(Halil TOPRAK komiserimin şahsında bütün Gümüş Yîldîz'lara ithâfımdır…)

Kader oku gökten iki yîldîza değince
Düştüler evvel belirlenen iki noktaya
Alelâde değildi, bir hesâptı bu ince
Teşkîlâtın Gümüş Yîldîz'ı çıktı ortaya

İntihâp edip adı, yükseldi arş katına
Vuruldu gümüşten mühür isminin altına

Çağırdılar; ilâhî kânûnumuz, yasâmız
Şudur; diyerek, Gök, Dâğ, Deniz, Gün, Ây ve Yîldîz
"Hâk ve adâletin temsîlcisi olacağız
Götüreceğiz sulh, selâmet, her coğrâfyâya

Yıldırım hızıyla binerek Burâk atına
Âmân diyenin yetişeceğiz imdâdına

Ziyâ'lar emrine âmâde, olmasın tâsan
Doğrulur eğik başlar haysiyet bulur insân 
Mevcût kuvvetlerinle bir müşküle sarılsan
Hâllolur muhakkak, gerek kalmaz imtinâya

Son durum normal; alırsın kontrolün altına
Vazîfe tamamdır, budur yakışan adına

Azîm, sebât, karârlılık, insicâm, her şey tam
Duyârlısın ve diyorsun olmamalı hatâm
Hâydi! Artık göreve hazırsın, işte i'lâm
Yîldîzın kûtlu, mübârek olsun. Çık sâhaya!

Tâlih hep senden yana; bahtına bak bahtına!
Git, Gümüş Yîldîz! Güle güle otur tahtına!"

Bir örneksin bize komiserim Halil TOPRAK 
Dâvân sürecek, yîldîzların hep pârlayacak
Ve bir gün gelecek âltîn ışıklar saçacak
Senin için toplanınca Hân'lar bir araya 

EBEDÎ der: İyi bak sağ ve sol kanadına
Çalış san'âtına, devâm et icrââtına!