Şu palanlı hayvanı hepimiz tanırız. Adına 'himar, merkep, karakaçan,' ya da 'uzunkulak' deriz. Hani 'eşek' demeyi ayıp saydığımızdan olacak. Hani kızdığımızda ağzımızdan çıkan sözü biliyoruz, 'eşekoğlu eşek.' deyip iyi bir haşlarırız. Sövgünün ilkel toplumların sesli duyurduğu ve içini boşaltmaya sebebiyet verdiği bir davranış bozukluğu olduğunu; kızgınlığın, kinin, öfkenin sonucu dile gelir. Tabir yerinde ise yüreğimizi soğutmaktan başka bir işe de yaramaz.
Eşeğin kırsal alanda ne sıkıntılara maruz kaldığını biliriz. Ama hiç mi hiç itiraz etmez. Şehirdeki motorlu araçlar arttıkça ve şehrin temizliği de söz konusu olunca, eşekler; insanların arasında el ayaklarını çekmek zorunda kaldılar. Derken hamallık işinin de sonuna gelindi. Kimileri köylere çekilirken kimileri kesilip insanların dişleri arasında eridiler.
Eşek öyle bir hayvandır ki; günlük yaşantımızda hayli anılan bir hayvan. Kızgınlığımız dışında 'Eşek' demeye dilimiz varmaz. Lakin 'eşek arası, eşek dikeni, eşekhıyarı, eşekkulağı, eşek otu' deyip nice bitkileri eşekleştirdiğimizde hiç umarımızda olmaz. O yetmez kimi insanların sırtına bakıp 'eşek sırtı, eşek derisi' deyip sırtının pekliğini, derisinin kalınlığını ifade ederiz. İri yapılı olup çalışmayan içsiz güçsüz insanlara halk arasında 'eşek pehlivanı' yakıştırması yapılır. Onun nedenini hala öğrenemedim.
Kimi elle ayakla yapılan şakalarla yaralanan ya da hırpalanan çocuklara 'eşek şakası' yaptıklarını söylerdik. Sanki yeryüzünde başka benzetilecek bir şey yokmuşçasına. 'Eşek kuyruğu gibi ne uzar ne kısalar' sözüyle gelirini, işinin durumunu hiçbir gelişme gösteremeyen memurlara söylendiğini bilir misiniz?
Dolaysıyla 657 tabi olanlar böylece eşekten onlarda payını almış oluyorlar. Hele bir düşüşten ders almayanlar için ' eşek bile düştüğü çukura bir daha düşmez' sözü ile eşek bile başına gelenden ders alıyor da nice aptallar bundan payına düşeni almamalarını siz yorumlayın.
Bu kadar eşeği anlatmışken uzun kulaklı baba meselesini anlatmadan olmaz. Adamın biri işsiz güçsüz ne yapayım derken yola çıkar aç olunca yolda bir köye uğrar herkesin uğradığı yere o da içeri dalar. Yemeğini yiyerek orada biraz dinlenir.
Derken oranın bir şıh dergahı olduğunu anlar. Rahat yatak, kolay yemek 'bundan iyisi can sağlığı' deyip gider şıha mürit olur. Tövbe edip dergaha hizmet eder. Su taşır, odun kırar, yatak kaldır, yatak indir, aklınıza ne gelirse. Kendine göre bir şeyler edindikten sonra annesinin yalnız olduğunu uzun zaman olduğu oradan ayrıldığını, merak ettiğini, şıhtan izin ister.
Burada kaldığı süre içersinde edindiği malı götürmek için şıh ona evde bulunan sıpanın birisini verir. Günlerden kıştır. Köyden çıkınca bir kar başlar. Kendini ancak bir ağacın duldasına atar atmasına amma sıpa ölür. Çevreden topladığı taşlarla sığınacak bir yer yapar. Eşyalarıyla oraya sığınır. Dostu sıpa içinde kendine yakın bir mezar yapar. Kış çıkınca yollar açılar ve yolcular oradan gelip geçmeye başlar.
'Bu kimin mezarı' diye sorunca, oda 'Uzun kulaklı baba mezarı ' der. Çevrede 'uzun kulaklı baba' yatırı duyulmaya başlanır. Bir ziyaretgaha dönüşmüş. İnsanlar akın akın gelmeye başlamış. Ağaca çaput bağlayanlar, dileklerde bulunanlar, mezara kına yakanlar. Kimileri toprağını tebaruken alır, şifa niyetine içer, ağacın dalını yaprağı koparıp suda kaynatıp 'şifa' diye içerlermiş. Türbeye hizmet edene de bol bol 'çıralık' adı altında bahşiş ve yardım bırakırlarmış.
Kendiside fesi, sarığı, cüppesiyle çoktan şıh olmuştur. Gün geçtikçe ünü yayılır. Eski şıhın müritleri gün be gün tükenmeye başlar. Şıh da 'uzun kulaklı babayı' duyunca merak eder. 'bu şıhı göreyim' der. Gelip kendi müridini görür verdiği sıpanın gömülü olduğunu öğrenince dışarı çıkar; 'arkadaşlar bunu boş verin, anası bende' der.
İşte bundan olacak ki tarihi geçmişinde bir kült olduğunu söyleyenlerde var. Bazil Nikitin araştırmasında rastladım. Karman Savaşçıları'nın tek tanrılarına at bulamadığından eşek kurban etmişler. Eski inançların bir kalıntısı olduğunu görüyoruz. Yani eşek sıradan bir hayvan değil. Halk arasında birde yaşanmış bir 'eşek bayramı 'ker nur, ker nemir' (ölümsüz eşek) olduğunu biliyor muydunuz?
Önemli bir şey daha yazmak istiyorum. Kıyametin kopacağı zaman Deccal'ın eşeğe bineceği rivayet edilir. Bu candan dost hayvana böyle bir olayla muhatap olmasına üzülmemek elde mi? Bu kadar insanlara hizmet et sonra kalk deccalı sırtında taşı. Tabi o zamana kadar eşek nesli kalırsa…
Adamın biri yolda bir arkadaşına rastlar nere gittiğini sorar
'O da pazara gidip adam gibi bir eşek almak istiyorum.' Arkadaşı ona der ki; 'sen adam gibi eşek bulamazsın ama eşek gibi çok adam bulursun.'