Hiroşima'ya atom bombası saldırısı, 6 Ağustos 1945 Pazartesi günü saat 08:15'te Amerika Birleşik Devletleri'nin Uranyum-235 tipi atom bombasıyla Hiroşima'ya gerçekleştirdiği yegane nükleer saldırı. 1945 yılının sonuna kadar 140.000 kişi hayatını kaybetti.

Bu kaybedişler sadece bir yıl sürmedi, yıllar boyunca atom bombasının etrafa yaydığı radyasyon sonucu milyonlarca insan öldü. Sadako Sasaki'de bu patlamadan 10 yıl sonra ölen küçük, umut dolu bir kızdı. Sadako'nun gösterdiği cesaret onu tüm çocukların gözünde kahraman yaptı. Bu Sadako'nun hikayesiydi.

Sadako her zaman bir şansın doğacağını umut ederdi. Gittiği her yerde birçok iyi şans işaretleri toplar ve onların peşinden koşardı. Fakat ülkesinin geçmişi onun hayatını çok erken elinden aldı. Sadako, okulun atletizmi takımındaydı, küçük kız bu yarışa haftalarca çalışmıştı; fakat yarış daha yarıdayken Sadako'nun başı döner ve bayılır.

Sadako lösemi hastası olduğunu öğrenir, bu hastalık Japonya'da birçok insanın yakalandığı hastalıktır ve küçük kız bunun farkına varır. Artık küçük kız bütün iyi şans işaretlerini geride bırakır. Ailesi Sadako'yu hastaneye yatırır; ama durumu ümitsizdir.

Hastanedeki tüm doktorlar, küçük kızın ölümü için gün sayarken, küçük kız hayat doluymuş. Koridorlarda koşup, oynuyor ve diğer hastalara yardım ediyormuş. Hastaların arasında en sevdiği kişi ise seksen yaşlarında, kendisi gibi kanser olan yaşlı bir kadınmış. Küçük kız ölüm döşeğindeki bu yaşlı kadını hiç yalnız bırakmazmış.

Kadın ölmeden hemen önce 'Benim için çok geç; ama bizim inanışımız da eğer bir kişi kağıttan 1000 tane turna kuşu yaparsa, her istediği kabul oluyor. Ben yapamadım sen yap ve kurtul demiş.' Aradan çok zaman geçmeden yaşlı kadın son nefesini vermiş.

Küçük Japon kızı çok üzülmüş ama hayatta kalma arzusuyla geleneksel Japon sanatı olan origamiyle kağıttan turna kuşları yapmaya başlamış.

Sadako, iyi şans işaretlerinin yeniden var olduğuna ve ayağa kalktığında eskisi gibi koşacağına inanmış, bu inanç ile neşe içinde çalıştığından ilk başta çok hızlı yapıyormuş; ama 1000 tane turna kuşu yapması işten bile değilmiş.

Çünkü sağlığı günden güne bozuluyormuş, bu hazin öykü önce yerel, sonra da uluslararası basında yer almış. Dünyanın dört bir yanından insanlar, Sadako'ya binlerce turna kuşu göndermeye başlamış.

Ama küçük Japon kızı, haberler basında çıktığında, elini bile kıpırdatamaz hale gelmiş. Hayattaki son saatlerini 644. kuşu yaparak geçirmiş, gözleri kapanırken hemşireler ve hasta bakıcılar, postadan çıkan yüzlerce origami kuşuyla odasına girmişler ama küçük Japon kızı yüzünde bir tebessüm yatağında cansız yatıyormuş. Postacılar aylarca kağıttan turna kuşu taşımışlar hastaneye.

Sayısı milyonlara ulaşan turna kuşları Japonya'da bir müzede sergileniyor.

Bu hikaye Japonya'da 1943-1955 yılları arasında yaşayan Sadako Sasaki'nin hikayesidir. Arkadaşları, eksik kalan 356 turnayı katlayıp onunla birlikte gömerler. Sadako, turnalar için şöyle der; ' Kanatlarına huzur yazacağım böylece tüm dünyada uçabileceksin.' O günden bu yana turna kuşu, barışın ve nükleer silahsızlanmanın uluslararası sembolü olur.

Bugün de öyle değil mi? Turnalar umudun adı, yaşamın adı, haksızlığın kağıda şekil verilmiş hali değil mi? Turnalar bizim çığlığımız, bizim barışımız, bizim umudumuz…

Kaç turna kuşu geçiyor gökyüzünden, küçük yürekler kimlerin ellerinde şimdi, yoruldu insanlık kağıttan umut aramaya. İnsan olma vakti değil mi artık?

Diyar diyar gezen turnalara selam olsun bizden, en çok küçük yüreklere umudu serpsin mezarlar da çürümesin turnalar, kanat çırpmalarıyla müzik ritmini oluşturmaya devam etsin gökyüzünde, özgürlük getirsin. Mutlu haberler götürsün insanlığa. Bir umudum turna, bir bekleyenim de göklerde olsun, çocukların ellerinden tutsun, huzur getirsin dünyama.

Çocuklar ölüyor turnam, bari sen ölme bırakma kendini suya, göklerde uçmaya devam et, seninle yaşama tutunan nice çocuklar var, tut onların ellerinden, tut ki kanatların kadar cesurca sarabilsinler bu acı dolu dünyayı.