İyi ve kalıcı bir yazı ortaya koyabilmek için çok uzun süre düşündüm. Çünkü önemli olan sadece yazmak değildi, yazdıklarımın birilerine hitap etmesi ve gönlü güzel birkaç insanın yüreğine dokunmasıydı. Belki de bunun için yazmak bana, çoğu zaman kutsal bir iş olarak gözüktü ve bu kutsal işi başarıyla yerine getirmek için duygularımı en ince ayrıntısına kadar yoğun yaşamam gerekti.
Bugünlerde doyasıya yaşayamadığım bir çok duygu var elini ayağını benden çeken ve arkasında birden fazla belirsizlik bırakarak beni terk eden nadide duygular. Bu basit gibi görünen ya da bir yazar için yeterince trajik olay, daha kaç gün sürecek, kendimi daha kaç hafta bir boşlukta hissedeceğim, kaç gün ya da kaç saat daha dalgın sularda kıyıya vurmuş bir balık gibi çırpınacağım. Sanırım ben tüm duygularımı yakın zamanda gerçekleşen birkaç felakette bıraktım; kalbimi, düşüncelerimi ve kalemimi…
Bazı olayların üzerine yazmak çok zordur; çünkü yazdığın her kelimede defalarca yeniden yaşarsın olayı, gözlerin yeniden dolar, uzaklara farklı bir bakış atarsın, yeni ve yeniden daha sert bir darbe oluşur yüreğinde. Bu defa bu darbeyi durdurmaya kaleminin gücü yetmez; çünkü geçmişler her zaman daha güçlüdür. Bunun içindir ki ben hiçbir zaman geçmişe dair doğru nutuklarda bulunamadım. Hep imgelerim bozdu tarihi, belki de birkaç satır arasında heba ettik ya da tam tersi birkaç mısra ile yükselttik gerçekleri. Tarihime hiçbir benzetmeyi yakıştıramadım. Tarihe hiçbir zaman şiir yazamadım; çünkü benim milletimin zaferi zaten baştanbaşa şiirdi.
Bazı olayları yazmaya gücümüz yetmedi, yüreğimiz bu ağır yükü bir daha kaldıramadı, o ''Bazı olayları'' ki benim bunu adlandırmaya daha gücüm yetmedi; ama biz o ''Bazı olaylara'' hiçbir zaman susmadık. Tomris Uyar'ında dediği gibi ''Asılsız sözler gibi asılsız suskunlukların da bedelini gün gelir ödemek zorunda kalırız.'' Bizim hayat felsefemizde haksızlıklara karşı boyun eğmek yok.
Fakat yanlış anlaşılmasın benim bazı şeyleri kaleme almaya gücümün yetmeyişi korkaklıktan ya da zayıflıktan değil, olayı tüm gerçekliğiyle ve htiğim duygunun karşılığını beyaz sayfalarda istediğim gibi görememe telaşından; yani geçmişimi anlatacak kelimelerin henüz var olmayışındandır. Ama biz tüm olanlara karşı canımızı feda ettik, binlerce yerde milyonlarca ağıt döküldü. Farklı zamanlarda, farklı yerlerde, farklı dillerle; ama tek renk kan ile tek amaçla ve daha iyi daha onurlu bir gelecek için, bayrağımızın göklerde şeref ve onurlu dalgalanışını daha rahat sürdürebilmesi için.
Aslında kalemi elime alışımın sebebi içimde biriken bu adı konulmamış duyguyu tarif etmek değildi; fakat anladım ki insanları etkileyen olaylar, onları hemen bırakıp, geçmişte kalmakla yetinmiyorlar.
Bu günlerde kalemimi kıran kardeşlerimin sesini hiç öyle hayal etmemiştim, oysa yere sertçe vuran postalların sesi, adını koyamadığım ''Bazı olaylardan'' önce beni hep gururlandırmıştı. İşte bu olaylardan sonra yazmaya değer bir şey olmadığını sandım, en güzel duyguları da şehit olan kardeşlerim ile beraber gömdüğümü him. Fakat sonra, duygularımı unuttuğum zamana götürdü kalemim beni.
Olaylar, zaferler geldi aklıma, dökülü verdi yüreğimdeki tüm sesler kaleme. Haykırmak istedim beni terk eden tüm duygularıma.
Oysa ben uzun süre sonra almıştım kalemi elime ve bu kadarına hazır değildi mürekkep, çırpınan balık hayata yeniden devam etti ve ben bir kez daha anladım ki bir milletin zaferler ile dolu geçmişi, gün gelir geleceğe ışık, kalemlere can olur.