NE ZAMAN TARİHİ, KÜLTÜREL MİRASIMIZA SAHİP ÇIKACAĞIZ?
İlk yerleşim yeri, tarım ve hayvancılığın yapıldığı, ilk çağ eserleriyle dünya gündemine oturan Şanlıurfa, bereketli toprağı zengin kültürü ve bu kültürler arsında inanç çeşitliğinin bir arada barındırmasıyla tarihin sayfalarına altın harflerle ismini yazdırmıştır.
Her tarafı tarihi eserlerle dolu olan Şanlıurfa, bu tarihi dokuyu koruma ve geleceğe taşıma açısından bilinçli çalışmalar yapamamanın kaybını yaşamakta, geçmişle olan tarihi bağlılığını ortadan kaldırmaktadır. Tarihi dokusunu, kültürel mirasını koruduğu, tanıtımını gerçekleştirdiği takdirde ülke ve ilin sosyoekonomik, kültürel yapısı kendiliğinden değişecektir. Bu hassasiyetlere duyarlı olmayan toplumun zenginlikleri yok olmaya mahkûmdur onun için bu toplum başkaları tarafından yönetilmeye sömürülmeye ve köle gibi çalıştırmaya mecburdur. Bunun en bariz örneğini Göbekli tepe kazılarından görmekteyiz. Elin Almanı gelecek senin topraklarında kazı yapıp ortaya çıkardığı bulguları kendi ülkesinde fotoğraflarla sergileyecek sende o sergiye gidip gezeceksin.
Bunu geçmiş belediye başkanımızdan ve valilerimizden görmüştük ama Göbekli tepe sergisi Almanlara korkunç para kazandırmıştı. Bizler kendi kültürümüze, tarihimize, eserlerimize sahip çıkmadığımız takdirde bu yaşamı benimsemek zorunda kalacağız Göbekli tepe gibi ve hatta oradan daha zengin tarihi eserlere sahip olan bir köyümüz elden gidiyor. Bunu defalarca yetkililere söylememize rağmen bir türlü oraya el atılmadı, bilim dünyası tarafından oradaki eserler tespit edilip yayınlanmasına rağmen yetkililer bu konuya ciddi anlamda el atmadı. Şanlıurfa'nın 10 kilometre güney batısında yer alan Koçören köyünden bahsediyorum. Şuan ki hayvan pazarının olduğu noktada bulunan bu köydeki tarihi dokular neolitik dönemden günümüze dek her döneme ait zengin tarihi eserlerdir.
Donanımlı Roma, Bizans imparatorluklarına ait mezarlar, ilk şarap fabrikaları, gizli yer altı geçişleri (dehlizler) ,Selçuklu dönemine ait taş süslemeleri, yine erken döneme ait sarnıçlar, kuyu ve kaya mağaraları örneklerinin fazlasıyla bulunduğu Koçören enfes bir tarih tadı taşıyor. En önemlisi de Akkoyunlu' lar dönemine ait İslam mezarlığı ve bu dönemle re ait mezarların üzerindeki işaretler hepsi köyde mevcuttur. Seramik örnekler, plastik mimari öğelerinin fazlaca bulunduğu koçören köyünde kazı yapılmadığı halde bu kadar eseri görebilmektesiniz. Bölgeyi çok iyi bilen ve buralarda bilimsel çalışma yapan Profesör Doktor Abdullah EKİNCİ, buranın bir an önce sit alanı kapsamına alınması konusunda görüşlerini her platformda dile getirmiştir. O da benim gibi amacına ulaşamadı yine oranın taş işçiliğinde çalışan doçent Doktor Cahit KÜRKÇÜOĞLU ve yine o bölgenin neolitik dönem eserleri üzerinde çalışan Doçent Doktor Bahattin ÇELİK buraları bilim dünyasına kazandırdılar.
Ama bilim dünyasının ötesinde buraları koruma ve gelecek nesillere taşıma konusunda henüz kimse bir şey yapamadı. Fakıbaba başkanlığında yapılan, hayvan pazarının olduğu yerde bir kervansaray kalıntısı ve temelleri mevcuttu ve burası da bir günde maalesef yok edildi. Hatta aldığım duyumlara göre köylü ahır temellerini kazarken mozaik panolarına rast gelip oraları kazmayla kırarak dağıtmıştır. Şu an da harıl harıl gecekonduların yapım yarışına girildiği bu köyde kaya mağaralarını kepçelerle doldurup üstüne betonlama gecekonduları inşa edilmekte. Su hayratı olarak bilinen yerin ise köylünün birinin tuvalet ambarı olarak kullanılması kadar acı bir durum olamaz. Bu köyde çoğu kez de gizliden defineler aranmış aranan defineler esnasında birçok çanak çömlek yer altından çıkmış bunlarda bilinçsizce kırılıp atılmıştır. Kimi zaman değişik eserlere de ulaşılmıştır.
Yukarıda saydığımız eserlerin dışında Osmanlı dönemine ait birçok eser de görülüyordu bu köyde; ancak günümüzde köylü eski yapıları yok edip yerine yeni yapılar inşa etmekte bunun sebebi de hayvan pazarının buraya gelmesinin buranın maddiyatını artırmış olmasıdır. Dibekler, kemerler, sütunlar da artık yok olmakta.
Bu konuda ne yapmamız lazım: acilen durum tespit raporu oluşturup bölgeyi sit alanı ilan edip özellikle Akkoyunlulara ait olduğu tespit edilen bu mezarlığın koruma altına alınarak insanlığın hizmetine sunmalıyız.Bir an önce kaya su hayratı eski konumuna getirilerek temizlenmeli evlerin üzerine inşa edilen mağaraları yeniden gün ışığına çıkarılmalı, köyün kuzeyinde bulunan Roma mezarı ve kaya yerleşim mağaralarının Bizans imparatorluğuna ait olan ilk kaya şarap fabrikalarının etrafları örülmeli, bu köyden çeşitli üniversiteler tarafından kazı yapılması teklifleri sunulmalı köyün belgeseli çekilmeli fotoğrafları çekilip kitaplaştırılmalı, her şeyden önce burası bir tarih köyü olarak bakanlık tarafından tescil edilmeli mevcut köyü yeşillendirilip çeşitli tesisler kurulmalı ve burayı gelecek nesillere aktarılacak şekilde muhafaza altına alınmalıdır. Buraya tarih arkeoloji doğa inceleme bilimsel turların düzenlenmesine öncülük yapılmalıdır.
Konuyu geçtiğimiz günlerde sayın valimiz İzzettin KÜÇÜK beyin basınla kahvaltılı istişaresinde gündeme getirdim. Sayın Veysel POLAT Bey de konuya vukuf olduğunu söylemişti.
Daha önceki valilerimize de her fırsatta burayı dile getirmiştim. Özellikle Nuri OKUTAN Bey Şanlıurfa'ya geldiği ilk günün gecesinde bu konuyu yazarlar birliğinde kendisine aktarmıştım. Ama şu ana kadar konuyla ilgilenen hiçbir kurumu göremedik. İnşallah Sayın valimiz madde bağımlılarına el attığı gibi bu konuya da el atar; ama bu durum hepimizi ilgilendirir. Birçok yazar arkadaşlarım da konu hakkında bilgi sahibidir. Bu konuya duyarlı olan herkesi göreve çağırıyorum. Sevgilerimle…