Son birkaç yıldır ülkemizdeki kutuplaşma faaliyetleri adeta sosyal hayatımızı esir aldı. Ayrı görüş, farklı düşünce kavramı yok oldu. Marjinal bir toplum olduk. Ya 'A' tarafında olacaksınız ya da 'B' tarafında. Üçüncü bir yol yok…
Siyasiler de; milli-gayri milli şeklinde ayrışmış durumdalar. Lakin kim milli kim değil anlamak için aklımız aciz kalmaktadır…
Hele siyasi partilerin oy oranlarını araştıran sözüm ona anketörler yok mu?..
'A' tarafını destekleyenler, onların oy oranını şişirirler. 'B' tarafını destekleyenler de bunların oy oranlarını balon yaparlar. Milletin aklıyla alay ederler adeta. Yaklaşık Altmış Milyon oyu bulunan ülkemizin kaderini, sanki 1500-2000 kişinin tercihi belirleyecekmiş gibi bizleri de inandırmaya çalışırlar…
Eskiden, TV'lerde çeşitli konularda tartışmalar yapılır, tartışılan konular hakkında uzman kişiler, siyasiler, ekonomistler, araştırmacılar, sanatçılar çağrılarak fikir teatisinde bulunulur, somut çözüm önerileri üzerinde kafa yorulurdu…
Şimdi ise hemen her TV kanalının çokbilmiş demirbaş yorumcuları vardır. Siyasi, ekonomik, bilimsel, sanatsal, dinsel, askeri, jeolojik, astronomik, oşinografik gibi hemen her konuda mutlaka fikirleri vardır. Ulusal ve uluslararası konularda da hayli bilge kişiliğe sahiptirler. Malum şahıslar, haftanın her günü adeta ülkemizin ve dünyanın analizini, irdelemesini yaparak kendilerince gündem oluştururlar... (Alanında uzman şahsiyetleri tenzih ederim.)
Bazen bu çokbilmişler, tartışmanın dozunu kaçırarak bir birilerine hakaretamiz davranışlar sergilemekten kaçınmazlar, izleyiciden de utanmazlar. Bazılarının isimlerinin önünde; Prof. Doç. Dr. Av. Genel Bşk. Genel Sekreter gibi ünvanlar da bulunmaktadır. Bu çokbilmişler bazen şirazeden çıkarak kendileriyle birlikte, taşıdıkları ünvanları da rezil etmekten sıkılmazlar…
Her gün ayni zevatları ekrana çıkarıp, tartışma yerine inatlaşma programları sunan moderatörler, konuklarını yarıştırma hatta çarpıştırma seansları düzenlemekte, izleyicinin de sinir uçlarıyla oynamaktadırlar…
Sadece tartışma programları mı?
Dizilerdeki dejenerasyon faaliyetleri; kültürümüzü yok etmek, batı ahlaksızlığını empoze etmek, aile kavramını bitirmek, fuhuşu, zinayı meşrulaştırmak, namus kavramını literatürden kaldırmak namına yapmadıkları rezillikler yoktur…
Sözde yemek programları, sözümona yarışma programları,
Hatta müzik programları bile amacının dışında icra edilmektedir.
Kadın hakları diye diye yırtınan, erkek-kadın eşitliğini dillerinde pelesenk yapan sözde demokrasi aşığı kanallar, zümreler, zevatlar; kadını cinsel obje olarak kullanmaktan, reklam aracı yapmaktan, vücudunu teşhir etmekten çekinmezler hatta bunu da çağdaşlık diye çocuklarımıza, gençlerimize öğretmeye, empoze etmeye çalışırlar…
Artık vatandaş olarak gına geldi, hangi programı açarsanız kavga, gürültü, hakaret, rezillik, ahlaksızlık, cinsellik, çirkeflik…
İyisi mi Haber İzlemek diyeceğim ama orada da her gün her saat başı kadın cinayeti, çocuk istismarı, LGBT sapkınlığı, hırsızlık, kapkaç, uyuşturucu, dolandırıcılık, trafik canavarlığı, vandallık vs…
Tabi TikTok, YouTube, Facebook, Twitter gibi sosyal medya alanlarını anlatmaya gerek yok. Sözde Dezenformasyon kanunu çıktı lakin takan kim?..
Çocuklarımıza kötü örnek olan yayınlara, alanlara müsaade edilmemelidir demek isterdim fakat Sorumlu kim? yetkili kim? bilmiyoruz. Bu kadar başıbozuk TV yayınlarına İsrail bile müsaade etmez. Sözde %98'i Müslüman olan toplumumuz nasıl bu hale geldi?.. RTÜK denilen kurum ne iş yapar onu da anlamış değiliz…