Kırklar Dağı'na çevreci yaklaşmanın ürünü olan kimi davranışlar, burada mevcut olan betonlaşmayı istememektedir. Nehrin öbür yakasında yapılaşmanın önünde bir set halinde yıllarca durmuş olan Kırklar Dağı, inşaat ile beraber, Esfel Bahçeleri'nin de elden çıkma sinyalini vermiştir.

Dicle Üniversitesi'nin alanı içinde olmayan öbür yakadaki kısım, üniversite alanına dahil edilirse çözüm sağlanabilir. Üniversitenin geniş olan toprakları içine katılarak, yapılaşmanın her türlüsüne kapalı olacak alanın değerlendirilmesine itirazı kalmayacak çevrelerin, burada farklı düşünmelerinin önüne geçilmesini kolaylaştırır.

Bu dağın (!) Aden Bahçeleri'ne-Cenneti'ne, yüksekten baktığını, Esfel Bahçeleri'nin kutsiyetini bu tepe ile birleştirenlerin, kendi dünyalarının ürünü Adem'i, Havva'yı bu arada buluşturanların, şehri mitolojik efsanelerin merkezi haline getirenlerin, Kırklar Tepesi'ne Hazreti Nuh (a)'un Gemisi'ni çıkartanların iddialarını ısrarla sürdürmeleri ve taraftar bulmaları karşısında Kırklar tepesi için daha ne söylenebilir?

Hayal ürünü bu çarpık düşüncelerin özünde hangi hesapların yapıldığını net olarak bilmemekteyiz. Dün Aziz Mahmut Urmevî'nin IV. Murad'ı ağırladığı ve ölümüne mal olan Kavs Köşkü'nün yıkımına tepki göstermeyenlerin, Kırklar Dağı'nın yola bakan yamaçlarındaki yapılaşmalara, köşklerin kullanım biçimine ses çıkarmaması, özel mülk olduğu için midir?

Kırklar Dağı, bu kördüğüm sarmalında hemen hemen herkesin kendisine düşen payı beklediği, turizme kazandırılmasını arzuladığı, kimi çevrelerin rant hayalinin merkezinde daima yerini koruyacaktır.

Bizim bu alanın Dicle Üniversitesi'ne devredilmesini, yapılaşmanın her türlüsüne yasaklı kılınması talebimiz, yankı bulur mu bulmaz mı? Bunu bilmeyen biri olarak, inşaatı devam eden görünün yapılaşmada mağdur konumunda olanların bir yönle mağduriyetlerinin giderilmesi esastır.

Hazreti Peygamberin Mi'rac'a çıkarken gördüğü şehrin ismini sorduğunu, bu şehre dua ettiğini yazılarında açıklayarak şehre kutsallık atfedenleri hayranlıkla dinlersiniz.

Avlusunda durup namaza durmayanların Hazreti Süleyman ve arkadaşları için söylediklerinin boyutları karşısında şaşırırsınız…

Şehri kiliselerin diyarı haline getirmekle, şehre zenginlik katanların içinde oldukları çıkmazları anlatmak, bazen iddiaları çürütmekten daha zordur. Kitaplara konu olmuş ve akademisyenlerin imzasını taşıyan kimi çalışmaları okurken folklorik zenginliğin kabul edilmesi ve doğruluğunda şüphe olmayan bilgiler olduğunu söylemek isteyenleri mi affedeceksiniz?

Son yirmi yıl içinde oldukça farklılaşan ortamda şehri anlamak ve anlatmak için yola çıkanların, dikkat etmesi gereken en önemli husus, kaynaklar dışına çıkmamaları, kaynakları karşılaştırmaları ve duyulanla işitilenle görünenlerin bir arada verilip, doğru olana yaklaşımlarda ihtiyatlı davranmaları gerekliliğidir

Bizde her şeyi kıyısından köşesinden Diyarbakır ile ilişkilendirip, adeta şehri kutsallıklar içinde ön plana çıkartmak isteyen, aslında şehri sevmelerinden dolayı bu işin içinde bulunanların, biraz da okumamışlık ve araştırmama yönüyle hatalar üstüne hatalarda bulunmaları, kültürde, bilgide bir kirlilik oluşturmakta ve bu kirlilik yazılı kaynaklara geçince de kalıcı hale gelmektedir.

Kırklar Dağı'na dair, belki bir kitap ebadına ulaşan bilgiye sahibiz, konuyu ayrıntılarıyla ele alır, fotoğraflarla, konuyla ilgilenenlerin görüşlerinden alıntılar yaparsak.

Şehir Araştırmaları Merkezi'nin kurulmasına dair çalışmalar içinde bulunduk, bu çalışmalarımız kimi araştırmalarla devam etmektedir. 'Şehir' denilince sadece Diyarbakır değil, seksen bir ili ve yüz dünya şehrini içine alan merkezde bir şehre ilişkin çözüm bekleyen sorulara, elimizdeki kaynaklara dayanarak çıkış yolu bulmamız zor değildir.

Kırklar Dağı'na geniş açılımlar getirdiğimiz makale, bu merkezimiz kurulsaydı, bunca yanlışlık dizisi ortaya çıkmazdı.-

Bizim çözüm şeklimiz, Esfel Bahçeleri'nin ileride böylesi bir tehdide muhatap olmaması için özel mülklerin karşılığının verilerek Kırklar Tepesi ile Üniversite'ye devredilmesidir.

Üniversite'ye devredilecek olan alanlar, yeşil alana çevrilir, yaban hayatının sıkıştığı nehir ve bahçelerde zenginleşmesini sağlar, tepenin bilimsel çalışmalar için kullanılmasını sağlar.

Niçin Üniversite?

Bir Bölüm Başkanı'na Üniversitenin kendi taraflarına düşen bahçelik alanlara sahip çıkmalarının gereğini ifade etmiş, burada nesli gittikçe azalan yaban hayvanlarının, su ürünlerinin ıslah edilmesini, üniversitenin ilgili biriminin böylece çok önemli çalışmalara imza atacağını belirtmiştik. Kurulacak üretme İstasyonu ile avcılığın yasaklanacağı bölgede kimi amaç dışı eğlence-dinlenme yerlerinin de iptalinin söz konusu olacağını, ileride Kırklar Tepesi'nin de ilgi alanlarına girmesinin mümkün olduğunu belirtmiştik.

O zamanlarda inşaat vardı, elbette.

Üniversitedeki Prof. Doktor'u konu ile ilgili ziyaretimizde Dicle Nehri'ndeki canlı populasyonunun gittikçe azaldığını dile getirmiştik.

Şehir Araştırmalarında bulunurken, Kırklar Tepesi'ni, Dicle Nehri'nden, Esfel Bahçeleri'nden ve On Gözlü Dicle (: Silvan) Köprüsü'nden ayrı düşünmedik, hiçbir zaman.

Şehre dair kimi bilgileri, amacının dışına çıkmamaya çalışarak sunduk, tekrarlar zorunlu olmasına rağmen.

Bu konunun Üniversite'ye havale edilme durumunda mesele kökünden çözüme kavuşur. Denilebilir ki sıkıntılar içinde bulunan üniversite, bu yükün ve sorumluluğun altından çıkmakta güçlük çeker. Ne zamana kadar yaşarız, bilemeyiz. On-yirmi sene sonra betondan uzak, şehrin nefese alınacak tek bölgesini görürsek, haklı olduğumuz ortaya çıkar. Göremezsek, çocuklarımız, torunlarımız görsün.

Bu teklifimiz hem şehircilikle ilgili Bakanlığa hem Belediye'ye hem Üniversite'yedir.

Sur içinde uzun zamandır imarda karşılaşılan güçlükler, anlaşmazlıklar, sıkıntılar ortadadır. Toparlanmak isteyen Diyarbakır'ın kucağına problemli nur gibi Kırklar Dağı'nı bırakmayın. Bunun Esfel Bahçeleri var, Dicle Nehri var, On Gözlü Köprüsü var, barajlardan mütevellit tükenen balık çeşitleri var…

Düşünüp karar vermek, elbette yetkililerin ve sorumluların işidir. Yarın söylediklerimizde haklı çıkarsak, yapılan hatalardan sorumlu olanlar bu şehir için aldıkları kararlarla şehre verecekleri zararların sürekli ve dönülmesi daha zor olduğunu görecektir.

Sonuç: Elbette şehri sevmekteyiz ve şehre dair birçok araştırmada bulunarak, yaşadığımız şehrin değerlerinin unutulmaması için uğraşmaktayız. Yerinde olan bir espriyi belirterek, Kırklar Dağı konulu makalemizi noktalamak istiyoruz:

Bir hemşehrimiz, düğününü yapmak istediği çocuğu için akla ne gelirse anlatır, dururmuş. Bilmeyen, düğün sahibinin oldukça varlıklı olduğunu, hanlarının, hamamlarının olduğunu sanır.

Yine bir gün bir türlü gerçekleşmeyen düğün için hazırlıkları dile getiren Yaşlı Adamın tahammül sınırlarını zorlayan muhabbeti karşısında dinleyenlerden biri dayanamamış:

-Yahu biz de düğün yaptık, bu gazapla değil.

Evet, şehrimizin tarihî, kültürel, folklorik değerlerine sahip çıkılması bir görevdir, bu görevi omuzumuzda taşımak şereftir. Lakin böyle bir gazapla değil!..

Yıllardır gündemi meşgul eden Kırklar Dağı'nın Hikayesi bu şekilde.