Kadere inanıyoruz. Hayır ve Şerrin Allah'tan geldiğine iman etmişiz. Depremler, Allah'ın (cc) kullarına ikazı olabilir. Lakin bu ikaz, sadece depremin vurduğu yerde hayatını kaybeden veya maddi manevi zarar görenler için değildir elbette...

Ateş, bir yere düşünce yaş ile kuruyu birlikte yakar. Hatta bazen kurudan önce yaş yanar... genç-yaşlı, kadın-erkek, çocuk- bebek, canlı-cansız demeden vurduğu yeri hercümerç eden depremler kimlere ikazdır acaba?

Düşünenlerimiz var mı?...

İbret alıyor muyuz?…

Toplum olarak bir musibete maruz kalmadan tedbir almıyoruz.

Yoldaki bir taşa ayağımız değmeden kaldırmıyoruz.

Karayollarında tehlikeli bir virajda kazalar meydana gelmeden önlemini almıyoruz.

Ortalıkta bıraktığımız çakmak ya da kibritle çocuklarımız oynayıp evimizi yakmadan akıllanmıyoruz.

Hastalanmadan doktora görünme alışkanlığımız yoktur.

Doktorun verdiği ilaçları bile, yatağa düşmeden düzenli kullanmıyoruz…

Bu örnekleri çoğaltabiliriz... Bilindiği gibi yurdumuz deprem kuşağındadır. Hem de büyük bölümü birinci derece fay hattı üzerindedir. Mamafih İnsanlarımız evlerini yaparken/yaptırırken maalesef bu tehlikeyi akıllarına getirmezler/getirmek istemezler. Bir kat evin yapılacağı malzeme ile iki veya üç kat nasıl yapılabilirliğin hesabını yaparlar.

Ne yazık ki çoğu müteahhitlerimiz, insan hayatından önce kendi menfaatlerini ön planda tutarlar... Herkes mimar, mühendis, öğretmen, doktor olamıyor fakat herkes Müteahhit olabiliyor. Bunun mutlaka önlenmesi gerekiyor. Ya, "İnşaat Müteahhitliği Yüksek Okulu" açılmalı ya da İnşaat Mühendisleri dışında kimseye müteahhitlik yapma imkanı verilmemelidir…

Bina yapılacak zeminde, sondaj yapılarak gerekli zemin etüt raporu hazırlanması gerekmektedir. Ancak bunun pek dikkate alınmadığını ya da bir parselde yapılan çalışmanın tüm adaya hatta tüm alana rapor edildiğini duyuyoruz. Belediyelerin bunlara pürdikkat etmeleri elzemdir. Hele tarım alanlarının imara açılmasına kesinlikle son verilmelidir. İmarlı alanlara da inşaat izni verilirken; imar durumuna, kat nizamına, cephe hattına, inşaat derinliği ve toplam inşaatın metrekaresine uygun projelerin hazırlanmasına dikkat edilmelidir. Akabinde bu projelerin harfiyen uygulanması için belediye ve diğer yetkili kuruluşlar, inşaatın her aşamasını denetlemeli ve proje dışına çıkılmamasına dikkat etmelidirler…

Tabi şunları da sorgulamamız gerekir;

İnşaat projelerini hazırlayan mühendisler/mimarlar ne kadar tecrübeli?

Yapı Denetim Kuruluşları sorumluluk aldıkları inşaatları ne kadar denetliyor/denetleyebiliyor?

Belediyeler bu konuda ne kadar yeterlidir veya ne kadar görevlerini yerine getiriyorlar?..

Musibetlerden ibret de almıyoruz. Daha birkaç yıl önce Gölcükteki depremde on binlerce insanımız hayatını kaybetti. Yüz binlercesi evsiz barksız kaldı. Çoğu vatandaşımız yerinden yurdundan ayrılmak zorunda kaldı. Ömür boyu engelli olarak hayatını sürdürmek zorunda olanlar da az değil… Türkiye de yaşayanların hemen hemen hepsi bir şekilde deprem ile tanışmıştır. Ya yaşayarak, ya görerek, ya da medyadan duyarak, izleyerek… Ama gel gör ki, birebir yaşamadan bu gerçeği kabullenemiyoruz.

Ve; 6 Şubat 2023 günü; saat 04.17'de Kahramanmaraş Pazarcık ilçesinde 7.7, saat 13.24'te de Elbistan merkezli 7.6 şiddettinde iki büyük deprem ile sarsıldık, yıkıldık ve depremin soğuk yüzünü iliklerimize kadar hissettik... Gel gör ki; henüz enkazları bile kaldırılamayan hatta yüzyılın felaketi olarak adlandırılan bu son depremlerden bile ders çıkarmıyor/çıkaramıyor, ibret almıyoruz…

Son resmi rakamlara göre 50 bin civarı, genel kanaata göre ise çok daha fazla insanımız bu depremlerde hayatını kaybetti. Onbinlerce aile yok oldu. Yüzbinlerce bina yerle yeksan oldu. Milyonlarca insanımız işini, işyerini kaybetti, yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı.. Ülkemizin Üçte biri bundan fiilen etkilenmiş olsa da, tüm Türkiye bu acıyı yüreğinde hissetmiş, ruhen etkilenmiştir lakin bazı İnsansı mahluklar hariç…

Sözümona yaratıklar; felakete dönüşen bu büyük afetin üzerinden de her zamanki gibi kin ve nefretlerini kusmaya devam ediyorlar... Kendini bilmez, izan yoksunu, karakter fukarası bazı insansı mahlukların; sosyal medyada yalan yanlış paylaşımlar yaparak insanları galeyana getirmek, hükümete karşı kışkırtmak, zaten yaralı olan insanların yaralarına tuz basmak, enkaz altında hayatlarını kaybeden vatandaşlarımızın cesetleri üzerinden propaganda yapmak suretiyle kinlerini kusuyorlar, nefret tohumları ekmeye çalışıyorlar…. Toplum olarak, millet olarak, ferasetle, aklıselimle, sağduyuyla tefekkür ve tevekkül etmeli ve bu insan suretindeki parazitlere prim vermemeliyiz…

Rahmetli Alparslan Türkeş, partisinin bir Milletvekili adayını, "ben önce Türk'üm, sonra Müslüman'ım" dediği için Adaylıktan azil edilmişti...

Biz de diyoruz ki;

önce Türk,

önce Kürt,

önceArap,

hatta önce Müslüman bile değil;

Önce İnsan olmalıyız…

Hiç birimizin doğarken Irk, Din, Dil, Mezhep seçme şansımız olmamıştır. Ailemizin yaşam tarzı, inancı ne ise biz de onu benimsemiş ya da benimsemek zorunda kalmışız. Her fikir muhteremdir fakat muteber olmayabilir... Bizim inancımıza, fikrimize, zikrimize saldırılmadığı müddetçe; Her inanca, her fikre her zikre saygı duyarız/duymak zorundayız…

Hoşgörü ile Samimiyet ile Tahammül ile Bir Arada Yaşamak Arzusuyla…