16 Kasım 2021'de mekan değiştiren Sezai Karakoç, bu şehrin son dönem yetiştirdiği fikir dünyasının en önemli isimlerinden biri olarak, tarihe geçti.

Yerel basında göründüğü kadarıyla en çok açıklamayı ve hakkında yazı kaleme aldık, vefatı öncesi ve sonrası.

Ulusal basına yansımasa da sosyal medya ağıyla önceden merhabamız olan arkadaşlarıyla birkaç öğrencisiyle paylaşımlarımızda Ergani'yi unutmayan, Diyarbekir'de kalan gönlü daima mahzun bir hemşehrimiz Karakoç hakkında sürdürdüğümüz çalışmalar devam etmektedir.

Kaleme aldığı eserlerle çıkardığı dergilerle gazetelerle kendisini inandığı bu davasına adayan Karakoç, tek başına ve yalnız şekilde çıktığı yolda, on binleri yetiştirmiş, ülkenin dört bir yanında 'Diriliş' olarak şekillendirdiği fikir dünyasına

' Diriliş Erleri' dediği gençliği kazandırmıştır.

Sessiz çoğunluğun sesi olma iddiasındaki Diriliş, bir medeniyet davasıdır.

Onun diğer sistemlerle hesaplaşması söz konusudur.

Hayatın bir çok alanında eser vermiş bir kişinin, gençlik yıllarından bu güne sürdürdüğü ve en sonunda Siyasî Partî'ye dönüştürdüğü dava anlayışı, mevcut ortamdaki siyasî anlayışlarla örtüşmesi güç ilkeleriyle farklıdır. Daha doğrusu murad olunan mazruf, zarfla sınırlı olmayan fikir alışılagelmiş siyasanın dışındadır.

Kendisini şair olarak bilenler, Diriliş'i anlamamıştır. Anladıkları sınırlı biçimde gençlik yıllarının eseri olan Mona Rossa ile sınırlıdır. Ki, bu şiirinin mayası olan Diriliş Medeniyeti sevdasından yoksun olanlar, kimi ismi ilginç olan şiirlerinin ardındaki hakikati bilmekten yoksun biçimde ' Ey Sevgili' derken salonları coşturmuş, peşinden yığınları koşturmuş, şiirin merkezinden uzak kalmış, bırakılmış ruhlarda olması gereken Diriliş'ten bî- haber kalmıştır.

Fikir, Sanat, Medeniyet ve Siyaset alanında tek başına yola çıkan, Leylasına Mecnun bu isim, daima nisyana terk ile kimileri bu ahvake sevinirken, çizgisinden sapmayan Diriliş Mimarı sabırla, ezayla, cefayla, karşısına çıkan engelleri ortadan kaldırarak ruh inkılabını gerçekleştirdi, geride bir çok takipçisiyle gönüldaşı ile gökyüzünden inen rahmettin yeryüzünde tohumları yeşerttiğine şahidlik etti.

O, geride bıraktığı mirasıyla Diriliş'in Batı ile hesaplaşması olan bir mücadele şekli olduğunu, yeryüzünde medeniyetin temsilcisi olan anlayışın Diriliş'te şekil kazandığını gösterdi.

Hakla haksızlık, rahmetle zulmet, doğruyla yanlış, iyiyle kötü, duayla bedduanın arasındaki farkı bir bir izah etti.

Evleri balkonsuz yapan mimarların öpülesi ellerinin kıymetini dile getirdi.

Cum'a gününün kutsallığını şiirine ve yazılarına taşıdı.

Hayatın her alanında Diriliş'in gerçekleşmesi için çabasını zor dönemlerde bile haykırdı, bir adım geride durmadı.

Zalime, haksızlığa, zulme, karanlığa, yalana, kötülüğe, karanlığa, haksız kazanca, her türlü sömürüye karşı kalemiyle dirdu.

*

Ümmet Anlayışı...

Yeryüzünde herkesi mazlumların sesi olmaya çağırdı.

Rusya'nın Polonya'yı, Fransa'nın Cezayir'i, Amerikan'ın diğer ülkeleri işgaline en sert biçimde karşı koydu.