Bu hafta sonu ayaza rağmen Şanlıurfalılar ülke gündemine duyarsız kalmadılar. Evet Urfa artık eskisi Urfa değil. Yalnızca yemekten, içmekten, isottan, köfteden,tatlıdan konuşmuyor. Yalnızca Göbeklitepe üzerinden geyik muhabbetleri yapmıyor.

Artık ülke gündemini de takip edip, meydanlara çıkıyor. Konferans salonlarını dolduruyor. Dünya ve ülke gündemi hakkında bundan böyle Urfa'nın da söyleyecek sözü vardır ve kuşkusuz bu hayra alamettir.

İlkin Peygamber Sevdalılarının düzenlediği eylemden başlayalım.

Demokratik Özgür Kadın Hareketi öncülüğünde; HDP, DBP, KESK ve bazı örgütler tarafından düzenlenen kadına özgürlük(!) eylemi, çarşaf üzerinden İslam'a hakaret eylemine dönüşmüştü. Nitekim eylemde; çarşaf giydirilmiş kadınların zincirlerle bağlanarak bir erkeğin kölesi gibi lanse edilmişti. Ne gariptir ki Türkiye gibi bir ülkede bu hakarete karşı kitlesel bir tepki ortaya koyulamamıştı.

Siyaset bilimcilerine göre ; " Hükümetin etkisindeki muhafazakar çevreler çözüm sürecine zarar verir düşüncesiyle HDP, DBP'nin başını çektiği bu hakarete tepkisiz kalmışlardı Ancak Kobani eylemleri göz önüne alındığında, bu sineye çekmelerin karşı tarafça hiç umursanmadığı şeklindeki yorumların da gündem bulduğu bir gerçek. İşte Peygamber Sevdalıları meydanlarda idiler. İslam'a yapılan bu hakareti gerçekleştirdikleri kitlesel eylemle lanetlediler. Ümmet adına bir farzı kifayeyi ifa ettiler.

İkinci etkinlik; Medya Yazarları Derneği'nin düzenlediği "Ortadoğu ve İslam" adlı panel oldu. Panele araştırmacı-yazar Muhammed Salar ve Dicle Üniversitesi'nden İlahiyatçı Prof. Dr. Nurettin Turgay katıldı.

Bu panelde yapılan sunumlara bakıldığında İslam ile olan ilişkisi sadece İslam coğrafyasında meydana gelen hadiselerin bir tasvirinin yapılmasından öteye geçmediği görülecektir. Yani bölgede meydana gelen sıkıntılara İslami bir çözüm gösterilmedi.

Prof. Dr.Turgay Din mafyası kavramı üzerinde durdu. Adalet ilkesinden den vurdu.

Kürtler bu yaşadıklarını hak etmişlerdir diyen Prof. Dr. Turgay'ın kurduğu cümlelerden biri aynan şöyle idi: Osmanlı yıkıldıktan sonra İngilizler Fransızlar gelip Kürtlere; gelin size de bir devlet kuralım dediler. Kürtlerin o gün; "Biz Müslüman'ız. Müslüman Türk halkından ayrılmayız." deyip bunu reddetmeleri bir intihardır.

Hal bu ki bizce bu tavrı Kürt halkı için bir onur kaynağı addediyoruz. Ama asıl vurgu Kürtçe eğitim meselesine yapılarak panelin esas mesajının ne olduğu verilmek istendi. Araştırmacı-yazar Muhammed Salar'ın "Kürtlerin kendi öz gücünü kurmaları gerekir. Bu İslami ve şer'idir" derken bölücü düşüncelerini İslam ile meşrulaştırma gayretleri içine girdiği gözden kaçmadı.

Üçüncü etkinliğimiz Suriyeli muhacir kardeşlerimizin ortaya koydukları etkinlik. Büyük bir özgüven içinde gayet disiplinli, organizeli ve etkileyici bir etkinlikle ensar olmaya çalışan biz Müslüman kardeşlerine ve Müslüman ülkelerin Yöneticilerine Suriye'de olup bitenleri yeniden hatırlattılar.

Rejim uçaklarının ve dahi Koalisyon uçaklarının Rakka ve Halep'i varil bombalarıyla vurduklarını, son üç gün içerisinde 600 Suriyeli sivilin hunharca öldürüldüğünü haykırdılar.

Yaklaşık altı ay önceydi. Yazarlar Birliği'nin her Cuma gününü Cumartesiye bağlayan gece Rızvaniye Külliyesinde düzenlediği sohbet toplantısına o gün biri Profesör diğeri Üniversite öğrencisi iki Suriyeli kardeşimiz misafir oldular.

Özellikle öğrenci olan Suriyeli kardeşimizin analizleri dikkat çekiyordu. Sohbet esnasında arkadaşlardan şu masumane soruyu sordu: Bizden ne yapmamızı istiyorsunuz? Bu yalın soruya o cevval genç basit ve derin bir cevap verdi ki; ilk etapta bir iletişimsizlik yaşandığı sanıldı.

O ısrarla "Biz kardeşiz, biz kardeşiz" diyordu. Nihayet durum anlaşıldı. O yüreği büyük genç adam bize adeta şunu söylüyordu: Biz kardeşiz, Beşşar Esed'e karşı bizim ne yapmamız gerekiyorsa sizin de O'na karşı onu yapmanız lazım!

Bu basit ve aynı zamanda ağır olan bu cevap karşında Müslüman olan titremez mi? Evet aslında muhacir olan Suriyeli kardeşlerimiz için çok şey yapmıştık. Ancak o bize din kardeşliği hukukunu hatırlatıyordu. Evet, onun buna hakkı vardı.

Anlaşılan o ki; Suriyeli kardeşlerimiz için yapmak durumunda olduklarımızı ve yaptıklarımızı gözden geçirmemiz gerekmektedir.