'Müslümanlar Kur'an hayatta nasıl uygulanacak, sorusundan kaçmak için, Kur'an'ın nasıl okunması gerektiği hususunda geniş bir ilim ürettiler.' -Aliya İzzet Begoviç
Atomda çekirdek ne ise Müslüman'da şuur odur. İlimsiz din yobazlığa, gerizekalılığa; dinsiz ilimse ateizme sürekler. Bugün meydan ilimsiz din yobazlarıyla çalkalanıyor. Tabi işimize de geliyor. Etliye sütlüye karışmamak şiarımız oldu. Vicdanlara katran döktü geceler. En dramatik olaylar bile kılımızı kıpırdatmıyor. Aslanlar vadilerden çekilince, çakal ulumalarına kaldı meydan…
Hele ağzını aç sıradan bir insanımızın, neler söylediği, nasıl İşkembe-i Kübra'dan attığını gör. Kulaklarına inanası gelmiyor insanın. Acep ne derece doğru diye, azıcık bir araştırma ve basiretle olaylara bakınca, anlatılanların (külliyen) yalan, algı operasyonu olduğu ortaya dökülüp sırıtıyor. Ne idik, ne hale geldik. Öksüz yapı ustada kalınca, gözyaşı dökmek şarkımız oldu. Dünyadaki firavunlar tepinmeye ve haremgahlarımız üzerine hesaplaşmaya başladılar.
İşte Doğu Türkistan, Arakan, Mısır, Filistin, Irak ve Suriye gibi Müslüman kanının su gibi aktığı ata yadigarları… Ne gün dönecek yurduna, giden akıncı, o da meçhul. Gencecik fidanların bir kısmı, Çin işkenceleri altında kıyameti beklerken, diğer bir kısmı Siyonist çetelerin kurşunlarına hedef olup, Sisi gibi gaddarların kurduğu darağacı sehpalarında, Ümmetin suskun bakışları arasında, ne zamana dek şehadet şerbetini içmeye devam edecek? Dünya hırsı ve ölüm korkusundan uyandır Allah'ım.
'Ben olsam, Müslüman Doğu'daki tüm mekteplere 'eleştirel düşünme' dersleri koyardım. Batı'nın aksine Doğu bu acımasız mektepten geçmemiştir. Birçok zaafın kaynağı budur.' -Aliya izzet Begoviç
Takva libasını üstümüzden attık. Din nedir, nasıl yaşanır? Sorularına kafa yormayıp, es geçtik. İslam ile alakası olmayan fiil, davranış ve prensipleri İslam'ınmış gibi dört elle sarıldık. Eleştirel düşünme 'mihenk taşımız' olması lazımken, fersah fersah uzağındayız. Ümmeti dinden bunca uzağa düşüren, sözde alim, aydın ve toplum önderlerine veyl olsun. Bunlar Ümmeti didik didik ettiler. Bu dava arzın kaldıramayacağı nicelikte büyük. Her Müslüman gencin hedefi olmalı şehadet. Onunla kalkıp, onunla yatmalı. Bakınız Mahmut El-Ahmedi ile Sisi'nin mahkeme reisi arasında geçen diyalog:
Mahmut: Göklerin yargıcından yerin yargıçlarına(zalimlerin yargıçları) lanet olsun. Ben ve yanımdakilerin mazlum olduğunu biliyorum.
Yargıç: Sen suçunu itiraf etmişsin.
Mahmut: Bana o elektrik düzeneğini getir, seninle bir odaya geçelim. Vallahi, sana Enver Sedat'ı öldürmüş olduğunu itiraf ettiririm! Bize, Mısır'a 20 sene yetecek kadar elektrik verildi.
Hayatının baharında şehadete yelken açan, bu kutlu İslam davası civan'larının suçu nedir? Rabb'imiz: 'Neden bahane üretip, tağut ve kan içici zalimlere karşı savaşmıyorsunuz?' Diye bizleri zulme direnmeye davet etmiyor mu?
'İslam, bir yaşama biçimidir. Bir inanç olmakla kalmaz, aynı zamanda Müslüman yaşamına kapsamlı bir şekilde rehberlik eder. 'Bu yaşam tarzı' ibadetlerden ibaret değildir. Kişinin yaptığı her şeyi ilgilendirir.' -Mahathir Muhammed
Ümmet, imamesi kopmuş tesbih taneleri gibi darmadağın… Hiçbir konuda birliktelikleri kalmamış, hilafet unutulmuş, İslam halifesi yok. Adeta kurda yem olmuş durumda. Oluk oluk kan ve gözyaşı akıyor, tümü Müslümanların. Eskiye ait ne varsa, eskidir diye attık. Dinimize sırt çevirip tembelleştik. Dünyalık mevki, makamların esiri haline geldik. Küffara şirin görünelim diye birçok şeylerini 'iyi-kötü' demeden aldık.
Örneğin, hayvanları doğal ortamından koparıp, tel kafeslerin arkasında tutsak etmek, boks ringlerinde birbirine öldürücü darbe vurarak, ölümüne bile sebep olan bu vahşeti uygarlık bağlamında kutsadık. Futbol topunu hınçla tekmeledikten sonra, hırsını alamayan kalabalıkların sokaklara taştıkları andan başlayarak, masum insanların otomobillerini yakmaya teşebbüs etmesi, havaya sıkılan kurşunlarla bilmedikleri, tanımadıkları insanların ölümüne neden olmaları, hangi gerekçelerle açıklanmalı? Bir çılgınlık hali değil mi?
Tüm bunların İslam ülkeleri nezdinde ya da Müslümanlar arasında yaygınlaşması neyle izah edilebilir? Geçenlerde Büyükşehir Belediye Başkan adayını dinlerken, Şanlıurfa'da hayvanat bahçesinin olmayışı bir eksiklikmiş, seçilirsem bu eksikliği gidermek için hazırlıklara başlarım, demesi doğrusu bende bir yürek yangını oluşumuna sebep oldu.
Gaziantep Hayvanat Bahçesi'ni gezerken, hayvanların o acıklı durumuna şahit oldum. Hemen hemen tümü esaret ve açlıktan, bir deri bir kemik kalmış. Binlerce değişik tür hayvanı kim tam besleyebilir? Bu işin bir yanı sadece. İçimden dedim ki bu şehre belediye başkanı olsaydım, ilk icraatim bu hayvanat bahçesini kapatır, tutsak hayvanları özgürleştirip, vatanlarına yollardım. Allah'ım sen bize acıma hissi ve basiret ver.
Karanlık bir gece, yol görünmüyor.
Yürüyorum dikenlerin üstünde.
Karaçalı bana aman vermiyor,
Yürüyorum dikenlerin üstünde.
Yolun görünebilmesi için yuvamıza (İslam'a) dönmemiz gerekir. Yoksa Beşar Esed ve Sisi gibi diktatörlerin zindanlarındaki mazlumların 'ahu feryadı' Arş-ı Âla'yı titremeye devam eder.
İşkenceden büyük oranda nasiplenmiş Suriyeli Hena Muhsin bacımızın; 'İşkence türünü, işkence gören masum yiğitlerin feryadından anlardık.' İnsanın kimyasını darmadağın eden bu sözlerini (dikkat edin hayal veya hikaye değil) daha çoook dinleriz…