ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
M. Sarmış: Şimdi müziğe biraz ara verip geriye doğru gidelim. Askerliğini ne zaman nerede yaptığını biliyor musunuz?
B. Ece: Hayır. O konuda bir bilgim yok.
M. Sarmış: Peki, evliliği?
B. Ece: Annesi ve onun amcasının kızı, çocuklarını birbirleriyle evlendirmişler. Yani dedem ve nenem akrabalar. Nenemin adı Hanım.
M. Sarmış: Peki, bu evlilikten kaç çocuk olmuş?
B. Ece: Üç. Üçü de kız. İlki Türkan teyzem. Sonra annem Zeliha. Sonra da küçük teyzem Halime.
M. Sarmış: Türkan'ı sonra konuşacağız. Anneniz ve teyzeniz yaşıyor mu?
B. Ece: Hayır, her ikisi de 1990'larda vefat etti. Nenem de 1978'de vefat etmişti.
M. Sarmış: Gelelim dedenizin vefatına. Fakat galiba daha önceden kızının vefatından söz etmemiz gerekiyor.
B. Ece: Evet. Türkan Teyzem. İlk kızı. Çifte'yi bilir misiniz? Hani 'Hade gidah Çifte'ye./İsot koyah kifteye.' diye bir mani var ya, orası. Dağa (pikniğe) gidilen bir yer. Nenemgil de oraya 'dağa' gitmişler. Türkan teyzem daha çocuk. Orada oyun oynarken kayıp düşmüş ve kafasını bir kayaya çarpmış. Doktora götürmüşler. Doktor merhem sürüp eve göndermiş. O zamanın doktoru, imkanı bu kadar. Eve gidince yara iltihaplanmış. Kangrene mi çevirmiş, bilmiyorum. Demiştim, dedem kızlarını çok seviyor. Hele ilk kızı Türkan'ı daha çok seviyormuş. Kurtarmak için çok çırpınmış. Önce Diyarbakır'a götürmüş. Orada çeşitli hastanelerde yatırmış. En sonunda Gaziantep'e götürmüş. Teyzem orada vefat etmiş. Oraya da defnetmişler. Mezarı oradadır.
M. Sarmış: Bu olayın kendisini çok üzdüğünü biliyoruz. Hatta şu meşhur 'Urfa'nın etrafı dumanlı dağlar' türküsünü de bunun üzerine bestelemiş…
B. Ece: Evet, kızının bu genç yaşta ölümü dedemi çok çok üzmüş. Teyzem öldüğü zaman daha 12 yaşında imiş. Dedem çok sarsılmış. İşte o acıyla da kızını bir ceylana benzeterek o türküyü yapmış:
'Urfa'nın etrafı dumanlı dağlar
Ciğerim yanıyor aney gözlerim ağlar
Benim zalım derdim cihanı dağlar
Gezme ceylan bu dağlarda seni avlarlar
Anaydan babaydan yardan ayrı koyarlar
Urfa dağlarında gezer bir ceylan
Yavrusunu kaybetmiş ağlıyor yaman
Yavrunun derdine bulunmaz derman
Gezme ceylan bu dağlarda seni avlarlar
Anaydan babaydan yardan ayrı koyarlar'
Şunu da eklemek isterim. Bu türkü TRT arşivinde Cemil Cankat'ın adına kayıtlıdır. Ben kendisiyle tanıştım. Bir ara gömlekçide çalışıyordum. Ustamın adı Mehmet Doğan'dır. Bir gün Cemil Cankat dükkanımıza geldi. Çok kilolu olduğu için hazır gömlekler kendisine olmadığından mecburen diktiriyordu. Ustam, 'Bu Rahmetli'nin torunudur' diye beni tanıştırınca, 'Yok yav!' dedi. Dedemi hatırladı, hüzünlendi. Bu türküyü kendisinin yaptığını ve gidip dedeme 'bu besteyi senin kızına ithaf ediyorum.' dediğini söyledi.
M. Sarmış: Ya
ni? Bu türkü kimin? Dedenizin mi, Cemil Cankat'ın mı?
B. Ece: Aslında dedemin. Zaten Cemil Cankat kendisi de diyor; 'Ben bunu Hamza'dan dinledim. Gittim plağa okudum.' Bir gün dedem kendisini görünce 'Benim en ince noktama dokundun. Ben bunu kızım için yazmıştım. Niçin böyle bir şey yaptın?' diyor. Orada biraz da tartışıyorlar. Zaten teyzemden bir yıl sonra dedem vefat edince bu işi takip etmeye ömrü yetmiyor. Teyzem 1938'de, dedem 1939'da ölüyor.