Ey kûtlu noktam! Dört başı mâmûr demir
Çok hakîkate kapı açarsın doğru
Bir yol var ki sonu mâverâ sendedir
Ve göğün dalga dalga nûr, berrâk, duru

Güç değildir âşikâr ettin her gizi
Dağıldı gökyüzünün maddeden sisi
Bilmeceler çözdün muammâ ötesi
Çok cevâbın var sorulsa hangi soru

Benzetiyorum Başkumandan Fâtih'e
Noktam; çıkıyor gibiyiz çok fetihe
Dönüyoruz altı asırlık târîhe
Yıkıyoruz delinmez denilen sûru

Her pencerenden bir mevsime bakış var
Solumda güz var, işte arkamda kış var
Sağım yaz, kapımdan bahâra çıkış var
Uyandırıyorsun böyle bir şuûru

Bir gemi az ötede yükünü döktü
Evine döndü güneş karanlık çöktü
Ne güzelmiş mehtâbın ay da gözüktü
Sâhilinde buluyor insân huzûru

İsyâna yeltensem utandırıyorsun
Sabır makâmında dolandırıyorsun
Her gün bir erdeme uyandırıyorsun
Beş vakit attırıyorsun şükür turu

Sen bilirsin; kâh gizli sevdâ çekerim
Kâh dizlerimin üzerine çökerim
Bazı güler bazı gözyaşı dökerim
Saklarsın yâda bildirmezsin kusûru

Kimi bir ağaç gibi sende kök salar
Kimi bir gül gibi açar, sende solar
Elli beş yıl sonunda kûtlu Ziyâ'lar
Yüz puanla tamamlar sende parkuru

İki bin yirmi ikinin şubât ayı
Şiirime noktamda koydum noktayı
EBEDÎ der; Şerefin addet dâvâyı
'Hassâs Noktalar'ı' yüz akınla koru