Ne zaman "festival" dense, atı olmayan süvari misali yaya yürümeyi tercih eder, kendini bilen.
İki, üç, beş derken kimi festivaller haftayı bulur oldu, ne garip!..
 Festival; bize ait ifade mi?
Kendimizi ifade için başkasına benzemek adına bu uğraş neden?
Şenlikler olsa bir-iki gün...
İnsanın eğlenmesi bir ihtiyaç, kimse itiraz etmez. Nasıl ki tasada bir olan varsa sevinçte birlik olmalı.
Nasıl bir şölen ki şarkıcı-türkücü-komedyen, vatandaşın zihnine "sanatçı" olarak kazınır ve icrası " sanat" adını alır.

Alt zemini güçlü olan bu faaliyetlerde " Vatandaş istiyor, demokratik talepler geri çevrilmez" diyen ilgililer, festivallerin kendi mantalitelerine uygun geçmesi için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışır, bir eksikliği dahi hoş görmez disiplin içinde festival bitter bitmez, yenisinin plânlamasına kolları sıvar.
Panayırlar, daha önce belli zaman aralığında yapılır, üretimde ve tüketimde arz-talep dengesi oluştururdu. Elbette çoğu olmasa da bir bölümü takas/değişim ile ürünler el değiştirirdi.
Günümüzde panayırların ekonomik yönü, fuarla tarif edilir oldu.
Dünün panayır şenlikleri festivallere dönüştü.
Şenliklerin festival boyutunda yerel yönetimlerin beraberinde devletin ilgili bilinen kurumları tarafından düzenlenmesi, halkla yerel yönetim veya devletin kurumlar şahsında yakınlaşmasını sağlamasına bağlanır, gösterilen sebeplerin başında bu gelir.
Vatandaşa hizmet olarak gösterilen festival etkinlikleri, özel müteşebbis tarafından da desteklenir, kimi zaman.

Nihayetinde harcamalar yerel yönetimlerin halka hizmet için belirlenen bütçesinden, devletin vatandaştan aldığı vergilerden karşılanır.

Vatandaşı memnun kılma prensibiyle hareket edenlerim festivalleri gerekli görmelerine kendisini inandırması, esasında festivali yapılan şehri tanıtma, turistik değerleri ön plâna çıkarma ve ekonomik döngüyü turizm ile sağlama esasına dayandırılır.

Yerel yönetimlerin değişik düşüncelere sahip taraflarca söz sahipliğinde festivaller, mensup olunan düşünceye yakın duranların katılımını artırır. Devlet kurumlarınca düzenlenen festivallerde iktidardaki siyasî oluşumu destekleyen isimler çoğunlukta çağrılsa da araya demokratik haklar gereğince kimi farklı düşünenler de vitrine çıkarılır.

Bilinmesi gerekir ki bir şehrin tanınması ve tanıtılması festivallerle sağlanacak durum değildir. Özellikle festivallerin omurgasını oluşturan turizmle kalkınma tezi doğru kabul edilemez.
Bir festivale diğer şehirlerden birkaç gün için 300.000 kişi katılıyorsa, o kitlenin bırakacağı maddî getiri şehrin insanının refah düzeyine etki etmez, ettiği iddia edilemez.

Şehirlerde görülen " Sanat" ve " Sanatçı" ikilemi, eğlence sektöründe şarkı-türkü muhabbetinin icracılarını kapsamaktadır.
Şarkı ve türkü söyleyene "sanatçı" hitabı, sanatın anlam kayması ile sanatçı kesimin mana kaybını tesciller.
Musıkînin rotaları değiştikçe icra ettiği sanat(?) ile özel yaşamı arasında bir ilgi kurulamayan, sesine fiziki yapısını partner kılan, sesten çok metalik seslerin ve " dans " denilen beden hareketlerinin ön plânda görüldüğü ortamda, öncelikle "Sanat" ve " Sanatçı" ifadeleri yeniden gözden geçirilmelidir.
Öncesinde tulua'tın, meddahlığın olduğu gelenekte şimdi komedyenliğin sanat bilindiği noktada neler söylenebilir?
Şarkıcı-türkücü-sinema / televizyon dizi oyuncusu, " Sanatçı" biliniyorsa, o ülkenin tarihine, kültürüne, değerlerine yabancı olmamalıdır.
Gençlerin oldukça rol model aldıkları isimleri festivallerde görme arzusunu önceleyen festival hazırlayıcılarının fikrî bazdaki düşüncelerini uygulama alanına geçirmesiyle yapılanların sadece ve sadece özüyle irtibatı koparılmış, kesilmiş kuşakların artırma endişesidir ki bir konser( ne demekse) katılımcısına milyonlarca lira verilmesi kendileri için iftihar sebebidir.
Yazılı, sesli ve görsel iletişim araçlarında sanata ve sanatçıya bakışı şarkıcı-türkücü-sinema/televizyon dizi / güldürü oyuncusu çemberinden çıkarmadıkça sanata ve sanatkâra gereken itibar, hak etmeyenlerin yakalarında iftihar nişânesi olur.

Sanat ve sanatçı çerçevesinde görmediğimiz isimlerin işsiz ve aç bırakılması arzumuz değildir. Bu sektörden geçinen binlerce isim vardır.

Kurumlarla kuruluşlar, ekonomik darboğazın ruha bedeni dar ettiği günümüzde, bir çalışanın kırk yıllık toplam maaşını iki saatlik sahne performansı ile alanlara veriyor ve bu kimseler bir eli yağda öbürü balda, çal oynasın vur patlasın yaşıyorsa halka ait vergiden oluşan hizmet, iş ve istihdam bütçesinin bu yolla hebası ne olursa olsun  resmiyette yasal, uygulamada ve  vicdanlarda kör ve sakat işlem olarak yer alır.

Bir şehrin tanınması ve tanıtılması, sanattan uzak ehil olmayan kimi isimlerin vitrine çıkarılmasıyla sağlanmak isteniyorsa; gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenmiştir.