Ülkemizdeki tarihi, kültürel ve coğrafik güzellikler; batıdaki ülkelerde olsa gözü gibi bakarlardı. İnsanlarımız niçin tarihine önem vermiyor? Bilgisizlik mi? İlgisizlik mi? 

Almanya'nın Hessen eyaletinin bir şehri olan Wetzlar'da, devasa bir iş merkezinin içinde kalan sıradan bir taş duvar görmüştüm. Duvarın bir estetiği yoktu. Bizim köylerdeki alelade taş duvarlardan farksızdı. Duvarın yaklaşık üç metresi içerde, üç metresi de dışarda kalmış vaziyetteydi. İş merkezinin dış cephesi de tamamen cam kaplamaydı. O duvara baktığınız zaman çirkin bir görüntü veriyordu. Ancak Almanlar; duvar, tarihi diye yıkmamışlar ve o modern iş merkezinde bir öcü gibi durduğu halde rahatsız olmamışlardı.

Bizde ise, her biri bir şaheser olan, birçok kültür ve medeniyetimizin izlerini taşıyan, buram buram tarih kokan eserlerimize zerre değer vermiyoruz. Devletimiz tarafından da gerekli ilgiyi göremiyor. Bir Kültür varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü'müz var lakin gel gör ki neyi koruduğunu bilmiyoruz. Kırk yıl önce, Çermik'te onlarca tarihi mekân ve kültürel eser bulunurdu. Oysa şimdi bir elin parmaklarını geçemeyecek sayıda yapı kaldı demek isterdim ama onu da diyemeyeceğim. Zira Kültür Varlıkları Koruma Müdürlüğünce tescil edilen eserler daha çok yok olma ile karşı karşıya kalıyor.

Neden mi? Bildiğiniz gibi, tarihi eser tescillendikten sonra mülk sahibi artık bir çivi çakamıyor. İlgili kurum da ilgilenmiyor. Kadim tarihimizden günümüze kadar gelebilen eserlerimiz kaderine terk ediliyor. Böyle olunca bir gece ansızın ortadan kayboluyor. 2014 yılında Çermik belediyesinde görevliyken, kuruldan gelen elemanlar ile birlikte ilçedeki tüm çeşmeleri tespit ederek, yaklaşık 12-13'ünün tescili için çalışmalar yapmıştık. Tespit edilen çeşmeler, Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Kurulunca tescillendikten bir ay sonra, Abdest Piyarı olarak tescillenen çeşme buhar olup uçtu. Ardından Süt Piyarı… Ve daha niceleri…

Şimdi de Beyler Sarayı… Yaklaşık 10 yıl önce koruma kurulu tarafından tescillenen Beyler Saray'ı, ilgililerin vurdumduymazlığı ve mülk sahiplerinin çaresizliği yüzünden harabe duruma geldi. En güzel bölümü olan yapının çatısı çöktü, duvarların bir kısmı yıkıldı, kalan duvarlar da ufak bir sarsıntı veya yağmalanmayı bekliyor. Bir de hala ayakta durmaya direnen bir Sinagog var. Orası da tecilli. Yıkıldı/yıkılacak. Ağaç direklerle ayakta tutulmaya çalışılıyor. Gerisini anlatmaya gerek yok…

Yıllardan beri defalarca TV programlarında, çeşitli gazetelerde, köşe yazılarımızda bu yapıların Kültür Bakanlığı, Turizm Bakanlığı veya Belediye tarafından restore edilip, reel değeri üzerinden kamulaştırılarak; konuk evi, müze veya kütüphane olarak hizmete sunulması gerektiğini dile getirdik/getiriyoruz...

Lakin ne desek boş… Zaten tarihimiz bize hep kötü anlatıldı. 624 Yıl hâkimiyetini sürdüren Osmanlı devletinin içinden doğan Türkiye'nin Milli Eğitimi, ilkokuldan itibaren Osmanlıyı düşman belletti… Osmanlı gaddar, padişahlar hain, halkı yani ecdadımız gerici olarak tanıtıldı. Dolayısıyla Osmanlı'dan kalan eserlere de pek kıymet vermez olduk vesselam…

 PİYAR; Çermik yöresinde 'Çeşme' demektir.