BEŞİNCİ BÖLÜM
M. Sarmış: Şimdi kronolojik olarak kaldığımız yerden devam edelim istiyorum. İslami döneme kadar gelmiştik. Harran İslam egemenliğine ne zaman ve nasıl girdi?
M. Önal: Hz. Ömer'in halifeliği zamanında 639 yılında girdi. Urfa'yı ve bölgeyi alan ordunun komutanı İyad bin Ganem Harran'ı da sulh yoluyla fethediyor. Dört Halife döneminden sonra Emeviler zamanı, sonra Abbasiler…
M. Sarmış: İkinci defa başkent oluşu da Emeviler zamanı demiştik.
M. Önal: Evet. 2. Mervan 744 yılında Şam'a girip halifeliğini ilan ediyor. Fakat orada durmayıp Harran'a çekiliyor ve burayı başkent ilan ediyor. Fakat çok uzun sürmüyor. Ancak 6 yıl kadar… Çünkü o sıralarda Abbasi isyanı başlıyor. Mervan 750 yılında Zap Suyu yakınında yapılan savaşta Abbasilere yeniliyor, Mısır'a kaçıyor ve orada yakalanıp öldürülüyor. Sonra Abbasi dönemi başlıyor.
M. Sarmış: Fakat Harran önemini devam ettiriyor.
M. Önal: Tabii. Her zaman. Her ne kadar bir dönem Abbasilere rakip olsa da buradaki Hz. İbrahim'in varlığı onun önüne geçiyor. Bir de tabii ticaretin etkisi var. Ticaretin önünde kimse duramaz. Zengin bir yer. Onun için şehre dokunmazlar. Bir yer hariç. Mervan'ın, Abbasilerin lideri İmam İbrahim bin Muhammed'i yakalayıp hapsettiği, sonra da başını içi kireç dolu bir torbaya koyup boğdurduğu zindanı tahrip ediyorlar. O kadar. Hatta Şam'daki Mervan'ın ailesini, kızlarını yakalıyorlar. Öldürmüyorlar. Dahası arzuları soruluyor. Onlar da Harran'a götürülmeyi talep ediyorlar. Kabul ediliyor ve Harran'a getiriliyorlar. Yani kindarlık yok. Sebebi Hz. İbrahim… Yoksa o günün şartlarında burayı darmadağın etmeleri lazım. Rakip gücün başkenti. Kendilerine karşı çıkmış, savaşmış, binlerce askerlerinin ölümüne sebep olmuş bir halka çok başka türlü davranabilirler. Ama Hz. İbrahim'e ve onun yaşadığı yere hürmeten yapmıyorlar.
M. Sarmış: Hocam, Harran'la ilgili iki husustan söz ediliyor. Bir, dünyanın ilk üniversitesinin Harran'da olduğu; iki, ilk İslam üniversitesinin Harran'da olduğu şeklinde… Ne dersiniz?
M. Önal: Dünyanın ilk üniversitesi olduğu çok iddialı bir konu. Neden? Her ne kadar buranın tarihi Sümerlere kadar gitse de ve Sin inancı dolaysıyla burada astronominin gelişmesi söz konusu olsa da, bilimin esas gelişmesi Büyük İskender'den sonra Yunan bilim ve felsefesinin girmesi ile başlamıştır. Dolayısıyla Harran'daki bilimin kaynağı Yunan'dır. Harran'da, Atina Okulu'nu geçecek bir kayıt yok. Onlar daha eski. Onlardan alınan bilim, burada kendi tecrübelerini de katarak daha güçlendi denilebilir. Fakat daha önce olduğu, dünyanın ilk üniversitesi olduğu konusu çok iddialı bir şey.
Buna karşılık İslam'ın ilk üniversitesi olduğu denilebilir. Şimdi Fas'taki Karaviyyin Üniversitesi de dünyanın en eski üniversitesi benim diyor. Karaviyyin Camii'nin etrafındaki medreselerle birlikte bu iddiada bulunuyor. 859 yılında kurulmuş. Geçmişi yok. Oysa Harran'da M. Ö. 3000'lerden gelen bir bilim var. Hellenistik dönemde Batı'nın kültürü ile birleşmiş, sonraki dönemde İslam'ın hoşgörüsü ile kendini daha da geliştirmiş ve 9. 10. yüzyıllarda zirveye çıkmış. Harran'daki beş medrese, mabetlerdeki eğitim yerleri ki Ulu Cami'de bile simetrik dört tane ders odası vardı. Talebelere ilkokul ve ortaokul düzeyinde eğitim verip medreseye hazırlıyordu. Kilisede eğitim var, Yahudi sinagoglarında eğitim var. Yine günümüzdeki özel okullar gibi elit kesimin evlerinde verdirdiği eğitimler var. Dolayısıyla bunların hepsini birden değerlendirdiğimiz zaman en eski İslam üniversitesi Harran'dadır denilebilir diye düşünüyorum.
M. Sarmış: Burada yetişen bilim adamlarının Endülüs'e ulaştığı, oradan da Rönesans'a etki ettiği görüşü var.
M. Önal: Doğrudur. Buradan oraya giden hocalar var. Giderken Batı'dan hem kendilerinin tercüme ettikleri kitapları, hem Bağdat'ta yapılan tercümeleri, hem de kendi yazdıkları yeni eserleri götürmüşler. Endülüs zaten çok gelişmiş. Buradan gidenler hem bilgilerini götürmüşler, hem orada kendilerini daha geliştirmişler… Hıristiyan Batı Ortaçağ'da pozitif bilimi yasaklamış. Aristo ve diğerlerini kâfir kabul ettiği için kendi geçmiş eserleri yasak. Rönesans'la birlikte o direnç kırılıyor. İlk yaklaştıkları yer de Endülüs… Çünkü Bağdat, Harran gibi yerler hem çok uzak, hem de o yıllarda Moğollar tarafından yakılıp yıkılmış. Endülüs'ten hem kendi geçmişlerini öğreniyorlar hem de İslam bilim adamlarının birikimini alıyorlar.
M. Sarmış: Harran'da yetişen bazı bilim adamlarından bahsettik. Dini alanda çok önemli iki isim daha var. Onları da anmış olalım. Biri İbni Teymiyye… İslami ilimlerin birçoğunda eser vermiş, fikirleri günümüze kadar gelmiş çok önemli bir âlim. Diğeri onun tam karşısında bir isim. Hayat el-Kays ya da daha meşhur ismiyle Hayat el-Harranî. Tasavvuf tarihinin en önemli isimlerinden biri. Tasarruflarının ölümünden sonra devam ettiğini söyleyenler var.
M. Önal: Tabii. Hayat-ı Harranî'nin şehrin kuzeybatısında, surların hemen karşısında adıyla anılan camisi ve hemen bitişiğinde türbesi var. Sultan Nureddin Zengi'nin ve İslam dünyasının en büyük sultanlarından biri olan Selahaddin-i Eyyubi'nin kendisini ziyaret ettiği ve ondan dua istediği rivayet edilir ki bu da onun o dönemdeki nüfuzunu göstermesi bakımından son derecede önemlidir.
M. Sarmış: Urfa ile Harran arasında 44 kilometrelik bir mesafe var. Bugün için az, ama o dönem için çok olabilir. Bir Urfa-Harran rekabetinden söz edebilir miyiz? Ya da bu iki eski ve yakın yerleşim yerini birbiri ile kıyaslayabilir miyiz?
M. Önal: Harran'ın geçmişi M.Ö. 6000'lere, Bakır Çağı'na kadar çıkar. Yani günümüzden 8000 yıl öncesine… Gerçi Urfa Yeni Mahalle'de, Balıklıgöl'ün kuzeyinde Göbeklitepe ile yaşıt bir heykel bulundu. Gerçek insan boyutlarındaki dünyanın en eski heykeli. O da günümüzden 12.000 yıl öncesine kadar gider. Fakat Urfa merkezde Harran'da olduğu gibi Bakır-Taş, Tunç, Demir devirlerini en azından şu ana kadar görmüş değiliz. Merkezdeki esas yerleşim M.Ö. 4. yüzyılın başlarında Seleukoslarla başlamıştır.
Seleukos Kralı I. Seleukos Nikator tarafından Edessa adıyla kurulmuş. Gerçi Segal ve benzerleri ondan önce Urfa'nın adının Urhay, Orhay olarak geçtiğini söylüyorlar ama bunun izleri yok. Mesela Harran'ın adı Mari, Ebla tabletlerinde açıkça geçtiği halde Urfa'nın adı yok. Urfa Seleukoslar zamanında kuruluyor ama asıl Abgar Krallığı (Osroene Krallığı) zamanında öne çıkmaya başlıyor. Daha sonra Harran da bu krallığın sınırlarına dâhil oluyor. O zamana kadar Harran'ın Urfa'ya bir üstünlüğü var. Sin Tapınağı'nın burada olması, ticaretin burada daha yoğun olması, Hellen uygarlığını benimsemesi ve bilim alanında aldığı mesafe dolayısıyla Urfa'nın çok çok ilerisinde. Osroene Krallığı ile Urfa öne çıkıyor. Abgar Kralı ile Hz. İsa'nın mektuplaşması ve Urfa'nın Hıristiyanlığı kabul etmesi ile beraber bu durum daha da pekişiyor. Urfa Hıristiyan dünyası için önemli bir şehir oluyor. Biri Hıristiyan diğeri pagan… Zaten iki şehir birbirini pek sevmez. Birbirlerini küçük görürler. Bu, şiirlerine de yansır. Suruçlu Yakub'un, Aziz Efraim'in şiirlerinde bunu görüyoruz.