İnsan sorumluluk riski yüksek olan mevki makamları çok talep etmemeli diye düşünüyorum. İllaki talepte bulunacaksa da hassasiyet göstererek, gereğini yapmalı. Yoksa rûz-i mahşerde tüm mazlum ellerin yakasında olacağını hesap etmeli ve öylece karar vermelidir.

Ahmet Yesevî ile Devteyşti Mahallesini ayıran caddenin sonundaki, çimento fabrikasına yol veren köprünün giriş bölümü ile Süleymaniye Mahallesi tarafına sarkan yolun; çok berbat, her tarafın çukurlar olduğu yöneticiler hariç herkesin malumudur. Acilen asfaltlanması gerekir.



Hemen üstünde yirmi beş metrelik yolu, elli metrelik yola bağlayan 'Salih Özcan Bulvarı' bulunmaktadır. Bağlantı sağlanmadığı gibi, eski harabe köyleri andırıyor. Vakit geçirmeden bu bağlantının sağlanması ve buranın asfaltlanması ivedilikle elzemdir.



Burada tehlike arz eden bir durum daha var. Çevik kuvvet güzergahından Devteyşti Mahallesi tarafına doğru seyreden araçlar Süleymaniye tarafına dönmek için 'ters' istikametten giriyorlar. Tüm bu olup bitenlerden bihaber olmak insanı şu düşünceye yöneltiyor; acaba bu yöneticiler dağ başında mı yaşıyorlar? Sorusunu her dem akıllara getiriyor.

Şair diyor ya : 'Dert bir değil, elvan elvan' Sahi bir de Parklar ve Bahçeler Müdürlükleri vardır. Bu müdürler ne iş yapar? Geceleri başına yastığa koyduklarında rahat uyuyabiliyorlar mı? Eskiden kaldırımlardaki ağaçları ara sıra suluyorlardı.

Ağaçların kökü açılmadığı gibi, iki yıla yakındır sulanmıyor. Zaman kaybetmeden köklerinin biraz eşelenip, düzenli sulanması içten temennimizdir. Çünkü her an kuruyup çürüyebilirler. Artık sesimizi duyun. Sahada adamlarınız çalışmıyor. Sizlere yanlış bilgi aktarıyorlar. Yapılan işler baştan savma olduğu için bunların geri dönüşünün bedeli sizlere ağır olur.


Namuslu bir kontrol etme ekibiniz maalesef yoktur. Bizzat kendiniz dolaşın ve aksaklıkları, olumsuzlukları gözlerinizle müşahede ediniz. 'Başkasının parasıyla ağalık yapmak' diye bir tabir vardır. Belediye otobüsleri zaten bedava gibidirler. Yaşlısı, engellisi biniyor, bir de üçkağıtçılığı meslek edinen bir kesim var.

Bunlar da her halükarda bir yolunu bulup, ücretsiz seyahat ediyorlar. Gerekçe olarak da 'Yok efendim kartımı evde unuttum.' 'Kartımda para bitmiş.' 'Sonraki durakta doldurayım.' 'Bi sonraki binişte iki sefer basarım.' vs. gibi bahanelerle duygu sömürüsü yapıyorlar. Bunların bu oyunlarını bertaraf etmek için otobüs şoförlerinin gerekeni yapmasını diliyoruz.

Buna rağmen bir de bayramlarda belediye otobüslerinin iki gün, üç gün bazen de dört gün ücretsiz olması hiç de şık olmuyor. Sosyal devletin gereğidir derseniz o işin bir başka boyutu, zaten yapılıyor. Burada bir istismar söz konusudur. Üst tarafta siyasilerin oy kaygısı istismarı, alt tarafta da düzenbaz insanların açgözlülüğü istismarı sonucu bu milletin hakkı çar çur ediliyor.

Halkın yararına bir şey yapmak istiyorsanız; otobüsleri bayramlarda ücretsiz yapmak yerine su faturalarında, emlak vergilerinde indirime gidebilirsiniz. Halka hizmet Hakk'a hizmettir. Hizmet yapmak isteyene yol çoktur. Sonuç olarak böyle hoyrat, denetimsiz, nemelazımcı bir belediyecilik anlayışının tekrar tekrar gözden geçirilmesi gerekir.

Allah akıl, izan versin…