BİRİNCİ BÖLÜM

Tenekeci Mahmut Güzelgöz'ü ilk ve tek olarak, sanıyorum ortaokul yıllarımda Halk Kütüphanesine gittiğim zaman görmüştüm. Tabii o sırada kim olduğunu bilmiyordum. Sonradan hakkında bilgi sahibi olunca keşke tanışmış, konuşmuş olsaydım diye çok hayıflandım.

Oğlu Osman Güzelgöz ile 1990'larda tayinim Urfa'ya çıktığı zaman tanıştım. En küçükleri olan Abdullah Güzelgöz, 2000'li yıllarda, ben Şair Nabi İlköğretim Okulunda müdürlük yaparken müzik öğretmenimizdi. Yıllarca beraber çalıştık. Sonraki yıllarda abileri İbrahim ve müzik öğretmeni olan diğer kardeşleri Mehmet Güzelgöz ile de tanıştık.

Röportaj listemde başından itibaren Tenekeci Mahmut vardı. Onu en iyi anlatabilecek kişi de oğlu Osman Beydi. Babası ile ilgili yazılar yazmış, videolar hazırlamıştı. Urfa'ya geldiği bir günü gözetliyordum.

Nihayet 3 Mayıs 2023 Çarşamba günü saat 14.00'te Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesinde (Şair Nabi Evi) buluştuk. Mahmut Kaya, Erkan Sözen, Abdülkadir İkbal ve Tahir Coşandal da gelmişti. Biz bir köşede röportaja başladık. İleriki bölümlerde onlar da aramıza katıldılar.

Oldukça uzun ve güzel bir sohbet oldu.

M. Sarmış: Siz de Urfa'da yetişen, Urfa'ya hizmet eden, kitaplar yazan önemli bir isimsiniz. Önce sizi tanıyarak başlayalım.
O. Güzelgöz: 1958 yılında Eyyubiye Mahallesi'nde, daha sonra adı "Tenekeci Mahmut" olan Yaman Sokak'ta doğmuşum. İlkokulu hemen evimizin karşısındaki Yavuz Selim İlkokulunda okudum. Daha sonra Gazi Ortaokulunu ve Endüstri Meslek Lisesini bitirdim. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümünü kazanmıştım ama okuyamadım. İstanbul'dan Urfa'ya geri döndüm. 1979'da Güneydoğu Gazetesi'nde gazeteciliğe başladım.

Tenekeci Mahmut olarak bilinen, gazelhan, mevlithan, halk kültürümüzün kaynak kişisi olan bir babanın dördüncü çocuğuyum. Ailemizin toplam on iki çocuğu olmuş. Yaşayan on kardeşiz. 1980'de Maliye sınavını kazanıp Akçakale Mal müdürlüğünde vergi memuru oldum. 84-86 yılları arasında Ankara'da, meslek içi kurslarının en ciddi ve en donanımlısı olan Maliye Kursu'nu tamamladıktan sonra "gelir şefi" olarak Urfa Akçakale'ye döndüm. 1990'a kadar orada maliye teşkilatında görev yaptım.

M. Sarmış: Gazetecilik ne oldu?
O. Güzelgöz: 1990'da memuriyetten istifa edip fiilî gazeteciliğe geri döndüm. Urfa'da 1990-94 arası gazetecilik yaptım. Bu arada Akçakale'de memurken de valiliğin izni ile Anadolu Ajansı ve Milliyet Gazetesi muhabirlikleri yaptım. Yani 1979'da başladığımız gazetecilik hayatımız aralıksız devam etmiş oldu. Yine Akçakale'de iken "Akçakale Birlik" adıyla kendi türünün ilk ve en önemli örneği olan 15 günlük bir gazete çıkardık. Akçakale Köylere Hizmet Götürme Birliği organize ediyordu. Gürbüz Karakuş adlı bu işlere meraklı bir kaymakamımız vardı; onun öncülüğünde ve teşviki ile çok güzel bir çalışma oldu. Köyleri geziyoruz, röportajlar yapıyoruz, sorunları dile getiriyoruz… Çok örnek ve faydalı bir çalışma idi. 1990 yılında Ziyaeddin Akbulut Urfa'ya vali olarak atanınca beni basın müdürü olarak almak istedi. Ancak benim memuriyetle gazeteciliğin birlikte yürütülemeyeceği şeklinde bir kanaatim olduğu için serbest gazeteciliği seçtim. 1994'te İstanbul'a gittim. Çeşitli yayın organlarında haber müdürlüğü ve yazı işleri müdürlüğü yaptım. 1998 yılında gazeteciliği bıraktım. Bir buçuk yıl kadar hemşerimiz Faruk Bayrak Bey'in başında olduğu Alfa Yayınları'nın yayın yönetmeni ve yayın koordinatörlüğünü yaptım. O zamanlar Alfa Yayınları, şimdiki gibi dört beş yayın markasından oluşan büyük bir yayıncılık grubu değildi. Sadece ders kitapları ve bilgisayar kullanımına destek kitapları basıyordu. Ben yerli ve yabancı romanlar basmaya başlamaları ile edebiyat dünyasına da geçiş yapmaları sürecine katkı sundum. Daha sonra Faruk Bey, kardeşleri Vedat ve Ali Bey ile birlikte çok önemli atılımlara imza atarak çok büyük bir yayın grubu oluşturdular. Şimdi Alfa Yayın grubunda Everest, Kapı, Artemis, Büyülü Fener, Mona Kitap gibi pek çok yayın markaları bulunuyor. Bunun başlangıcında benim de bir emeğim oldu. 2000 yılında gazeteciliğe döndüm. Bir buçuk yıl kadar sürdü. Ak Parti'nin kuruluşu ile beraber gazetecilikten ayrılıp tekrar siyasete girdim.

M. Sarmış: Tekrar mı? Öncesi de mi var?
O. Güzelgöz: Evet, tabii. Benim siyasi geçmişim daha Akçakale'de iken başlar. 1989 yılında Akçakale'de Refah Partisi'nin belediye başkan aday adayı oldum. Ancak adaylığa dönüşmedi. Başka bir arkadaşımız aday oldu. 2000'lerde Ak Parti ile tekrar sahalara döndüm. 3 Kasım 2002 seçimlerinde Urfa seçim koordinatörlüğü yaptım. 2004 yılında Urfa belediye başkan aday adayı oldum. Yine başka bir arkadaşımıza kısmet oldu. Ben sahada çalışmaya devam ettim. Sonra o sene Sağlık Bakanlığında basın müşaviri olarak göreve başladım. 2017'ye kadar basın müşaviri ve iletişim daire başkanı olarak göreve devam ettim. 2017 yılında Tarım Bakanlığına geçtim. 14 ay kadar orada eğitim yayın daire başkanlığı yaptım. Hâlâ Tarım Bakanlığı kadrosundayım, ama fiilen çalışmıyorum. Şu anda hizmetimize ihtiyaç duyulmuyor. İnşallah bu yılın kasım ayında da yaş haddinden emekli olacağım.

M. Sarmış: Bir de şu "yaşam koçluğu" işleriniz var.
O. Güzelgöz: Beş yıl önce fiilî görevi bırakınca, boşluğa düşmemek için ne yapabilirim diye düşündüm. Hayat tecrübemi, yazma tecrübemi, konuşma tecrübemi değerlendirmek istedim. Şu özet olarak anlatmaya çalıştığım özgeçmişimizin içerisinde okumak, yazmak da önemli bir yer tutuyor. Köşe yazarlığı yaptım. Kitaplar yazdım. Aynı zamanda konuşan biriyim. Anadolu'da neredeyse gitmediğim il ve ilçe yoktur. İnsanlarla konuştum, seminerler, konferanslar verdim. Yani iyi kötü bir tecrübem var. Bu koçluk işi yedi sekiz senedir Türkiye'de biraz daha popüler oldu. Gittikçe de yayılıyor. Ben bu işi daha ciddi olarak nasıl yapabilirim diye bir arayışa girdim. Başkent Üniversitesinde bazı grupların profesyonel olarak düzenlediği koçluk sertifika programları var. Onların bir tanesini seçtim. Yaklaşık bir yıl boyunca yaşam koçluğu, öğrenci koçluğu, iletişim koçluğu, yönetici koçluğu, aile ve ilişki koçluğu, mentorluk gibi bütün eğitimlerin hepsine beş altı kademede katıldım, hepsinin uluslararası sertifikalarını aldım. O arada kendime bir Youtube kanalı kurdum. Bu kanal sadece kişisel gelişim, koçluk ve motivasyon üzerine çalışıyor. Haftada bir video yayınlıyorum. Sosyal medya hesaplarımızı bu amaçla kullanıyorum. Bir de bloğum var, orada yazmaya devam ediyorum. Bazı arkadaşlarımın çocuklarına, bazı arkadaşlarımın işletmelerine, maddi bir karşılık almadan meccanen koçluk yapıyorum. Resmen emekli olduktan sonra parasal karşılığı olacak şekilde bir şey yapar mıyım, şimdilik bilemiyorum. Öyle bir niyetimiz var.

M. Sarmış: Siz kısa geçtiniz ama yazı çalışmalarınız önemli. Biraz daha detaylı olarak anlatmanızı rica ediyorum. Köşe yazarlığının yanı sıra edebiyatla da ilgili olduğunuzu, şiir yazdığınızı biliyoruz. Kitaplarınız da var.
O. Güzelgöz: Edebiyat bize biraz da aile mirası diyebiliriz. Babam sonradan ilkokul diplomasını almış olan bir adamdı. Ama Allah vergisi inanılmaz bir hafızaya sahipti. Öğrenmeye karşı büyük bir iştiyakı vardı. Her şeyin en doğrusunu öğrenmeye çalışırdı. Gazelhan, mevlithan. Sürekli müzikle iç içe. Divan edebiyatının en önemli gazellerini ezberliyor, okuyor. Öğreniyor, öğretiyor. Öyle bir ortamın içine doğdum. Küçük yaşlardan itibaren bu değerler bilinçaltıma nakşedilmiş oldu. Daha sonra yedi sekiz on yaşlarına gelince akrabamız olan rahmetli Akif İnan ağabeyimiz, bendeki o okuma yazma isteğini keşfetti herhalde ki benimle yakından ilgilendi. Kendisi aynı zamanda benim eşimin amcası oğludur. Yani ben İnan'ların damadı ve eniştesiyim. Daha küçük yaşlardan itibaren hangi kitapları okumam, hangi şairleri takip etmem gerektiği konusunda bana rehberlik etti, tavsiyelerde bulundu. Yazdıklarımı inceledi, yol gösterdi. Böylece aileden aldığım alt yapıyı zenginleştirmiş oldu, aynı zamanda bana bir yön çizmiş oldu. Şiir ve edebiyata merakım da bu şekilde aratarak devam etti. Arkadaşlara da söylüyorum. Çok büyük şairlerimiz var. Onların şiirlerini okuyunca kendi yazdıklarıma "şiirimsiler" dedim. Şiir çünkü çok bambaşka bir şey. Edip Cansever'den İlhan Berk'e, Necip Fazıl'dan Turgut Uyar'a, Akif İnan'dan Cahit Zarifoğlu'na, Nazım Hikmet'e, İsmet Özel'e kadar öyle şairler var ki, onların yanında benim yazdıklarım, nesir mi nesir değil, şiir mi şiir değil. O yüzden "şiirimsi" dedim.

M. Sarmış: Kitaplarınız…
O. Güzelgöz: Arkadaşlar o şiirleri iki kitapta topladılar. İlki "Bir Beyaz Tebessüm", ikincisi "Mecnun İsen Ey Dil Sana Leyla mı Bulunmaz". İkisi de 90'lı yıllarda yayınlandı. Elan arkadaşlarımız 3. Şiir kitabımızı da hazırlıyor. Gazete yazılarımın toplandığı kitaplar var. Birincisinin başlığı Kürtçe "Hur Bajo Kur Bajo Ga Meşine (İnce Sür Derin Sür Öküzleri Yorma) Güneydoğu Yazıları 1". Daha çok Güneydoğu, Kürt ve terör meselesini ele alan bir kitap. İmaj Yayınlarından çıktı. Veysel Polat Beyler o zaman İstanbul'da yayıncılık yapıyorlardı. Onlar bastılar. Ülkemizde Kürtçe başlıklı ilk kitaptır. Kürtçe bir atasözüdür, bir hayat felsefesidir. Aynı konuyla ilgili başka bir kitabımın ismi de "Kürt Meselesi ile Yüzleşmek / Sınırlar Zorlanırken Kapıları Açmak". 2008'de Timaş Yayınları'ndan çıktı. O aralar Deniz Baykal'dan Alpaslan Türkeş'e, Akif İnan'dan Zübeyir Yetik'e, Necmettin Cevheri'den İbrahim Halil Çelik'e kadar devrin birçok önemli ismiyle röportajlar yaptım. Bunlar da "Eskimeyen Sohbetler" adı altında yayınlandı. "Batılılaşma Demokrasi İslam" başlığını taşıyan başka bir kitapta da denemelerim bir araya getirildi. Abuzer Akbıyık, Sabri Kürkçüoğlu, Kubilay Dökmetaş ve Salih Turhan ile beş kişilik bir ekip olarak Urfa halk müziği ile ilgili ortak bir çalışma yaptık. Bu kitapta notaları ile beraber Urfa repertuvarının tamamına yer verdik. Onu şimdi arkadaşlar güncelliyorlar. Sağlıkla ilgili türkülerin yer aldığı ortak bir çalışmamız var: "Türkülerdeki Hekimlik - Sağlıkla İlgili Türküler". Bunu da Sait Eğrilmez ve Salih Turhan ile birlikte hazırladık. Yine Abuzer Akbıyık ve Salih Turhan ile beraber "Şarkılarda Sağlık- Sağlıkla İlgili Şarkılar" adlı bir çalışmamız oldu. Yani üçü ortak olmak üzere yayınlanan toplam 10 kitap var. Son zamanlarda koçluk döneminin de bir ürünü olsun istedim. Bu amaçla hazırladığım kitabın adı "Değersiz misiniz, Değer Siz misiniz- Kendi Kendimize Koçluk". Redaktörlüğünü Türkçe öğretmeni olan kızım Selma Koç yapıyor. İnşallah yakın zamanda çıkar. Bununla uzun bir aradan sonra kitap yayınına dönmüş olacağım.