6 Şubat Depremi'nin etki ettiği iller arasında en az hasarı Urfa aldı. Fakat bu "en az" da aslında çoktu. Enkaza dönen 19 apartman ve hayatını kaybeden180 civarında insan. Ayrıca bin küsur bina oturulamayacak kadar ağır hasar aldı. İnsanların hepsi az veya çok etkilendi.
Bunların dışında depremin etkisi en çok camilerde, camilerin de minarelerinde görüldü. Bunlar arasında tarihi nitelikteki camiler de vardı. Bu durum herkes gibi beni de çok üzdü.
Daha ilk günden itibaren gidip görmek ve kayıt altına almak istiyordum.
Ancak bugüne nasip oldu.
Dün kendimce belirlediğim bir güzergah üzerinden yola çıktım.
İlk olarak evimizin yanındaki camiden başladım.
Eyyüp el-Ensari Camii.
Deprem sabahının o dehşetli saatlerinde namaz kılmak için gittiğim zaman görmüş ve çok korkmuştum. Minaresi ortadan yıkılmış, düşerken duvarları da tahrip eden molozları etrafa saçılmıştı.
Eğer 2001 yılında inşa edilen bu cami böyle yıkılmışsa, kim bilir şehir ne hale gelmişti?
Gördüm ki, uzun zaman yerinde kalan molozlar temizlenmiş. Caminin iç duvarlarında da bir hayli çatlaklar var. Fakat bir tehlike olmadığı için ibadete açık.
Otobüse binip ilçeye adını veren eski Karaköprü köyüne gittim. (Karşıyaka Mahallesi)
Burada deprem iki camiyi vurmuş.
Biri hemen ana cadde üzerindeki Hz. Ali Camii.
Daha 2016 yılında ibadete açılmış, henüz çok yeni. Birkaç gün önce araba ile önünden geçerken minaresinin ortadan yıkıldığını görmüştüm.
Bu gidişte baktım ki tehlike arzetmesin diye minarenin tamamı sökülmüş. Cami de mühürlenip ibadete kapatılmış. Demek ki sıkıntı var.
Oradan köyün ve ilçe merkezinin en eski camiine gittim.
Ali Baba Camii.
Sultan 4. Murat'ın, Bağdat seferi sırasında Urfa'dan geçerken Halilirrahman Gölü kenarındaki tekkesine uğrayıp duasını alığı, hediyeler verdiği, daha sonra Sultan 4. Mehmet'in Karaköprü Köyünü bağışladığı Şazeli Şeyhi Ali Dede adına yapılan caminin kapısında 1967 yılında yapıldığı yazılı. Ancak oracıkta tanıştığımız İmam Hamza Akbulut'un dediğine göre en az 350 yıllık bir cami imiş. Muhtemelen hoca şimdikinin yerinde bulunan eski bir mescidi kast etmiştir.
Depremde caminin minaresi yıkılmış. Yıkılırken düşen taşlar hem caminin harim kısmının tavanına hem dış cephesine ve merdivenlerine ağır hasar vermiş.
Aslında tehlikeli olduğu halde namaz kılınmaya devam ediliyormuş.
4. Mehmet'in Ali Dede'ye verdiği beratın fotoğrafı caminin duvarını süslemeye devam ediyor.
Tamamen yıkılmayacaksa bile camide köklü bir onarımın şart olduğu görülüyor.
Yeniden otobüse binip toplama merkezinde indim.
Hedefim On Bir Nisan Kurtuluş Camii.
Ancak Atatürk Bulvarı üzerinde bulunup da yıkılan apartmanın enkazına bigane kalamadım. İlk depremde hasar gören bina ikincisi ile tamamen yıkılmış, yıkılma anı kameralara yansımıştı. Boşaltıldığı için can kaybı olmayan dokuz katlı binada enkaz kaldırma çalışmaları devam ediyor.
Etrafına çekilmiş olan güvenlik şeridine aldırmadan yaklaştım.
Tam fotoğraf çekerken "Poz vereyim mi hocam?" diye bir ses duydum.
Ortak Nokta Kitapevi'nin sahibi Abdülaziz Göktürk. Benim üç kitabımı basan dost. Meğer yıkılan bina, bodrum katında kitapevinin bulunduğu bina imiş. Ve giriş kat kitapevinin içine çökmüş.
Ayaküstü biraz dertleştik. Güzel insan. Yüzü gülüyor ama içini tahmin etmek zor değil. Bütün ekmek kapısı kapanmış. Ne denilebilir ki?
Oradan "On Bir Nisan Kurtuluş Cami"'ne doğru ilerledim.
2019 yılında ibadete açılan bu çok güzel camii ben iki yıl önce ziyaret etmiş ve yaptığım paylaşımda şöyle bir cümle kullanmıştım: "Olağanüstü bir şey olmazsa 100 yıl sonra tarih olacak."
Neredeyse üstünden iki yıl bile geçmeden tarih olacakmış.
Ağır hasarlı.
Dört minaresinden kuzeybatıda olanın alemi düşmüş, güneybatıda olan ortasından kaymış.
Kubbesi yer yer çökmüş. Kubbe etrafındaki süslemelerde ve duvarlarında ağır hasarlar var.
Son derecede yüksek olan ve bu yüzden çok eleştirilen giriş merdivenleri de kullanılamayacak durumda.
İbadete kapatıldığı için göremediğim içi kim bilir ne haldedir?
Bu kadar büyük ve yeni bir caminin bu oranda zarar görmesinin mutlaka teknik sebepleri vardır. Ve herhalde sorumlularından hesap sorulacaktır.
Yazık! Ve yazıklar olsun!
Daha sonra genel olarak Bamyasuyu dediğimiz semtin içlerine doğru ilerledim.
Şair Nabi Mahallesi "Yeni Arabi Camii".
Kapı üstündeki kitabesinin ilgili kısmı silindiği için yapım tarihini öğrenemedim ama en fazla 40-50 yıllık bir geçmişi vardır. Mahallenin geçmişi de ancak o kadar zaten.
Bizim çocukluğumuzda buradan bir dere akardı. Etrafı ağaçlıktı ve piknik alanı olarak kullanılırdı. İmara açıldığı zaman, zemininin toprak ve sulak olması dolayısıyla evlerin sağlam olmadığını büyüklerimizden duyduğumu hatırlıyorum.
Minaresi şerefesinden itibaren yıkılmış.
Avluya dökülen molozlar olduğu gibi duruyor. Muhtemelen caminin içerisinde de hasar olduğu için ibadete kapalı.
Tam kapının önünde fotoğraf çekerken tanıdık bir ses duydum. Kamberiye Mahallesi'nden ailecek tanıştığımız çocukluk arkadaşım Vedat Beyavaş. Depremin en faal yardım kuruluşlarından Beşir Derneği'nin Urfa başkanı. Büroları hemen oracıkta.
Davetine memnuniyetle icabet ettim. Hem öğlen namazını kıldım. Hem yemek yiyip çay içtik, hem sohbet ettik, dertleştik. Biraz da dinlenmiş oldum.
Sonra yeniden yürüyüşe geçtim.
Abide Göbeği'nin kuzey doğu köşesinde bulunan Profesör Doktor Necmettin Erbakan İmam Hatip Ortaokulu'nun camii de hasar almış.
Urfa İmam Hatip Lisesi'nin kurucusu ve yaptığı hizmetler dolayısıyla "Camilerin Hizmetkârı" ünvanını almış olan Rafi Görgün Hoca tarafından 1978 yılında okul bahçesine inşa edilen caminin kapı yazısı da, aynı zamanda hattat olan oğlu Dr. Münip Görgün'e ait.
Küçük güzel minaresi şerefenin üzerinden göçmüş. Ana gövdede de hasar var. İbadete kapalı.
Çok oyalanmayıp yolun karşısına geçtim. Niyetim otobüse binip artık Suriçi'nde kalan tarihi camilere gitmek.
Ancak Mahmut Kaya aradı. Vefatını sosyal medyadan öğrendiğim Osman Dindarzade'nin cenaze namazına katılmak için. Aslında benim de niyetim kalan diğer camileri ziyaret edip yolumu o tarafa düşürmekti. Baktım vakit yetmeyecek, çok da yorgunum. Tamam dedim.
Harrankapı'nın karşısında bulunan Hacı Lütfullah Camii'nde ikindi ve arkasından cenaze namazı ve defin. Çok kalabalık.
Osman Bey çok güzel bir insan ve çok iyi bir mümin. Seveni çok. Benim de çok saygı duyduğum biriydi. Öğretmen ve hattat olan abisi Mehmet Ali Caduk'u ve yine öğretmen olan kardeşi Abdurrahim Dindarzade'yi de tanırım.
Çok üzüldüm. Namaz ve defin sırasında kafam depremle birlikte Osman Bey ve kendi ölümüm üzerine gitti geldi.
Niyetim daha sonra yürüyüşüme kaldığım yerden devam etmekti.
Ancak yorgunluk bir tarafa halet-i ruhiyemi uygun bulmadım.
Deprem sadece binaları ve camileri vurmadı, daha önemlisi insanları vurdu.
Kimi öldü, kimi yaşarken ölmeye mahkum oldu.
Büyük çoğunluğun da psikolojisini alt üst etti.
Zarar gören diğer camileri yarın dolaşmaya karar verdim.
Ama zarar gören hayatımı, psikolojimi nasıl normale döndürürüm bilmiyorum.