Günlerdir Gazze kan içinde, gözyaşı içinde. Feryatları gökleri parçalıyor kadınların. Çocukların ürkek ve korkulu bakışları görenleri ihtiyarlatacak kudrette. İnsanlar tümüyle perişan, alem ağız birliği etmişçesine suskun.
Yine Ramazan, yine Filistin, yine Gazze, yine kadın, yaşlı ve çocuk cesetleri ve yine İsrail!
Yine hastanelerde, sığınaklarda çaresiz halk yerle bir ediliyor. Tıpkı geçen yıl olduğu gibi deniz kenarında, plajda her şeyden habersiz bir halde kumlarla oynayan o masum canlara kast eden yine İsrail!
Dört-beş çocuk küçücük, masum, günahsız bir bedenin cennete olan yolculuğunu anlamaya çalışırken ölümsüz bir buse kondurmanın kendilerini rahatlatacağını düşünerek öpüp kokluyorlar o küçük meleği. Bakışları, duruşları, asaletleri ve inançları bizi kendimize getirecek güçte. Ve bu vahşeti yaratan yine İsrail!
Sözün bittiği yer. Nefesin, harfin, kelimenin tıkandığı yer burası.
Evlerimizde, iftar sofralarımızda, eşimizle, çocuğumuzla ezanları beklerken… Gazze'nin görüntülerine bile tahammül edemezken…Acının içinde bizatihi yaşayan onlar. Gözyaşlarıyla, feryatlarla, dualarla yaşayan yine onlar.
Bizim aczimiz çok büyük Allah'ım! Güçsüzüz. Zayıfız. Çaresiziz.
Kur'an-ı Hakim'de şöyle buyuruyorsun Allah'ım: "De ki: Sizin duanız olmasaydı, Rabbim size değer verir miydi?"
Evet Allah'ım! Elimizde kalan tek ve sarsılmaz şey: Duamız. Yalvararak iltica ediyoruz sana Allah'ım! Bizlere dua edecek güç ve kuvvet ver. Şu anda elimizden gelen tek şey bu. Peygamberin diliyle söylersek, imanın en zayıf noktasındayız. Ancak buğz etmek geliyor elimizden. Bu acı, bu gözyaşı karşısında ancak buğz ediyoruz Allah'ım!
Bizi affet. Bu suskunluğumuzu zayıflığımıza ver. Bütün insanlığa, bilhassa sus-pus olmuş İslam Devletlerine feraset ver Allah'ım! Kafir topluma karşı bize güç ve kuvvet ver.
Ve "Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz." Ayetini anlayacak iz'an ve feraset ve iman ver bizlere Allah'ım! Âmin.