Ayrılıyor dünyada sevdiklerin birer birer. Yeryüzünde bıraktılar güzel izler; bazen anne, bazen baba, bazen abla, bazen teyze, dayı ve en sevdiğin hocaların oluyor gidenler. Gözyaşları, ağlamalar, sızlamalar hiçbir şekilde geri getirmiyor onları. Yine de gözünün önünde açılır perde, hatıralar oynanır adeta film şeridi gibi. "Daha yapacaklarım vardı, konuşacaklarım vardı, yol alacaktım," dersin. Nereden çıktı bu ani gitmeler? Yalnızlaşıyoruz yeryüzünde, sıramızı beklercesine... Çünkü kavuşacağız o sevdiklerimizle ahirette ve cennette. Ümitler beslenir yüreklerde, dillere dökülür dualar, yâd edilir güzellikler.
En son yaprak dökümünde gidenler kervanına katılan, çöldeki vaha, beynimdeki manzara, bana yol gösteren pusula, zorluklar karşısında güçlendiren, yüreklendiren, ana yürekli, abla yürekli, hayatımdaki en büyük çınarım Fatma Nevin Güllüoğlu Hocam... Vefatının haberini duyunca dünya döndü, dondu bedenim, kabul edemedim. Gözyaşlarına boğuldum. Bir yanlış anlaşılma vardır diye düşündüm. Onun gidişini hiç beklemiyordum ama bunlar hep nafile... Artık kimse getiremez Nevin Hoca’nın evine, sevdiklerinin arasına, dost meclisine.
Henüz gençlik yıllarımda, ortaokul sıralarındayken dostum arkadaşım Mustafa Gök aracılığıyla Fatma Nevin Güllüoğlu Hoca ile tanıştım. Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'ndeki makam odasında, ilk görüşte beni güler yüzüyle kucakladı. Sardı beni anne yüreğiyle. Resimlerimi incelendi. Müslüm Çelik Beyefendi’ye talimat verdi ve kucağıma resim kâğıtları, boyalar ve fırçalar verdi. Adeta Urfa tapusu verilmişçesine mutlu etti, uçurdu beni. Bilinçli sanat yolculuğum o gün başladı.
Nevin Hoca bana makam odasında özel eğitimler de verdi. Sergi açtırdı, bir yıl sonra. Sergi açılışlarının kültürünü aşıladı beynime. Böylece, ondan aldım irfanı, saygıyı, konuşmayı, giyinmeyi. Sanat eserlerini tanımayı, büyük hedefler kurmayı öğretti, idealizmi aşıladı bana. Yıllarca yan yana çalıştık. Bir hafta görmesem uykularım kaçardı adeta. Nevin Hoca, dünyama sihirli elleriyle dokunmuştu. Atıl durumda olan o yüreğime sihirli bir nefes gibi gelmişti.
Kenar Mahallede, çok kardeşle, iki anne ile yaşıyorduk. Her gün evde anaların kavgası olur, babam onların savunmalarını üstlenirdi. Geceleri evde kurulan mahkemede anam yargılanır ve cezalandırılırdı. Bu zorlu hayat yolculuğunda gözlerim aydınlığa kapalıydı. Ama kalbimdeki göz, Nevin Hoca’nın verdiği sevgi ile açılmıştı adeta. Yürüyordum, koşuyordum, çabalıyordum, bugünler için adeta.
Sergilere katılmak, valilerle tanışmak, kaymakamlarla oturmak, kurslara katılmak dünyamda yoktu. Bir anda hepsi girdi hayatıma. Aklıma gelemeyecek her yerde çalışmalarım sergileniyordu, Nevin Hoca sayesinde. Evet dostlarım, Nevin Hoca’yı anlatmak kelimelere, cümlelere, kitaplara sığmaz. Urfa’da binlerce gencin hayatına dokundu, onları ülkemize, milletimize, medeniyetimize, insanlığa hizmet etmeleri için bir yerlere yerleştirdi ve yollarını açtı.
Urfa sergi nedir, sanatçı nedir, eser nedir, açılış nedir bilmezken, Güzel Sanatlar Lisesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, üniversite akademisine resim öğretmenlerinin Urfa’dan seçilmesi konusunda büyük çabaları, büyük emekleri oldu. Urfalı ressamların il dışında sergilerini açtırıyordu. İl dışından ve yurt dışından sanatçıları Urfa’ya davet ediyordu. Şanlıurfa’nın eski Valisi Sayın Muzaffer Dilek Valimizin öncülüğünde Urfalı ressamların resimleri kitaplaştırıldı. Yine dönemin Valisinin öncülüğünde Şanlıurfa Uygarlığın Doğduğu Şehir kitabına da büyük katkıları oldu. Şanlıurfamıza ait kaybolmaya yüz tutan dörtlü değnek kahramanlık oyununu gün ışığına çıkartılmasına vesile olarak Türkiye 1ciğini Şanlıurfa’ya kazandırtırdılar. 31 okul 31 etkinlik sinema günleri etkinliklerini yaptı. Türkiye’nin çeşitli illerinde Ankara, İstanbul başta olmak üzere Urfalı ressamlara sergi açtırdı. 2000 yılların başında TBMM ‘nın dönem açılışını Şanlıurfalı Ressamların Sergisiyle açılmasını sağlattırdı.TRT2 tarafından 2001 yılında İçimizden Biri Programı kapsamında Nevin Hocamın çalışmaları Belgeselleştirip yayınladı. Her zaman dik durdu; dürüst, çalışkan, gayretli ve üretken olarak Urfa’ya olan sevgisinde, insanlara olan bağlılığında, kendi hayatından çok ödün verdi. Ama hiçbir zaman pes etmedi. Zorluklar da vardı onun hayatında; çalışırken yoluna taş koyanlar, engel olmak isteyenler de vardı elbette. Ancak hiçbir zaman onlara takılmadı, inandığı doğrudan başı dik yürüdü aydınlık yarınlara. Öğrenci yetiştirmek için büyük çabalar sarf etti. Eğlencelere gitmedi durmadan projeler üretti. Çalmadı, çırpmadı. Gençlere yatırımlar yaptı; kütüphaneler, sergi salonları, sergiler, kitap basımları ile ismini sürekli yaşattı. Mütevazıydı, kimsenin onu övmesini istemezdi. Ailesine çok bağlıydı.
Rahmetli babası vefat ettiğinde, adeta aklını kaybedecekti, yıllarca ağladı. Rahmetli annesinin ölümünde aynı tabloyu gösterdi. İnançlıydı, Allah’a bağlıydı, dürüsttü, dedikoduyu sevmez ve yalandan uzak dururdu. Devletin malını asla yemez, zor günlerinde bile geç saatlere kadar hizmet eder, emek ortaya koyardı. Namaz vakitlerinde evinde olduğum zamanlarda namaz kılacağım dediğim zaman seccademi serer, namazdan sonra bana da dua et derdi.
Fatma Nevin Güllüoğlu bir efsaneydi. Dönemim Afyon Valisi Muzaffer Dilek Bey'in Urfalı ressamlar sergisi için benimde arasında olduğum bir grup sanatçıyı Afyon’a davet ettiğinde, Nevin Hoca da o çalışmanın merkezindeydi. Beraber yolculuk yaptık, bayram üstü korsan otobüsle soğuktan donarak titredik, sanat adına Urfa’dan Afyon’a kadar. Hiç unutmuyorum bu yolculuğu. Afyon’da sokakları dolaştık. Bir kuyumcu dükkanının önünden geçtiğimizde, vitrindeki bir bilekliği göstererek “Biliyor musunuz, ben çocukken Fatiha’yı ezberlediğimde babam bana bunun gibi bir bileklik almıştı” dedi. Ben de Necla Tosmur Hocamla kuyumcunun önünde Nevin hocamın babası Ali Amca’nın ruhuna Fatihalar okuduk o anda.
Hayatımın içinde büyük bir önemi ve yeri olan Fatma Nevin Güllüoğlu Hocamız sayesinde, Şanlıurfa’da kültür ve sanat programları yapmaya başladım. Hem bana fikirleriyle hem de program değerlendirmeleriyle yol gösterdi. Benim programlarımı izler, analiz ederdi. Vefatından bir hafta öncesine kadar. Bana, "Programında uzaktan konu arama, konuklar çevrende; benim yetiştirdiğim öğrenciler senin kardeşlerindir, onları çıkar birer birer," derdi. Ama benden bahsetme oğlum derse de, ben bazen bu konuda onu dinlemez, konuklarımla muhakkak her programda Fatma Nevin Güllüoğlu Hocam’ın kulaklarını çınlatır, ona da selamlar gönderirdim.
Evet aziz dostlar, maalesef Nevin Hoca’yı da gönderdik ahirete. Hiç alışık olmadığımız, beklemediğimiz bir anda... Nebi Efendi’de tabutun başında vedalaşarak ağladım. O anda anasını kaybetmiş bir bebek gibi sağıma soluma bakarak, utanmasam sarılacaktım tabuta saatlerce. Ama kendimi tuttum. O anda tabuta eğilerek kulağına, “Hocam, çalışmalarına, başarılarına şahidiz. İnançlısın, insanlara bilgi ve sevgini verdin, insanları topluma kazandırdın. Birçok zorluğu aştın ve biz bunların hepsine şahidiz. Rabbim seni cennetinde bizlerle bir araya getirsin, peygamber efendimizle (s.a.v.)buluştursun,” diyerek dua ettim.
Gözyaşları arasında Ferda Ablaya doğru yürüdüm. Ve “Ne yaptınız hocama emanetimize o sizin gözetiminizdeydi” diye sordum. Ferda Abla da perişan bir halde, ağlıyor, sızlanıyordu cami avlusunda. Çok candan sevenleri gelmişti, maalesef gelmesi gereken bazı öğrencilerini ve GAP gündemi dışındaki basın mensuplarının görmeyince çok üzüldüm . Urfa’ya hayatını vakfetmiş, fedakâr hocamızın bugünkü vedasında gerçek dostlarının olması gerektiği halde olmayışlarına şaşırdım. Hani vefa, hani sevgi? Demek ki dünyada birçok insan menfaat peşinde diye içimden ağlayıp durdum.
Cevahir Asuman YAZMACI Vekilimin, Nevin Hocam için basına verdiği demeçte “Urfa’nın aydınlık yüzü, kızların rol modeli, örnek bir kadın... Kan bağım olmasa da can bağım vardır,” dediği sözlerini duyunca, hakikaten dediklerinin az olduğunu düşündüm. Evet, Asuman Vekilim çok duyarlıydı. Hatim okutturmuş, kelime-i tevhidler getirtmiş, hatim duasını da kabir başında hoca efendiye yaptırdı. Bu arada GAP gündemi mikrofonları bana uzatıldı. 34 yıllık geçmişimi 2 dakikada anlamlı cümleler ile özetlememin temelinde hiçbir hazırlık yoktu. İnsan samimi sevdiğini ancak bu kadar ifade eder… Bu arada duyarlı ve samimi sanatçılara her zaman destek olan, onları seven Şanlıurfa’nın eski Valisi Muzaffer Dilek Valimin telefonla bağlanıp Eski Baro Başkanı aynı zamanda Nevin Hocamın kız kardeşi Ferda Abla ve bana taziyelerini sunması da çok anlamlıydı. Bu acı günümüzde Nevin Hoca’nın cenazesinde hep iyilikleri konuşuldu, başarıları dillerden dillere taşındı.
Dayanamıyoruz onun gidişine. İster istemez bazen gidiyorum kabrinin başına, konuşuyorum onunla. Sanki yanımdaymış gibi hatıralarımızı anlatıyorum. Kabrinde huzur içinde yatan Fatma Nevin Güllüoğlu Hocam, mekanın cennet olsun. Bizleri yetiştirdin, açtığın yolda yürüyoruz. Bizler de senin gibi insanlara dokunuyor, insan yetiştiriyoruz. Ruhun şad olsun, seni hiçbir zaman unutmayacağız. Dünyada olduğumuz müddetçe de hep iyiliklerle, güzelliklerle seni yâd edip çalışmalarımızda ismini duyuracağız. Üzerimizde büyük emeğin var, ne olursun hakkını helal et hocam. Yerinde rahat uyu. Yaktığın meşaleler sonsuza dek karanlıkları aydınlatacaktır.
Saygılarımla...