizinde bildiğiniz gibi nar ile özdeşleşmiş bir yer akla gelir. Hatta türkülere konu olmuş bir özelliğe sahiptir. 'Karaköprü narlıktır, güzellik bir varlıktır…!' Kapak fotoğrafında eski Karaköprü fotoğrafının konulması güzel de altına 'Yaprak' çok anlamsız kaçmış, Karaköprü'nün eski meyhoş narlarının bir fotoğrafı daha uygun düşerdi bizce. Öykü kelimesi Türkçeye yeni girdi, biraz çocuksu daha doğrusu çocuk edebiyatında kullanılır.

Onun yerine hikaye denilse daha orijinal olurdu. 'Karaköprü'nün Öyküsü' yerine, 'Karaköprü Tarihi' denilse daha isabetli olurdu. Dünden bugüne Karaköprü denilmiş; ama yakın gelecek anlatılmış yani dün yok bugün var çalışmada.

Kitap mı dergi mi arasında karar kılınamamış kitap-dergi karışımı bir şey olmuş ve ne zaman basılmış, kim basmış, türü nedir hepsi muallakta kalmış; eserin bir kimliği yok baş sayfasında. Karaköprü'nün Öykü'sü yakın gelecekte bir muhtarla yani siyasi tarihle başlatılmış, oysaki hepimiz biliyoruz ki Şazeli Ali Dede ve IV. Murat ve Karaköprüyü vakfeden Kösem Sultan tarihi vesikalarda mevcut.

Öyle olunca da büyük bir eksiklikle başlamış dergi-kitap(!) Karaköprü'nün Öyküsü değil de Şeker Ailesi'nin Öyküsü denilse daha doğru olurdu bizce(?). Çünkü Karaköprü tarihine baktığımızda Kolsuzlar, Topallar, Gökler, Güzeller, Bardakçı-Aydınlar, Peltekler, Tutlar, Yılmazlar, Yeşiller, Polatlar, Kazlar, Çiftçiler, Gümükler, Karataşlar ve benim bilmediğim şu an aklıma gelmeyen buraya uzun yıllar önce gelmiş, yerleşmiş buranın zamanla yerlisi olmuş büyük ailelerdir. Yani öz Karaköprülülerdir.

Ali Baba Hayratı yüzyıllardır süregelen bir gelenek; sanki yeni 30-40 yıllık bir gelenekmiş gibi ifade edilmiş bu da büyük bir bilgi eksikliği ve öyküdür. Karaköprü Tarihini bilen tarihçilere sorduğumuzda bu gelenek 'Osmanlı Pratiği'nden bize miras kalmış ve Şazeli Ali Dede'nin önemli bir vasiyetidir.

Yüzyıllardır da devam etmektedir aslında. Karaköprü narlarıyla önlenmiş, ortasından akan serin sularıyla verimli bahçeleri sulayan pınarlarıyla ün salmış bir mesire alanı ve şimdide yine en gözde yerlerden birisi tabiî ki. Yeni gelenler bilmeye bilir; ama yeniden inşa edilirken Yeni Türkiye yeni kitap-dergiler çıkartılıyorsa acele edilmeden komisyonlardaki arkadaşlarda bunları okuyup içine sindiriyorlarsa yayımlamaları gerekiyor.

Çok kaliteli bir baskı ve büyük masraflarla ortaya çıkartılan bu gibi eserler bu şekilde eksik ve yanlış bilgiyle yazılırsa gelecek nesillere haksızlık etmiş oluruz. Çünkü; biraz evvel de söylediğimiz gibi: 'Yeryüzü, bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık' der Kızılderililer. Belediye Başkanımızın kitabı baştan sona okuması tabiî ki mümkün değil; ama kültür komisyonundakiler 'Karaköprü'nün Öyküsü'nde' Mırranın, fotoğraflarla Karaköprü sayfalarında 15 Temmuz Kalkışma fotoğraflarının ve belediye meclis üyelerinin fotoğraflarının ne işi olduğunu sormadan edemez.(!?) Ve eskimez Karaköprü'nün fotoğraflarının arşivini tutan Sayın Ömer Sarıyaprak 'Foto Özlem'in adının da bir yerlerde yazılması gerektiğini de unutmaz(!). Bütün bunlara rağmen yine de tebrik ediyorum, (!) sonuçta yayımlandı ve eleştirilmeye hazır bir malzeme ortaya çıktı. Emeği geçenleri kutluyorum.

Başa dönecek olursak ey okuyucu' 'Bir Gün Herkes Karaköprülü Olacak' dedi rahmetli, herkesi Karaköprülü yaptı ve kendisi gitti. Burada yaşayan herkeste zaten Karaköprülü…

Şimdi gelen, önce gelen, önden gelen, sonra gelen, sonradan ya da öz Karaköprülü, üvey Karaköprülü fark etmiyor yeter ki biz buraya sahip çıkalım ve birbirimize bakarken kibirle değil de, zengin fakir ayrımı yapmadan medenice bir hoşgörüyle yaşam alanlarımızı daha da genişleterek gelecek güzel günlere doğru bilgilerle, doğru adımlarla, doğru hamlelerle ve doğru insanlarla devam diyelim…

Vesselam..!