M. Sarmış: Önünüzde örnek aldığınız abiniz var. Onun haricinde destek aldığınız başka isim var mı?
F. Kürkçüoğlu: Başta anlatmayı unuttum. Urfa'nın gelmiş geçmiş en iyi ressamlarından biri Abdurrahman Aksoy'dur. Şu anda hayatta, İstanbul'da yaşıyor. Herhalde 95-96 yaşlarında… Ortaokulda resim derslerimize gelirdi. Benim bu işe yatkın olduğumu biliyor. Asfalt Yol'da tabela dükkânı vardı. Bir gün dedi ki "Fuat ne iş yapıyorsun? Bizim dükkâna gel, sahip ol." Tamam dedim. Böylece orta 1 ve 2. sınıfta iki yıl onun yanında çalıştım. Tam hatırlayamıyorum, orta 3. sınıfta da olabilir. Okul zamanında ve yaz tatillerinde yanına giderdim. Ama Allah selamet versin, bir tek gün bile bana çalışmasını göstermedi. Bir perdesi vardı, çekerdi, arkasında çalışırdı. Ben bazen bakayım derdim, "Kürsüyü al, kapının önünde otur." derdi.
M. Sarmış: Bilerek göstermiyor yani.
F. Kürkçüoğlu: İnan öyle…
M. Sarmış: Tabela mı yazıyor, resim mi yapıyor?
F. Kürkçüoğlu: Resim yapıyor. Mükemmel resimler. Urfa'da kime desen bilir. Nihat abime, Mehmet İnci'ye "Urfa'nın en iyi ressamı kimdir?" diye sor, hepsi Abdurrahman Aksoy der. Çok iyi ressam. İstanbul'da atölyesi var. Çok tanınmış.
M. Sarmış: Devam ediyor mu daha?
F. Kürkçüoğlu: Tabii, devam ediyor.
M. Sarmış: Ama o zaman sizin öğrenmenizi istemiyor…
F. Kürkçüoğlu: İstemiyor mu, başka sebebi mi var, artık bilmiyorum. Fakat ben sabahleyin dükkâna geldiğim zaman arka tarafa gider, uzun uzun resimlerine bakardım. Aman ne resimler, ne resimler! Yağlı boya ki o teknikte Nihat abim bile çalışamazdı. Çok profesyonel resimler…
M. Sarmış: Manzara resimleri mi?
F. Kürkçüoğlu: Manzara da var, ama her çeşit çalışırdı. Ben ondan da etkilendim. Zaten benim çalışmalarım onunkine biraz benziyor. O da çok renk sever. Bazı ressamlar sade resimleri sever.
M. Sarmış: Sizinkiler çok renkli. Çok güzel!
F. Kürkçüoğlu: Evet, ben öyle seviyorum.
M. Sarmış: Bahsedeceğiniz başka ressam var mı?
F. Kürkçüoğlu: Abdurrahman Birden… Urfa'nın en iyi figür yapan ressamı. İnsan resmi çizsin, affedersin hayvan resmi çizsin, at resmi çizsin. Hem de üstten, alttan, yandan, profilden… Çok usta bir sanatkârdır. Şu anda Rızvaniye'de atölyesi var.
M. Sarmış: Bir ara tanıştık. Çok sessiz, pek konuşmuyor.
F. Kürkçüoğlu: Öyledir. İçine çok kapanık. Yine Abdurrahman Polat vardı. Arkadaşımız. Allah rahmet eylesin. O da iyi bir ressamdı. Sonra Mehmet İnci var. O da çok iyi bir ressamdır. Müthiş tablolar yapar.
M. Sarmış: Onunla da tanıştık. Bu isimleri saymanızın sebebi onlardan bir şeyler öğrenmiş olmanız mı?
F. Kürkçüoğlu: Tabii, tabii. Mesela boya yapmayı Mehmet İnci'den öğrendim. Kırtasiye dükkânıma gelmişti. "Yahu Memet, boya dayanmıyor." dedim. Dedi abi "Sen de üret." "Nasıl?" dedim. İstanbul'dan adres verdi. Demin dediğim gibi gidip toz boya aldım.
M. Sarmış: O toz boya sadece resim yapmak için üretilmiş bir boya değil mi?
F. Kürkçüoğlu: Tabii. Su bazlı değildir. Boyanın kendisi de yağlıdır. Hepsi Avrupa malı. Pahalı, ama kaliteli, değer yani.
M. Sarmış: Peki. Malatya'dan tekrar Urfa'ya geldiniz. Zaten ressam bir arkadaş çevreniz var. Neler yaptınız bugüne kadar?
F. Kürkçüoğlu: Hemen bir atölye açtım. Nerde? Kayınvalidemin evinin bodrum katında. Bahçelievler'de, İpek Yol üzerinde. Su çektirdik, lavabo yaptırdık filan…
M. Sarmış: Artık başka bir iş yapmıyorsunuz.
F. Kürkçüoğlu: Evet, tabii. İki yıl orada çalıştım. Baktım olmuyor. Haşimiye'deki bir iş hanının ikinci katında bir yer tuttum. Yedi sene de orada çalıştım. Birinci katta da başka bir ressam arkadaşımız vardı; Haluk Özberber… Sonra da Yenişehir'e taşındık. Siz oraya gelmiştiniz. Oradan da buraya geldim. Yani anlayacağınız emekli olduktan sonra hep bu işlerle uğraştım. Tabii resmin yanında yazı, şiir, beste filan…
M. Sarmış: Bunların hepsinin geçmişte temelleri olmakla beraber yoğun olarak emekli olduktan sonra başladığınız anlaşılıyor. F. Kürkçüoğlu: Evet. "Niçin?" derseniz. Karı koca çalıştığımız için… Hatta hiç unutmam, Adil Saraç bana derdi ki "Sen iyi bir ev erkeğisin." Çünkü ben 10-15 yıl arkadaşlardan koptum. Hanım sabahçı. Ben okuldan çıkar çıkmaz koşa koşa eve gidiyorum. Komşudan çocukları alıyorum.
M. Sarmış: Yemek de yapar mısınız?
F. Kürkçüoğlu: He ya! Her şey… Bu arada bir şey daha söyleyeyim. Bu yıl evliliğimizin 50. yılı. 50 yıldır kahvaltıyı ben hazırlıyorum. Çok severim. Her Allah'ın günü, mutlaka… (Gülüyoruz. M. S.) Olabilir, hanım da ayda yılda bir yapabilir. Öyle sadece çay peynir de değil. Biber közlerim. Fırına götürürüm. Ben bir şeyler uydururum. Çocuklar bayılır.
M. Sarmış: Diğer yemekler?
F. Kürkçüoğlu: Yok, bilirim ama pek yapmam. Hanım izin vermez. Benden ustadır. Hakikaten çok güzel yapar.
M. Sarmış: Malatya'daki üç kişisel sergi dışında neler yaptınız?
F. Kürkçüoğlu: 2010 yılında Devlet Güzel Sanatlar Galerisinde kişisel bir sergi açtım. Urfa'daki ilk kişisel sergim. Tablolarımın çoğu satıldı. O zaman hep satıyordum. Ressamlar Derneği'ni de Urfa'da ilk defa ben kurdum.
M. Sarmış: Sanat-Der mi?
F. Kürkçüoğlu: Hayır, ŞURDER, Şanlıurfa Ressamlar Derneği. Bir yıl kadar başkanlığını da yaptım. Ondan sonra devrettim. Arkadaşlar yürütemedi. Sanat-Der sonradan kuruldu. Onun kuruluşuna da ben ön ayak oldum. "Başkan sen ol." dediler. Ben artık yaşlanmışım diye kabul etmedim. Sağ olsun Mustafa Dörtbudak o işi üstlendi.
M. Sarmış: Mustafa Beyle tanışıyoruz.
F. Kürkçüoğlu: Çok iyi bir kaligrafi ustası.
M. Sarmış: Anladığım kadarıyla Sanat-Der sadece ressamların derneği değil.
F. Kürkçüoğlu: Hayır, sanatın değişik dallarını da kapsıyor. Urfa'da ne kadar güzel sanatlar varsa… Müzik bile var.
M. Sarmış: Urfa'da ne kadar ressam var tahminen?
F. Kürkçüoğlu: 40'a yakın bizim üyemiz var. Tahminen 10-12 tane de atölye var. Belki civar illerde bu kadar yoktur.
M. Sarmış: Konu olarak neler çalıştınız?
F. Kürkçüoğlu: Ben de abim gibi hep Urfa'yı çalıştım. Urfa sokakları, geleneksel mimari…
M. Sarmış: Peki bu "Fustavizm" nasıl başladı? Size mahsus bir şey… Fuat Usta'dan Fustavizm…
F. Kürkçüoğlu: Şöyle oldu. Ben klasik resim çalışıyorum. Bu yüzden çok detaylı oluyor. Yine böyle bir tablo yapıyordum. Uğraş, uğraş, bir türlü ısınamadım. Ben de bir tabloya ısınamadığım zaman, anında üzerine boyayı basıp kapatırım. Başka bir resme başlarım. Bahsettiğim tabloda da öyle oldu, bir türlü ısınamadım. Bu sefer boyayıp kapatmak yerine resmin ana hatlarını bölmeye ve renk renk boyamaya başladım. Cihat abim gördü; "Bu da yeni mi çıkmış?" dedi. "Valla bundan sonra böyle çalışacağım." dedim. Başladım, o şekilde resimler yapmaya. Tabii konu yine Urfa. Fustavizm de, Fuat, Usta ve akım anlamında izm'den oluşuyor.
M. Sarmış: Ama klasik resmi de tamamen bırakmadınız.
F. Kürkçüoğlu: Hayır tabii, ikisini beraber yapıyorum. Renklere olan aşırı düşkünlüğüm beni o yola sevk etti. Orada renk cümbüşü var.
M. Sarmış: Orijinal tabii.