Hastalık, hayatın en zor taraflarından.

Her yaşta hasta olunur. Fakat yaşlandıkça sıklaşır, çeşidi artar, tedavisi uzar, bazen hiç olmaz. Bazıları ise ömür boyu arkadaş olur ve insanı alıp koparır hayattan.

Her hastalık ölümü getirir aklıma. Bilirim herkes ölecek yaştadır, ancak yaşlılar ölüme daha yakındır.

En çok zoruma giden yanı da hastane sürecidir. Gitmek, sıra beklemek, muayene olmak, tetkik ve tahlil işleri ve beklemek... Hele o beklemek yok mu? İnsanı bitirir.

Fakülte hastanesi uzak. İki otobüs. Sıcak, kalabalık. Eziyet.

Özel hastaneler çok pahalı. Devlet hastaneleri ise... Orayı yazmayayım. Bilen bilir.

Yine de iyi ki var.

Hastanenin yolu, içi, dışı, dolu. Çeşit çeşit hasta. Çoğu fakir fukara, çoğu köylü.

Çoğunun yanında refakatçisi var.

Yaşlı ve yalnız gelenlere çok acırım. Demek ki eşlik edecek kimsesi yok. Vardır da gelmemiş. (Mazereti olanlar bir tarafa) Vefasızlar!

Herkes yorgun, bezgin, gergin, endişeli. Yüzlerine bakmak hüzün veriyor. Vaktim ve 'hulhum' olsa konuşmak isterim. Sadece bu yüzleri inceleyerek bile nice öyküler yazılabilir.

Doktorluk zor iş. Sürekli hastalarla ve yakınları ile haşır neşir olmak bile insanın psikolojisini alt üst eder. Çok sabır gerektiriyor. Buna rağmen en çok istenen meslek. İş garantisi, havası, parası...

İşinin hakkını verenlere ne mutlu! Allah bütün doktorlara ve hastanede çalışan herkese o görev aşkını versin. Ve tabii zorluğuna rağmen güler yüz ve tatlı dil de versin. Çünkü hastaların ve yakınlarının en başta ve en çok buna ihtiyaçları var.

Önceki gidişlerimde hastane önünde tütün satıldığını hatırladım. Müdüre şikayet etmiştim. Bu sefer yoktu.

Fakat sigara içen çok. Her yerde sigara içilmesi beni rahatsız eder. Hastanede ise olacak gibi değil. Hele sağlık personelinin içmesi. İçeride, birçoğu sigaradan dolayı hasta olanlar, dışarıda, hele hele binanın ortasındaki o küçük yeşil alanda sigara içenler...

Kim bilir, tiryakiler en çok burada ihtiyaç duyuyordur.

Mescid her zaman kalabalık. İnsanların mescide, namaza, duaya, Allah'a en çok ihtiyaç duyduğu yer de burası.

Kimi hasta yakınları için de dinlenme yeri. Uzananlar, uyuyanlar...

Mescitler niçin böyle bodrumlara, en izbe yerlere yapılır ki?

Mescidin hemen ötesinde morg...

Şimdi şu kapının ardındaki çekmecelerde, o dar, karanlık ve soğuk yerde, ömrünü tamamlamış kaç kişi, esas mekanına, mezarına, toprağına kavuşmayı bekliyor.

Mescitle morgun bu kadar yakın olması çok ilginç ve anlamlı. Mescide gelenlerin tefekkürüne, namaz kılanların huşuuna ekstra katkı sağlıyor olmalı.

Gerçi bazıları için her yer 'teşt!' Cenaze defni için gittiği mezarlıkta bile dedikodu edenler, iş, para, alış veriş hesabı yapanlar için hastane ne ki?

Hastane çok şey!

Hayat!

Hayatla ölüm arası durak!

Hastane, sağlıklı iken unutulan, hatırlanmak istenmeyen ama gerektiğinde sığınak.

İyi ki var.

Hastanenin en güzel yeri, önündeki su kanalı. Fırat ne kadar büyük, muazzam. Kaç bin yıldır akıyor?
Sadece bu kanaldan bile her gün ne kadarı akıyor?

Önünde baştan başa tel örgü. Güvenlik için güzellikten taviz. Hayatımız hep böyle. Yaşamak için hep taviz veriyoruz.
Değse bari...