Eskiden birinin öldüğünü, camiden okunan seladan, kapısının önüne konulan tabuttan veya belediye hoparlöründen yapılan anonstan anlardık.

Şimdi televizyon, internet, özellikle de sosyal medyadan anında öğreniyoruz.

Sosyal medya bazen taziye ilan sayfasına dönüşüyor.

Yemyeşil Urfa Kampanyasında birlikte çalıştığımız Zeki Kurt'u kaybettik.

Gaziantep ve Mardin'de meydana gelen trafik kazalarında ölen onlarca canla yüreğimiz dağlandı.

Genç muhabir Abdülkadir Esen'in o sevimli fotoğrafı defalarca çıktı karşıma.

Ölüm böyle durumlarda daha çok öne çıkıyor. Sanki ilk defa oluyormuş gibi hissediyoruz.

Oysa biliyoruz ki her gün insanlar ölüyor.

Biz de bir gün öleceğiz.

Şöyle bir araştırdım: Her gün ortalama olarak dünyada 150.000, ülkemizde 1.150 civarında insan ölüyormuş.

Bize göre sessiz sedasız...

Yakınlarının dünyasında kıyametler kopararak...

Ölüm, müthiş bir olay!

Hatta dünyadaki en önemli olay.

Ölüyorsun ve her şey bitiyor.

Annen, baban, eşin, çocukların, torunların, akrabaların, arkadaşların geride kalıyor.

Uğruna bir ömür harcadığın malın mülkün başkasının oluyor.

Kafandaki bilgiler, hatıralar, zevkler kaybolup gidiyor.

Tabii dertlerin, acıların, özlemlerin de sona eriyor.

Ben ölenlerden çok geride kalanlar için üzülürüm.

Çünkü ölenler bir daha dünyayı düşünemez.

Olan, geride kalanlara olmuştur asıl.

Hele de ölen gençse...

Kendimi Abdülkadir Esen'in babasının yerine koydum.

Dayanılmaz bir acı.

Allah sabır versin.

Fakat zor da olsa hayat devam edecek.

En fazla kendileri de ölünceye kadar...

Bir de ölümden beteri var:

Tanıdığım bir esnaf, bir oğlunu genç yaşta uyuşturucudan kaybetmişti. Bir diğeri aynı suçtan dolayı yıllardır cezaevinde.

Birkaç gün önce duydum kendisi de düşüp kalça kemiğini kırmış.

Dükkanı günlerdir kapalı.

Düşünüyorum...

Oldukça yaşlı ve iyice bitkindi.

Yüreği evlat acısı ile yangın yerine dönmüştü. Şimdi bir de yatağa mahkum.

Allah bilir ya, zor iyileşir bundan sonra.

Nasıl bir hayat?

O yüzden, ölüm bazen kurtuluş.

Kaçış da yok zaten.

O halde değecek bir hayat yaşamaya çalışalım diyorum.

Kimse bizden incinmesin.

Kul hakkı geçmesin.

Yapabildiğimiz kadar da iyi şeyler yapalım.

Hoş bir seda bırakalım.

Ve tabii Rabbimizin huzuruna çıkarken alnımız açık, avucumuzda ufak bir sermayemiz olsun.