Büyükşehir belediyemizin 03-11.ARALIK.2022 tarihleri arasında düzenlemiş olduğu, artık geleneksel bir kimlik kazanan 5. Ulusal Kitap fuarında, TYB Şanlıurfa şubesi olarak biz de yer aldık. Şubemize tahsis edilen standımızda, üye arkadaşlarla birlikte nöbetleşe görev yaptık. Yazar arkadaşlarımızla birlikte standımızı ziyaret eden kitap dostlarıyla bir araya geldik.
Büyükşehir belediyemizin geçmiş yıllara oranla tecrübe kazanarak düzenlediği bu fuar, gerek davet edilen ünlü yazarlar gerekse organizasyon bakımından öncekilerden daha iyiydi. Tabi her organizasyonun eksikleri olur, olabilir. Normaldir. Bu konuda farklı görüş ve temennileri Büyükşehir Kültür Daire Başkanlığı değerlendirir umarım.
Naçizane ben, olayın farklı bir boyutuna değinmek istiyorum. Malum, sosyal medya hayatımıza girdiğinden beri herkes kendi sayfasında bir şeyler yazıp çizmeye ve bunları paylaşmaya başladı. Olay öyle bir hale geldi ki, paylaşılan şey ne olursa olsun hemen altına çeşitli yorumlar yazılıyor.
Bu yorumlarda, yazılan şeyin içeriğine bakılmadan; var ol, çok yaşa, süper vb. şeklinde poh pohlama ve sayısız beğeniler yağıyor. Hatta bu işi o derece ileri götürenler var ki, sanırsın o paylaşımcının kadrolu yorumcusu. Tabi ara sıra hakaretamiz şeyler de yazılıyor ne yazık ki. Hani ''Şıh uçmaz mürit uçurur '' misali. Aynen bazı tv kanallarındaki paralı seyirciler gibi.
Şimdi olay böyle gelişince, paylaşan kişi bu sefer havaya giriyor. Arkasından, birilerinin de gaz vermesi ve önerisi ile bu paylaşımcı kardeşlerimizden bazıları işi kitaba döküyor. Bakıyorsun nur topu gibi bir kitabı olmuş.
Hatta Kitap fuarında bir Necip FAZIL, Halide EDİP, Ümit YAŞAR, Orhan PAMUK vb. usta yazarlar ve şairler misali yer alıp imza günü de yapıyor. Garibim eş dost tanıdık da, hasbelkader önünden geçerken radarına yakalanıyor ve ayıp olmasın diye bir kitabını alıp imzalatmak ve fotosunda da yer almak zorunda kalıyor. Hadi bunlara da eyvallah gelelim kitabın içeriğine.
Edebiyat alanında her türün kural ve kaideleri vardır. Örneğin, şiir denildiği zaman bunun bir türü, kafiyesi, redifi hadi onu da geçtik şiirsel bir anlatımı olur. Malum, şiir bir kelime işçiliğidir. Her kelime öyle bir seçilmeli ki, mana ve anlatım bakımından bir uyum içermeli.
Bakın Türk Dil Kurumunun şiir tanımına: ''Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan, hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan edebî anlatım biçimi'' şeklinde tanımlanıyor. Oysa sözde şairimize bakıyorsun; konu, kafiye, redif, imla vs. hasılı hiçbir özellik olmadığı gibi yazılan şeye düz yazı bile demek hak getire. Ya da roman diye yazılan şeye bakıyorsun; konunun sıradanlığı yanında, ne yeni bir karakter yaratma, ne herhangi bir tipleme ne de bir bütünlük yok. Yazım hataları, imla kuralları, noktalama işaretleri velhasıl bir romanda ne ararsan o yok.
Hal bu ki bir romanda, romanın belli başlı bir veya birkaç karakteri, bir kurmacası, bir serüveni olur. Roman kahramanının duygu ve tutkularının analizi olur. Örneğin, ünlü romancı Peyami SAFA için: ''O, romanlarında yeri gelir çok iyi bir ressam, iyi bir gurme, iyi bir dedektif, iyi bir sağlıkçı vs. bir çok konuda iyi bir usta olmayı becerebilen bir yazardır'' derler. Nitekim üstat, Yalnızız, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ve Mahşer adlı romanlarında bu özelliklerini ustaca sergiler. Tabii ki, herkes hemen bir Necip Fazıl, bir Peyami SAFA, bir Orhan PAMUK olamaz. Ama bu işe başlarken de hemencecik çalakalem ben kitap yazdım dememek lazım.
Sözün özü; güzel, sevgili, değerli kardeşlerim. Niyetim kimseyi kırmak veya kötülemek değil sadece birilerinin ''Kral çıplak'' dediğini duyurmaktır. Naçizane size küçük bir tavsiyede bulunayım. Madem bu yazma işini seviyor ve bu yönde kabiliyetiniz olduğuna inanıyorsanız, önce lütfen çok çok okuyun, yazım ve imla kurallarını öğrenin ve kendinize has bir stil geliştirin sonra yazın. Merak etmeyin bu dünyada daha çoook yazılmamış şiir, hikâye, roman ve söylenmemiş sözler mevcut.
Yoksa anlamsız, içi boş, hiçbir edebi değeri olmayan kelime yığınlarını, gedikli sosyal medya şakşakçılarınızın gazı ile bir araya getirerek ve de bir etek dolusu basım ücreti vererek kitap haline getirdiğiniz şey ne sizi yazar-şair yapar ne de bu yazılanlar literatürde kendine şiir ve roman diye yer bulur. Hatta bir sabah, kahvaltı için fırına götürdüğünüz isotlar bu kitap sayfaları ile size geri dönebilir.
Muhabbetle…