İKİNCİ BÖLÜM
M. Sarmış: Size gelelim o zaman. Ne zaman doğdunuz?
Ö. Nacar: 1945 senesinde doğmuşum.
M. Sarmış: Hangi mahallede?
Ö. Nacar: Camikebir Mahallesi, Güven Sokak'ta. Ağ Cami'nin oralarda.
M. Sarmış: Şimdi oralar Kurtuluş Mahallesine dâhil. Demek eskiden Camikebir Mahallesinin sınırları içindeymiş. Siz ailede kaçıncı çocuksunuz?
Ö. Nacar: Sekizinci. Son çocuk.
M. Sarmış: Son çocuklar biraz özel olur. Hem son çocuk, hem de gözleri görmeyen bir çocuk… Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
Ö. Nacar: Çocukluğumuz hoş geçti. Diğer çocuklarla beraber çeşitli oyunlar oynardım. Çizgi, çelik çubuk, gülle gibi oyunlar. Tabii, diğer çocuklar gibi olmaz, ancak bir yere kadar. Babam beni beraber gezdirirdi. Annemle gezmelere giderdim. Hafızam zayıflamış, çok ayrıntılı hatırlayamıyorum. Zaten sekiz yaşında da hafızlığa başladım.
M. Sarmış: Tamam, oradan devam edelim. Kim karar verdi hafız olmanıza?
Ö. Nacar: Babam istedi. Herkes istedi aslında. Gözüm görmediği için başka bir şey yapamam diye, en uygunu dediler.
M. Sarmış: Hocalarınız kim?
Ö. Nacar: Pabuççu Ali hafız ve Rafi Hafız (Görgün).
M. Sarmış: Ne kadar sürdü?
Ö. Nacar: Üç yıl kadar. Ama aslında üç yıldan daha az. Biz bağmancıydık. Bozova tarafına doğru yakın bir köyde bağımız vardı Yazın oraya giderdik. İki üç ay orada kalırdık. O zaman hafızlık biraz aksardı. Ezberim zayıflardı.
M. Sarmış: Hafızlık işi iki hocadan aynı anda mı devam ediyordu?
Ö. Nacar: Yok. Önce Pabuççu Ali Hafız'ın yanında başladım.
M. Sarmış: Nereye gidiyordunuz?
Ö. Nacar: Ağ Camii'ne (Nimetullah Camii) gidiyordum. Evimize yakın olduğu için… Ali Hafız oranın müezzini idi. O da âmâ idi. Çok kuvvetli hafızdı. On ay kadar devam ettim.
M. Sarmış: Sonra niçin onu bıraktınız?
Ö. Nacar: Hastalandı, sonra da vefat etti. Allah rahmet eylesin.
M. Sarmış: Sonra da Rafi Hafız'ın yanına gitmeye başladınız? O zaman nereye gidiyordunuz?
Ö. Nacar: Kazancı Pazarı'nda Ömeriye Camii'ne.
M. Sarmış: Kendisi de o camide görevli imiş zaten.
Ö. Nacar: Ben gittiği zaman Pazar Camii'nde görevli idi. Esas mesleği kunduracılıktı. Eski adıyla köşkerlik. Orada dükkânı vardı. Ben dükkânına giderdim.
M. Sarmış: Ta Ellisekiz Meydanından dükkâna, oradan Ömeriye Camii'ne nasıl giderdiniz?
Ö. Nacar: Rafi Hafız'ın dükkânına Yıldız Meydanı üzerinden kardeşim götürürdü. Orada dersimi aldıktan sonra da Rafi Hafız'ın şegirtleri (çırak) Ömeriye Camii'ne götürürdü. Bazen de orada müsait olanlar götürürdü. Artık beni tanımış oldukları için herkes yardımcı olurdu. Orada dersimize çalışırdık. Kendisi de öğlenden sonra gelip bizi dinlerdi.
M. Sarmış: Özel bir soru sorayım. Âmâ olduğunuz için, başka bir iş yapamaz diye sizi hafızlığa yönlendirmişler. Sizin gibi çok örnek var. Hafız olmak için âmâ olmak avantaj mıdır? Yani başka şeyler dikkatini dağıtmadığı için daha mı kolaydır? Yoksa yüzüne okuyamaz, sürekli başkalarının okumasına ihtiyaç duyduğu için daha mı zordur?
Ö. Nacar: Daha zordur. Ama iyi bellerse iyi hafız olur.
M. Sarmış: İkinci Dünya Savaşı'nın sona erdiği yılda doğmuşsunuz. Çok zor yıllar… Gerek savaş sırasında gerek savaştan sonraki yıllarda halk ekonomik açıdan sıkıntı içinde. Kur'an eğitimi konusunda da zorluklar olduğu söyleniyor. Sizin o döneme dair hatırladığınız bir şeyler var mı?
Ö. Nacar: Çok küçüktüm. Pek bir şey hatırlayamıyorum. Sonraları büyüklerimizden duyduk öyle şeyler. Ama ezanın Türkçe olarak okunduğunu hatırlıyorum. Arapça aslına dönmesine halk çok sevinmişti.
İsa Kasap: Urfa'da ilk Arapça ezanı Şıhe Hafız okumuş… Nasılsa senin gözün görmüyor sana bir şey yapmazlar demişler.
Ö. Nacar: Evet, doğru, Şıhe Hafız okudu. Rahmetli Menderes'in idamına da o ezan kararı sebep oldu zaten. Fakat ben 1953'te hafızlığa başladığım zaman o sıkıntılar kalmamıştı.
M. Sarmış: Peki, sırası gelmişken soralım. Daha sonraki askeri dönemlerde size yönelik bir şey oldu mu? 27 Mayıs İhtilali, 12 Mart Muhtırası ve 12 Eylül Darbesi...
Ö. Nacar: Bana yönelik bir şey olmadı. Ama özellikle 27 Mayıs'ta çok zulümler yapıldığını duydum. Mesela Ahmet Hafız diye biri vardı. Menderes idam edilince mevlit okumuş. Alıp götürmüşler. Alaaddin Kral diye askeri vali vardı. Sakalını çekmiş, bir şeyler yapmış. Çok zalim adamlar vardı eskiden.
M. Sarmış: O valinin adını duymuştum. Mevlid-i Halil Camii'nde asırlardır devam eden Kadirî zikrini de bir ara durdurmuş, sonra serbest bırakmış.