Fırat Kalkanı'ndan çıkarılacak dersler

Geçtiğimiz hafta Fırat Kalkanı Harekatı'nın 1. yıldönümüydü. Bir senelik süre zarfında Türkiye, DEAŞ'ı sınır hattından temizledi. Fırat Kalkanı sayesinde daha güvende yaşıyoruz.

Geç başlamış ama hedefine ulaşmada başarılı olmuş bir harekat olarak değerlendirilebilecek Fırat Kalkanı, bundan sonraki benzeri harekatlar için de önümüzde bir ders, bir deneyim ve standart olarak duruyor.

Harekat, üzerine uzun uzun konuşabileceğimiz sebeplerden dolayı çok geç başladı. Türkiye önceleri doğrudan müdahale yerine iki yolla DEAŞ'la mücadele etti. Önce DEAŞ'la mücadeleyi yürüten Suriyeli muhaliflere verdiği destekle, yani vekiller üzerinden DEAŞ'ın ilerleyişini durdurmaya çalıştı. Daha sonra ise sınırı geçmeden, obüs atışlarıyla daha çok DEAŞ'ın saldırılarına ve sınır ihlallerine karşılık verdi. Bu iki yöntemin verimli çalışmadığı DEAŞ'ın muhalifleri sınır hattından çıkarmasından ve Türkiye'nin içerisinde de doğrudan bir tehdide dönüşmesinden anlaşıldı.

Türkiye'nin bu dönemdeki doğrudan müdahale planları sonradan da anlaşılacağı gibi asker içindeki Fetullahçı yapılanma tarafından engellendi. Yine bu dönemde FETÖ, sınır ve iç güvenliğimizin altını oymak için DEAŞ ve diğer terör örgütleri üzerinden sayısız sabotajlar gerçekleştirdi. Fırat Kalkanı'nın 15 Temmuz'un hemen sonrasında, asker içindeki FETÖ'nün maskesinin düşmesinin hemen akabinde başlaması tesadüf değildi.

Fırat Kalkanı, Türkiye'nin Suriye'de son yıllarda kaybettiği caydırıcılığını geri kazanması açısından önemli bir rol oynadı. Özellikle harekatın başındaki hızlı ilerleme ve sonucunda alınan net kazanım, Suriye'de denklemi değiştirdi. Rejimle birlikte PKK/YPG'nin de ABD'nin de oyun planını değiştirdi. Suriye geneline nispetle küçük bir alana denk düşse de Fırat Kalkanı bölgesi Suriye'nin geleceğinin şekillenmesinde kritik bir rol oynayacak. Fırat Kalkanı bölgesindeki Türkiye varlığı olmasaydı şu an Türkiye'nin Suriye'de eli iyice zayıflamış ve diplomatik manevra kabiliyeti neredeyse sıfırlanmış olurdu.

Fırat Kalkanı'ndan dersler çıkarmalıyız ki harekat büyük planda hakkettiği etkiye kavuşsun. İlk dersimiz Türkiye'nin gerektiğinde askeri inisiyatif almadan sınır hattımızdaki terör tehdidine son vermesinin mümkün olmadığıdır. Suriye'de sahada inisiyatif alanlar elini güçlendirdiler hep. Teröre karşı ansızın, güçlü ve iyi planlanmış hamleler sonuç getiriyor. Fazla uzatmadan ve ilan etmeden, sahada fark yaratmalıyız. İkinci dersimiz sahanın topografisinin, Suriye iç savaşının dinamiklerinin, terör örgütlerinin yapılarının ve operasyon metotlarının daha iyi çalışılması gerektiğidir. Terör örgütleri birbirinden esinlense de farklı kapasite, angajman ve yapılara sahip. Harekat alanı ve sahadaki sosyolojik yapı gerektiğinde sivil uzmanlara da danışılarak daha iyi çalışılmalı. Asimetrik yapıya sahip terör örgütlerine karşı daha çok asimetrik ve şok mücadele yöntemleri kullanılmalı. Üçüncü dersimiz, birlikte hareket ettiğimiz Suriyeli muhaliflerin dikkatli seçilmesi gerektiğidir. Muhaliflerin kompozisyonu sahadaki ilerleyiş ve daha sonraki kontrol için kritik. Bu konuda Türkiye elindeki imkanları daha stratejik ve verimli kullanmak zorunda. Dördüncü dersimiz, kurtarılan bölgelerdeki asayiş, düzen ve sistem inşası en az askeri harekat kadar önemli olduğundan, bu konuya harekat planlamasının bir parçası olarak yaklaşılması gerektiğidir. Harekatın tamamlanmasının bir gün sonrası, askeri harekat planlamasına paralel olarak çalışılmalı.

Son olarak, Fırat Kalkanı'nın taçlanması için PKK'ya karşı, Irak ve Suriye'de yukarıdaki çizgide ardıl harekatlar yapılması gerektiği konusunda sanırım herkes hemfikirdir. Tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.

Ufuk ULUTAŞ, Akşam, 28.08.2017.