Memleketimiz Urfa 'Peygamberler şehri' diye bilinir. Bugün üzerinde yaşadığımız topraklar üzerinde, geçmişte en azından; 17 peygamberin yaşadığı konuşulur. Hemşehrilerimiz olan bu 17 peygamberi ne kadar tanıyoruz, onlardan ne kadar nasipleniyoruz?. Halimize baktığımızda cevabın olumsuz olduğu açık..
Belli yeterince tanımıyor, dolayısıyla da nasiplenemiyoruz..
***
Geçen akşam bir tv kanalında tesadüfen Hz.Şuayp ve Hz. Eyüp peygamberlerin yaşadığı bir olayı dinleyince bu gerçeği ben de kendi kendime itiraf ettim. İşte bu iki güzide peygamberle ilgili anlatılanlar.. Aklımda kaldığıyla kısaca aktarıyorum;
***
Bu iki peygamberimizin yaşadığı dönemde, bölgemizde çok büyük bir kuraklık olur. Öyle ki kuraklık yüzünden bitkiler tükenir; hayvanlar ve insanlar açlıktan ölmeye başlar..
Bu durumu haber alan Mısır kralı (Firavunu), tanıdığı bu iki peygamberi ayrı ayrı ülkesine davet eder. Mektubunda 'Haber aldım ki ülkenizdeki kuraklık yüzünden sürüleriniz telef olmakta, insanlarınız ölmektedir. Dilerseniz, ülkem size açıktır. Ailelerinizi ve sürülerinizi getirebilirsiniz' der.
Davet üzerine önce Hz.Şuayb peygamber ailesini, sürülerini alıp Mısır'a gider. Bir süre sonra da Hz. Eyüp peygamber aynı yolu izler.
Mısır'a gelen Hz.Şuayb zaman zaman yerli halkın arasına karışır. Halkın Firavundan şikayetleriyle karşılaşır. Halk, Firavunun zulmünden Hz.Şuayb'a şikayet eder. Durumu gören Hz.Şuayb birgün Firavun'un huzuruna çıkmak için saraya gelir. Hz.Eyyüp de Firavun'un yanındadır. Şuayb Peygamber halkın durumunu arz eder ve Firavunla ciddi bir tartışmaya girer. O konuşur, Firavun konuşur.. Şuayb Peygamberle Firavun arasında büyük bir tartışma yaşanır..
Bu arada Hz. Eyüp suskun kalır. Tartışmaya hiç müdahale etmez.
Halkın durumundan haberdar olmadığı için mi, yoksa Firavun'un öfkesinden endişe ettiği için mi.. Her nedense tarafsız ve suskun kalmıştır.
Firavun'a uyarısı cevapsız kalan Hz.Şuayb kızar ve hızla Firavun'un sarayından çıkar.. Hz.Eyyüp Peygamber de peşinden gelir. Sarayın kapısından çıkar çıkmaz Hz.Şuayb Peygamber, Hz.Eyyüp Peygamber'e döner ve sitem ederek:
Niçin suskun kaldın, bana yardım etmedin der..
Ve o anda Hz.Eyyüp Peygamber'e ilahi ikaz gelir: 'Orada suskun kalmanın karşılığını göreceksin' denir..
***
Evet bundan sonrası hepimizin bildiği Büyük peygamber Hz. Eyyüp'ün 18 yıl sürecek ibretlik 'Sabır' dönemidir.. Önce evinin tavanı çöker ve 10 erkek evladı birden altında kalır, ölür.. Sürüleri eriyip, yok olur.. Ekinleri kurur.. Zenginliği sona erer.. Etrafındaki adamları, akrabaları uzaklaşır, bir tek eşi Rahime hatunla yalnız başına kalır.. Hastalanır, derisi akmaya – yaraları kurtlanmaya başlar.. Yaralarının etrafa saçtığı kokunun tiksintisinden, insanlardan bile uzaklaşır..
Ta ki tövbesi kabul olup, aff edilene kadar ibretle, sabreder..
*** Evet.. İlahlık taslayan Nemrudun karşısına tek başına çıkan Hz. İbrahim bu dersi biliyordu. Allah (c.c.) 'İbrahim tek başına bir millettir' derken bunu tasdik ediyor.
***
İnsanlık olarak bundan ders alabiliyor muyuz? Alanlar da var, alamayanlar da..
Saddam türü diktatörlüklere göz yumanların hali ortada.. Hz.Ömer'in mescidde sergilediği tavrı (seçenlerle seçilenlerin birbirini denetleme iradesi göstermesi) sürdürenlerin hali (gelişmiş demokrasiler) de..
Urfalılar olarak nereye yakınız? Var mı ağaların, şıhların, reislerin alternatifi!. Var diyebildiğimiz ölçüde var olacağız. Yoksa her türlü belaya sabretmeye hazır olacağız.
Hz.Şuayb ve Hz. Eyüp peygamberlerin yaşadıklarından benim anladığım bu.
İlk yayın: 2008