Paylaşımlara bakarken, kimi zaman daralıyor insan.
Herkesin doktor kesildiğini görüyoruz.
Herkesin birer yemek ustası olduğu hissediliyor.
Bazısı kendisinden daha bilgili kişi olmadığı iddiasında.
Kimi, birer ekonomist gözüyle iddialarda bulunuyor.
Birkaç kitap yazmış olanlar, şahsını dünyanın keşf etmediğinden dolayı çözüm bekleyen meselelerin kördüğüm halinin devam edeceğini ileri sürüyor.
Çok tıklanma için reklâmlardan aylık nemâlanan, bu yüzden kanalına abone olunmasını rica edenler...
Hiç bir şey paylaşmasa bile bir kareyi bir yerden alıp kahvaltıya buyur edenler var.
İnsanlık ölürken mama satışları için hayvan görüntülerini gözümüze sokanlar...
Rahatı yerinde, gamsız kedersiz bazılarının vatandaşın derdiyle dertlenmeleri...
Aylık gelirleri milyonları aşanların yanında çalışanlara asgarî ücreti çok görme halleri...
Bazı şairin, romancının, hikâyecinin eserleri okunmadan hayatın daha da kötü hâl alacağı tehditleri...
Şarkıcının, türkücünün rahatça sanatını icrâ etmesi için geniş halk kitlelerine kimi kurumları ve kuruluşları kendilerinin bulunmaz Hind Kumaşı olduklarını iknâ çabaları...
Sokak yemeklerini satanın varlığını ispat gayreti...
Eğitimin hiçe sayılıp iki ile ikinin toplamının dört olduğunu ispatlama coşkusu...
Dünden habersiz, yarından umutsuz olan genç kuşağın kimi aklın ve hayalin kabullenmediği yollara sapması...
Ebabilden başka kuş tanımayanların, kendinden başka insanın yaşama hakkının olmadığı iddiası...
Cuma mesajları göndererek sevap işlediğini sanıp Hakk'tan görünenler...
Bilimsel kimi zırvalıklarda ünvan arkasına sığınıp insanından nefrethalleri...
Televizyon ekranlarının gedikli tartışmacılarının hararetli konuşmaları, birbirini incitmelerine rağmen, program bittiğinde kim daha iyi konuştu muhabbeti...
Gazetelerin manşetlerinde, köşe yazarlarında dünyadan kopukluk...
Dahası her türlü zevzekliğin, ciddîyetsizliğin at koştuğu mecrâda binbir gece masalları, hikâyeleri...
Yorulduk, dostlar...
Yorulmak mümkün mü?
İdeolojik paylaşımlarla dopdolu gayya kuyusu...
Binbir maske takıp maddeperestliği mabud bilenler...
Zehirlenen toprak, su, hava,..
Gün geçtikçe çözünen, gittikçe çürümeye mahkûm bırakılan değerler ve kendi beceriksizliklerini değerlerin var oluşuyla örtenler...
Hayatta tutunacak dal bırakmayanların keyfi ile mazlûm insanların çaresizliği.
Bir şeyler yapamamanın ezikliği içinde elinden ve dilinden bir şey gelemediği için kalbiyle olanla bitenden buğz etme hali...
Ahlâksızlığın tavan yaptığı ortamda ahlâktan bahs edememenin ıstırabı...
Ağlamanın olmadığı yerde göz yaşını bağrına akıtan annelerinin sessiz çığlıkları...
Yalnızlığın kollarında her an çelikleşen duvarlarla sarmalanmak...
Kardeşin kardeşe düşman tavrı..
Her insanın, canlının yaşama hakkı kutsal.
Biz de bu yalnızlık ve çaresizlik hali içinde ayakta durmaya çalışıyoruz.
Şehir ve medeniyet ilişkisi kurma gayreti içindeyiz.
Kitapla birlikte yeniden dirilmek lazım.
- Neden kitap okumuyorsunuz?
- Başım ağrıyor, uykum geliyor.
Dahası her şeyin mayası bozuldu, değerli dostlar; kitaplar da nasibini aldı yazarlar eliyle.
Sanal ortamda ahlâk dersi verenleri, ahlâklı olmaya davetimizdir, hikâyemiz.
Bir şey bozulmadıkça tamire ihtiyaç duyulmuyor.
Baksanıza durmuş bir saatin günde zamanı iki kez doğru gösterdiğini iddia edenler var, felsefî olarak.
Sahte içkinin can aldığını manşetine çeken gazeteler var, televizyonlarda haberler mevcut...
Sahi siz nasıl bir hamburger almak istersiniz?
Yiyecekler bozuldu.
İçecekler...
Evler...
Caddeler, sokaklar...
Konuşmalar...
Biliyoruz, bilmekteyiz ki halen ısrar edenler var, inadına doğruyu kabullenmemek için.
İnsan başıboş bırakılmış olacağını mı sanır?
Aldanıyoruz, kendi yalanlarımıza şahid biz olduk, sadece.
Her geçen gün çürüme devam ediyor, içten içe.
İnsanlık yok oluyor, yer yüzünün dört bir yanında, hissetmiyor muyuz?