Şehir ve insan arasındaki alakayı koparma, medeniyete düşmanca davranışın temsilciliği manasındadır. Bunu kabullenme, mümkün değildir. 

Günümüzde ülkelerin sınırlarını çizenler, şehirlerden başlayarak yeniden işgallerde bulunmaktayken, düne dair bu güne ne gelmişse yakma-yıkıma ayrıcalık tanımakta, şehirde, kentlerde ve köylerde insanın yaşam alanını daraltarak, kurdukları üslerle varlıklarını, kendilerine karşı koyma halinde meşrû savunma haklarını bu yolla kullandıklarını ifade etmektedir.

Bulundukları işgal topraklarında canlı olan her şeye düşman kesilenler, yapılardan ne istediklerini bilirler.

Yer altı ve yer üstü zenginliklerini istila ile kendilerini görevli bilenler, yeryüzünün efendisi olmakla çağın mabûdu konumuna getirme iddiasındadır.

Medeniyete düşman, insanlığa nefret dolu olan bu anlayış, var oluşunu her zaman insanlığı birbirine düşürerek, iki -üç tarafı birbirine kırdırarak, taraflar güçsüzlenince barış yalanına inandırdığı taraflara kendisini hakem tayin eder, esaret zincirlerini çelikten oluşturur, istilasını muzafferiyetle taçlandırır.

Tarihin her safhasında zulmedenler, mazlûmlar tarafından yenilgiye uğratılmışken, günümüzde zalimlikleriyle düşman bildikleri inanca karşı dayanışma içinde olanlar, gittikleri her yere demokrasi ve özgürlük getirme iddiasıyla kan ve göz yaşıyla sulanan topraklara, kendi emrindeki kölelerini yönetici tayin edip, sözleri dinlenmediği ya da vazifesini yerine tam getirmediği zamanlarda yedekte tuttuklarını yeni kurtarıcılar, kahramanlar şeklinde kullanır.

Günümüzde kuklaları eleştirmenin demokratik hak, kuklacıyı eleştirmenin suç kabul edildiği istilalarla katliamların sürdüğü, savaşların eksik olmadığı topraklarda beklenen yüz yılın hesaplaşmasıdır.

Girdikleri her ülke insanına gerçek yüzünü göstermeyenler, eğitim ve öğretim kurumlarında yetiştirdiklerini  kendi fikirleriyle mayalandırarak, uzun vadeli plânlarıyla kırk - elli yılda birçok alanda söz sahibi olduktan sonra var oluşlarını fiilî ilan eder.

Kendi topraklarından vaz geçmeme adına her türlü savunma içine giren halk, bu mücadelede yokluklar ve yoksunluklar içinde karşı koydukça şiddet sarmalı artırılır.

Bu gün yaşanan olumsuzluklara bu gözle bakmadıkça hakikati hakkıyla göremeyiz.

Çağın hesaplaşmasında herkesin ziyanda olduğunu bilmekte fayda vardır. "Ziyanda, husrânda olmayan kim vardır?" Diye sorulsa cevabının Asr Süresi'nde olduğunu hatırlatmak, elzem olan cevaptır.