Cuma namazını caminin avlusunda, depremde yıkılan minarenin altında kıldım.
Hutbede hoca yaşadığımız felaketleri yine günahlarımıza bağladı.
Aklıma felaketlerin vurduğu her inançtan, her toplum kesiminden insanlar geliyor.
En mağdur olanlar da dindar ve yoksul olanlar.
Parkta insanlar su kuyruğunda.
Her şey gibi suyun da kıymetini kaybedince anladık.
İki gündür çok idareli kullanıyoruz.
Bademler çiçek açmış.
Ağaçlar kış uykusundan uyanıyor.
Çok güzel.
Ancak içimden güzelliklerden söz etmek gelmiyor.
Hava sıcak. Bulutlu. Güneş fırsat buldukça gülümsüyor.
Meteoroloji yine yağmur geliyor diyor.
Korkuyoruz.
Deprem korkusuna sel korkusu da eklendi.
Güya mevsim bahar.
Ama gönüllerimizde zemheri hüküm sürüyor.
Acımız da, korkumuz da, kızgınlığımız da büyük.
Öte yandan tartışmalar, tartışmalar...
Herkes birbirini suçluyor.
Suç samur kürk olsa kimse üstüne almıyor.
Ülke artık seçim atmosferinde.
Millete hizmet etmek isteyenler arz-ı endam ediyorlar.
Gerginlik arttıkça artacak.
Endişeliyim.
Ramazan'ın gölgesi de üzerimize düştü.
Rahmet, mağfiret ve sabır ayı.
O iklimi ne kadar soluyabileceğiz, bilmiyorum.
Dışarı ile uğraşmaktan çok yoruldum.
İçimin yaralarını tedavi etmem lazım.
Önce korona salgını, sonra deprem, şimdi de sel...
Ölümün ne kadar yakın olduğunu hiç bu kadar hissetmemiştim.
Umuda ne kadar çok ihtiyacımız var.
Eski normal hayatımızı ne kadar çok özledik.