Aslında bu yazıyı geçen hafta yazmıştım. O mel'un girişim sonrasında toplanan mecliste yaşananlar burnumun direğini sızlatmıştı. Ama olmadı, bir türlü nihayete erdiremedim yazıyı. Çünkü insanların canı sıkılmıştı. Çünkü canım sıkılmıştı. Çünkü ülke olarak gidip gelmiş, direkten dönmüş, uçurumun kenarında bir müddet kalakalmıştık.

Ve meclis başkanı şöyle başlamıştı sözlere:
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Ne zaman kendi kendime yüksek sesle bir şiir okumak istesem, ne zaman aklımda, dilimde bir şiir tükeniverse hemen dilime yapışır bu mısralar. İmdadıma koşar. Beni tutar sarsar, kendime getirir.

İsmail Kahraman da, şükürler olsun ki akamete uğrayan bu cinnet grubunun kalkışması sonrasında milletin kürsüsünde, hem de "Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir' sözlerinin yamacında İstiklal Marşı'nı okurken tarif edilemez bir duygunun içinden geçtim sanki. Tüylerim diken diken oldu. Kendimi tutamadım ve onunla birlikte on kıtayı da okudum bağıra çağıra.

Ve şunu yeniden anladım ki; İstiklal Marşı sonsuz bir ruhtur bize. Bu aziz milletin sönmez tükenmez ruhudur. Bir direniştir. Ayağa kalkmanın habercisi; gitmiyoruz, işte buradayız demenin ana fikridir. Her kıtası apayrı bir ruh, her mısraı, her kelimesi insanın göğsüne saplanan bir kaledir. Ve bu kale ve bu ruh ve bu sonu gelmeyen dualardır ki Allah bu ülkeyi korudu ve hainlerin planlarını boşa çıkardı. Çünkü biz şunu da iyi biliyoruz ki Allah tuzak kuranların tuzaklarını da başlarına geçiriverir.

Ve hainler, ve tuzak kuranlar şunu hesap etmediler: Ne kadar da ince plan yapsalar, ne kadar da adam ayarlasalar, kandırsalar, akıllarına girip aptal yapsalar; ne kadar da güç elde etseler, ne kadar da onunbunun piyonu olsalar acz içinde debelenmek onların kaderi olacak inşallah. Çünkü bilmiyorlar. Bilmiyorlar, "çünkü Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır."

Kızım, daha her şeyden bihaber bir halde bile "baba bunlar niye böyle yapıyor, bizim askerlerimiz değiller mi?" diye masumane bir soru sorarken, bir daha düşündüm:Niye?

Ne uğrunaydı giriştikleri bu alçaklık. Hangi söz onları bu alçakça davranışa sürüklemiş, hangi amaç uğruna böyle bir hainliğe bulaşmışlardı. Cevabı zor ya da kolay, bilmiyorum. Ama şunu da aklımızdan çıkarmayalım ki bilmediğimiz, tahmin edemediğimiz çok derin ve karanlık bir yapıyla karşı karşıyayız.

Lamı cimi yok. Allah korudu bu ülkeyi. Masumların, mazlumların, yersiz yurtsuz mültecilerin duasıyla ayaktayız belki de. Bir halk, hem de koskocaman yüreği ve cesaretiyle "dur!" dedi çünkü. Onun için ayaktayız.

Dua edelim Allah bir daha böyle kara günler yaşatmasın bizlere. Bu uğurda canlarını verenleri rahmetiyle, şehadet makamıyla karşılasın. Ve biz, yüreklerimizi de alarak yanımıza bu hain oyunu ilelebet bozalım inşallah.