Maneviyattan sıyrılıp, maddeye dalan ruhlar vardır ya; gözleri her zaman zahire bakar ve kalp gözleri kapanmıştır bu insanların. Zamanın geçiciliğini unutmuşlardır bir de nisyana boğularak. Elimizden yitip giden bazı değerlerin farkında değillerdir ister istemez de. İşte bu konuya açıklık getirecek şu hikayeciğe bir kulak verelim:
Zamanın birinde bir kasabada yaşayan dünyalar güzeli bir kız varmış. Bu kız öyle güzelmiş ki çok uzak şehirlerden ve ülkelerden çok zengin, çok yakışıklı, asil pek çok delikanlı onu görmeye gelirmiş. Kendisiyle evlenmek isteyen nice prensi, nice şövalyeyi reddeden bu güzel kız kimseleri beğenmezmiş.
Bu arada aynı kasabada yaşayan ve bu kıza aşık olan genç bir delikanlı da bu kızı istemiş. Ama kız onu da reddetmiş. Aradan uzun yıllar geçmiş. Bizim delikanlı kasabadan ayrılmış. Kendine başka bir hayat kurmuş ve evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış. Bir gün yolu bir zamanlar yaşadığı güzel, küçük kasabaya düşmüş.
Orada tanıdık birine rastladığında aklına bir zamanlar orada yasayan dünyalar güzeli kız gelmiş ve ona ne olduğunu sormuş. Yaşlı adam önünde 'Gül Bahçesi' olan bir evi göstererek kızın evlendiğini söylemiş.
Bizimki bir zamanlar herkesi reddetmiş olan kızın kocasını pek merak etmiş. Bir gün gizlenip kocasını evden çıkarken görmüş. Kızın kocası şişman, kel ve çirkin mi çirkin bir adammış. Üstelik zengin bile değilmiş. Çok merak eden adam, eskiden çok güzel olan bu kızın kocası gittikten sonra evin kapısını çalmış.
Dillere destan güzelliğinden eser kalmayan bir kadın kapıyı açınca adam kendini tanıtmış ve neden böyle bir adamla evlenmiş olduğunu sormuş. Kız da ona arkasındaki gül bahçesinden en güzel gülü koparıp getirirse cevabı vereceğini bu arada tek şartının bahçede ilerlerken geriye dönmemesi olduğunu söylemiş.
Adam da bunun üzerine yüzlerce güzel gülün olduğu bahçede ilerlemeye başlamış. Birden çok güzel sarı bir gül görmüş. Tam ona doğru eğilirken biraz ilerde kocaman pembe bir gül gözüne çarpmış. Tam ona uzanırken daha ilerde muhteşem güzellikte kırmızı bir gül goncası görmüş.
Derken bir de bakmış ki bahçenin sonuna gelmiş ve mecburen oradaki bir gülü koparıp kıza götürmüş. Bahçenin en güzel gülünü getirmesini beklerken kız bir de ne görsün yaprakları solmuş cılız bir gülle karşısında duruyor adam.
Bunun üzerine adama dönen eski güzel kız şöyle demiş; 'Bak gördün mü? Her zaman daha iyisini bulmak isterken ömür geçer ve sen en kötüsüne razı olmak zorunda kalırsın.
Bu yüzden gençlik gitmeden elindekiyle yetinebilmeyi öğrenmek gerekir.' demiş, vesselam..!