Laiklik tartışılıyor, iyide oluyor!
Laikliğin bu ümmetin başına gelebilecek en büyük bela olduğu gerçeğine geçmeden önce onun ne olduğu üzerinde durmak istiyorum. Zira; laikliği bütün boyutlarıyla gerçek manada tanımadığımız takdirde, tam kurtulduk derken değişik versiyonları ile yıllarca boğuşup durmamız kaçınılmaz olacaktır.
Gerçek şu ki laiklik dini hayattan ayırma esası üzerine kurulu kapitalist ideolojinin sacayaklarından biridir. Bu ideolojinin diğer sacayaklarından biri demokrasi diğeri ise cumhuriyettir. Bu üç kavram birbirinden bağımsız ele alındığında gerçeğe gölge düşmüş ve kapitalist ideoloji lehine bir karartma yapılmış demektir.
Bugün laiklik kavramının bağlamından koparılarak tartışılması masumane değildir. Laikliğin demokrasi ve cumhuriyet kavramlarından bağımsız ele alınmasının siyasi ve konjonktürel bir çok nedeni vardır.
Nitekim böyle bir tartışma başlatılırken bir çelişki ile yola çıkılıyor. Vahiye karşı beşer iradesinin en pervasız isyanı olan Avrupa İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi esas alınarak bir anayasayı ihdas etme arifesindeki TBMM'nin Başkanı bir laiklik tartışması başlatmış bulunmaktadırlar. Anayasanın temelde Avrupa kriterleri doğrultusunda şekillenmesine itiraz edemeyenler isimlendirmeye takmış bulunmaktadırlar. Güya böyle bir anayasada devletin şekli tanımlarken laik denilmediğinde mesele bitmiş olmaktadır. Hele bir de kamusal alana herhangi bir müdahalesine izin verilmeden Allah ve İslam'dan bahsedildi mi mesele tamamdır. Artık sittin sene kapitalist düzenle hükmedilip bu ümmet sömürülse kimsenin sesi soluğu çıkmaz. İşin farkına varanlar da fitne çıkarılmakla suçlandı mı iş tamamdır.
Böyle bir girişim en hafifinden hakka hakikate karartma uygulamaktır. Dahası hak ve batıl arasına köprü atmaktır. Halbuki İslam da laiklik de egemenliğine şerik / ortak kabul etmemektedir. Bu gün laikliğe iman edenler "Böyle bir şey olamaz!" deyip itiraz etmeleri kendi namı hesaplarına haklı bir itirazda bulunmuş olmaktadırlar.
Müslümanlık üzerine titreyenlerin bu gerçekten sarfı nazar etmeleri, yeteri kadar kararlı ve yürekli olmayışları, kim bilir belki başka hesaplar peşinde koşmaları ve İslam'ı laikliğe payanda kılmayı içlerine sindirip hak ve batılı birbirine karıştırmaları affedilecek bir kabahat değildir. Bu gün ümmet bu hileleri deşifre etmeye dünden daha ehil ve yetkindir.
Zira İslam başka amentülerin halkta karşılık bulması için kullanılacak mistik bir düşünce değildir. İslam kısmen ve şartlı kabul edilmeyi şirk ve imansızlık sayan bir din iken, bu ümmetin gözünün içine baka baka laikliğin kabul edilebilir ve kabul edilemez versiyonlarından dem vurmak büyük vebaldir.
Laiklik amentüsü İslam'ın bu topraklardaki egemenliğine son vermiş bir ideolojidir. İslam'ı bir bütün halinde savunarak laik ideolojinin gerçek mahiyetini ümmete tanıtmak ilim ve irfandan nasibini almış her Müslüman'ın boynunun borcudur. Bu gerçeğin üstünü örtmek hakkı ketmetmek, gizlemektir.
Laikliği tartışmaya açtığımız gibi bütün kapsam ve kuşatıcılığıyla onun egemenliğini sonlandırmak da bu ümmetin gücü dahilindedir. Yeter ki gerçekler ümmetten gizlenmesin, ters yüz edilerek ve hak ile batıl birbirine karıştırılmasın.
Unutmayalım ki; hak ile batılı birbirine karıştırmak her zaman batılın lehine bir uğraş olmuştur.