Onları ilk defa insan olarak tanımam, 2012 yılında olmuştu. Daha önce sadece küfür şeklinde veya teorik bilgilerden kâfir diye öğrenmiştim. Burada tanıştığım genç, 2 yıl sonra Dicle Üniversitesindeki odamın kapısını, ürkekçe tıklayınca tekrar görmüştüm. Sanki o günden beri hiç su yüzü görmemişti. Otuzunda, dişleri ve saçı dökülmüş adeta 50 yaşında gibiydi.
2012 yılının temmuz ayında Musul-Erbil yol ayrımındaki Sincar'da/Şengal tam yolumu kaybettim derken; güneyi Erbil, kuzeyi Şeyhan'ı gösteren bir yol tabelasını görmüştüm. Yaklaşık 50 bin kişinin bulunduğu bölge, Müslümanların ve Ezidilerin yaşadığı kadim bir yerdir. Burada zaman adeta durmuş gibidir. Soyadımın ve ailemin isim benzerliğinden burada da akrabamız var diye sevinmiştim. Oysa Onlar Ezidi biz Müslümandık. O zaman ne alaka diye düşünmeye başlamıştım. Orası tıpkı Mardin Şeyhan bölgesi gibi bir bölgenin adıydı. Aslımız buraya dayanıyordu.
Biraz ileride 50 derece sıcaklıktan korunmak için köprünün altında, araç bekleyen bir gence yöneldim. Erbil'e nasıl gidebilirim? diye, tabelasız ama her yöne giden ve navigasyonun çalışmadığı yerde Erbil'e giden yolu sormuştum.
Genç, Erbil'e gidip iş arayacağını ve benimle gelebileceğini söyleyip, müsaadeyle arabaya bindi. Sıcakta susuz, aralıksız üç saat konuşan Ezidi genç, sohbet sırasında, bir yakınının PKK'nın Yunanistan Lavriyon kamp sorumlusu olduğunu, babasının da Molla Mustafa Barzani'nin yakın adamlarından olduğunu, o zamanlar Saddam'ın zulmünden kaçıp dağlara sığınan Barzanilerin, şu anda çok zenginleştiğini ve kendisine iş vermek zorunda olduklarını tekrarlayıp durdu. Beni de ısrarla Ezidilerin Kâbe'si olan Laleş'e davet etmişti.
Kıymetli dostum Dr. Aziz Barzani'yi aradım ve durumu anlattım. Aziz kimliğini sorunca doğru konuştuğunu söyledi. Ertesi gün bana teşekküre gelen Ezidi yol arkadaşıma, maaş bağlanmasına sebep olmuştum. Tüm samimiyetiyle, teşekkür edip beni Laleş'e davet eden bu Ezidi İbrahim'le işim bitmesine rağmen, Ezidilerle işlerimin daha yeni başlayacağını nereden bilebilirdim?
IŞİD'in Şengal (Sincar) Saldırısı ve Ezidi Soykırımı
Aradan tam iki yıl dört ay 21 gün geçtikten sonra, Dicle Üniversitesindeki odamın kapısı ürkekçe çalındı. Gelenler iki kişiydi ancak saçı sakalı karışmış olmasına rağmen ben, Ezidi yol arkadaşımı hemen tanımıştım. Elime sarıldı, kucaklaştık.
Haberim olmamasına rağmen niçin ve nasıl burada olduğunu tahmin ettim. Durumunu başını eğerek, ağlayarak aralıksız beş saat anlattı. Anlattıkça o ağladı, ben ağladım... Tam da düşündüğüm gibi başlarına felaketler gelmişti.
2014 yılı haziran ayında IŞİD'ın Musul'u, Obama'nın IŞİD sorumlusu Bred McGurk'un desteğiyle tek kurşun atmadan işgal etmesi üzerine, ilerleyen günlerde IŞİD, yönünü Ezidilerin yaşadığı 400 bin nüfuslu Şengal Bölgesi'ne çevirmiş ve gece dörtte insanlar yataklarından fırlayarak Şengal (Sincar) dağına doğru kaçmaya başlamışlardı.
Yaz sıcağında, elinde bir matara suyla canını kurtarabilenler şanslıydılar. Büyüklerinin kucağında, en az 60 çocuk susuzluktan ölmüştü. On binlerce kişi IKBY'ye sığınırken, 20 bin kişi de Türkiye'ye sığınmıştı. İbrahim de bunlardan biriydi. Yaklaşık 5 bin kişiyi kaçıran IŞİD, bölgeyi âdeta talan etti. Bu, esasen Ezidilerin tarihteki 72. Fermanı oluyordu.
2014 ve 2015 yılında yaptığım saha çalışmalarında, Şengal'deki en büyük yerlerden olan 35 bin nüfuslu Xanasor (Kırmızı Ev) köyünün muhtarı İbrahim Süleyman, Xuda Mahmud ve Saddam dönemindeki üst düzey bir polis yetkilisi şöyle dedi: PKK için Ezidilerden ziyade Şengal Dağı önemlidir. Eğer PKK, Şengal ile Kandil arasındaki iki noktayı kontrol ederse, Türkiye'nin Irak'a girişini de kontrol altına almış olur. Şengal, açıkçası Suriye'ye de giriş için önemli bir kapı. PKK'nın, bölgeyi ikinci Kandil yapma hedefi var. Burada ortalama 400 bin insan yaşamakta ve PKK, askerî, jeo-stratejik, ekonomik ve sosyal olarak bu bölgeye yerleşmek istiyor. Çünkü bölge Musul'a da yakın bir yer. Oradan geçecek petrol hattından, tankerlerden de pay almayı düşünüyordu ki, PKK'nın sözde Şengal Gümrük Müdürü yıllar sonra, SİHA'lı MİT operasyonuyla öldürülmüştü.
PKK, Kandil ile Şengal arasında bir hat çizip Suriye'ye atlamak istiyor. Bir başka sebep ise kuzey-güney hattını kontrol altına almak... Biden, III. Bush olarak, Obama döneminin adamlarıyla (Blinken, McGurk ve Austin gibi) Şengal ve PYD bölgesini kontrol edip Ortadoğu'ya son şeklini vermeye çalışıyor. Örneğin, PKK'dan PYD'yi, PYD'den de DSG'yi çıkaran McGurk buradan, Kandil-Şengal hattından PYD devletini çıkarabilir.
Kürtçe, Arapça ve Farsça bilen istihbaratçı McGurk, aynı zamanda Irak paralel çeteleri olan İran milisleri Haşdi Şabi ve IŞİD uzmanıdır. Ninova'daki Hristiyanların tarihî yerlerini Haşdi Şabi'ye veren ve tüm skandallarına rağmen yükseltilen Bred McGurk, Ezidilerin bölgesini de PKK'ya vermiştir.
PKK, Şengal askerî birimi olan YBŞ'nin maaşını Haşdi Şabi'ye ödetiyor. Çünkü Irak petrolünü İran'a vermekte ve o da buradan maktul Kasım Süleymani'nin artıklarını finanse edip devam ettirmektedir.
Barzani yönetimindeki IKBY bölgesinde 600 köy ve 1 milyon insan boşaltan, can damarı boru hattını vuran PKK'ya karşı IKBY çaresizdir. Bu hafta içinde KDP ve KYP Peşmerge güçlerine PKK'ya karşı birleştirmelerine karşın, PKK ilk saldırısını Peşmerge komutanı Muhammed Mirza'yı Dohuk'ta öldürerek gösterdi.
Kandil, Mahmur ve Sincar hattı, Kürtlerin en büyük düşmanı İran-PKK ikilisinin, Türkiye'yi Irak'tan kestiği hattır. Bu tehdir Irak Kalkınma Yolu Prjesi'nin de kavşak noktasıdır. Buraların mutlaka kontrol altına alınması gerekir. Habur'un yanından ikinci sınır kapısı ve Basra körfezine uzanacak 1200 km'lik kara ve demir yolu hattı da buradan geçiyor.
Türkiye, bölgedeki yerel güçlerle iş birliği yapmalıdır ve buna Ezidileri de dâhil etmeliyiz. Çünkü aradan geçen 9 yıla rağmen, PKK bölgeden çekilmemiş ve yumurta yine Türkiye'nin kapısına dayanmış görülmektedir.
Ezidi İbrahim'le yolda başlayan ahbaplığımız hâlâ sürüyor ve bana son sözleri şöyle oldu: Geçmişte Saddam adına polislik yaptık. ABD'ye ajanlık yaptık ancak vardığımız yer felaket oldu. Şengal'den PKK'yı çıkarsalar da bari orda ölsek. Bunun da tek yolu Türkiye'dir. Hocam, Türkiye cennettir ve bölgenin kalesidir. Emrinizdeyiz. Yeter ki bize imkân verin. PKK'nın üç kampı ve 2 bin adamı var orada... Onları bir haftada kovabiliriz…
O günden beri her su içtiğimde aklıma öncelikle, yanında Fırat nehri aktığı halde ona bir tas su vermeyen Yezid'in askerlerine karşı duran ecdadım Hazreti Hüseyin ve torunu kucağında susuzluktan boğulmasın diye altındaki pikabı veren, 40 bin nüfuslu iki mühürlü Şeyhan muhtarı Ezidi Huda Mahmud geliyor.
Bir de… Bir de Ezidi Nadia Murad adlı kızı kaçırıp ona sahip olan, onu pazarlarda satan, DAİŞ'li teröristin yıllar sonra, Nadia'nın yüzüne bakamadığı ve önünde af dilediği an aklıma geliyor. Benzer şekilde Afgan asıllı olmasına rağmen mankurt ABD'li Zalmay Halilzad bile Guantanamo esiri, şimdi Afganistan'ın bir numaralı adamı olan Molla Brader'le böyle bir esaret anlaşması imzalayamayacaktı. İnsan kral olarak geçtiği yoldan köle olarak pazarlara satılıabilir. Allah insanı dünyada da rezil edebiliyor.
Nehirden abdest alırken bile bir israfı etmeyin diyen peygamberin ümmeti olarak, suyun kıymetini bilmek için bu iki hatırayı düşünsek sanırım faydalı olur.