Dünden devam…
Şengal ve Kobani'ye yönlendirilen IŞİD'in saldırıları üzerinden HÜDA PAR çevresi, oluşturulan algılar sonucunda hedef tahtasına oturtuldu. 6-8 Ekim Kobani bahaneli olaylarda bölge ateşe verildi. Onlarca insan İslamî kimliğinden dolayı katledilirken bu olaylarda birçok Kobanili insanın da kullanılması ortaya konulan projeyi gözler önüne seriliyordu.
Suriye'deki Kürtlere de eninde sonunda yeni Suriye'de bir statü verilecek ama...
Suriye'de de SDG adı altında örgütlenen PYD/PKK, IŞİD'le mücadele adı altında kahramanlaştırıldığı gibi Suriye'nin Kürt bölgelerinde kurduğu kantonlarla bölgeye hakim olmasının önü açıldı. Bu kantonlarda KDP'ye yakın diğer Kürt grupları PYD/PKK tarafından baskı altına alındı. Birçoğu bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. Baskı altına alınan bu gruplar ile SDG arasında son dönemlerde ABD aracılığıyla anlaşma yapılmak isteniyor. Ama PKK'nin hem daha önce diğer Kürt gruplarla yaptığı anlaşmaları bozması hem de tekçi zihniyeti nedeniyle diğer grupları tasfiye edeceği düşünülüyor.
Her savaşın sonunda siyasi, sosyal ve ekonomik farklılıklar ortaya çıktığı gibi Suriye Savaşı ile birlikte de bölgenin dengelerinde bazı değişiklikler olacaktır. Bu saatten sonra Suriye Kürtlerinin eski durumda kalmaları mümkün görünmüyor. Nasıl ki Körfez Savaşı sonrası Irak'a müdahale sonrası ABD tarafından Barzani ailesi temsiliyetinde Irak Kürtlerine bir özerklik verildiyse muhtemelen Suriye'deki Kürtlere de eninde sonunda yeni Suriye'de bir statü verilecektir. Fakat ABD ve dış güçler her yerde olduğu gibi Kürtlerin yaşadığı bölgeyi kendileriyle işbirliğine hazır gruplara devretmek istiyor ki bununla hem İslam kimliğiyle öne çıkan Kürt halkını sekülerleştirmek hem de bölge ülkelerine Türkiye, İran, Suriye ve Irak'a (Güney Kürdistan hükümeti) karşı şantaj aracı olarak kullanmak fırsatını yakalamak istiyor.
Gelecekte Kürtlerin başını ağrıtacak en büyük imtihanı PKK olacaktır.
Birçok yazar-çizer Suriye'de Kürt bölgesinin PYD kontrolünde özerkliğe kavuşmasını Kürtler açısından bir kazanım olarak görüyor. PKK'nin kurulduğu günden bugüne gerek fikri yapısı gerek ortaya koyduğu pratiği es geçen bu yaklaşım maalesef yanılmaktadır. Nasıl ki Cumhuriyetle birlikte Kemalizm'in iktidarı, Müslüman Türk halkının kazanımı olmadıysa Kemalizm'i adım adım takip PKK'nin iktidarı da Müslüman Kürt halkının kazanımı olmayacaktır. Bu bakış milliyetçiliğin oluşturduğu sahada karşılığı olmayan tamamen duygusal bir yaklaşımdır.
Bugün Kürtlerin yaşadığı bölgelere saldıran bölge ülkeleri, saldırılarının meşruiyetini PKK'nin silahına bağlıyorlar. PKK eğer Kürt halkının menfaatini istiyorsa bu saldırıların son bulması için silahı bırakmalı, bölge üzerinde hesaplar yapan emperyalist ülkeler hareket etmek yerine diğer Kürt grupları ve bölge ülkeleriyle hareket etmelidir. Bu adım bölge ülkelerinin samimiyetinin de testi niteliğinde olacaktır. Fakat PKK'nin bunu yapması şu an mümkün görünmüyor. Görünen o ki gelecekte Kürtlerin başını ağrıtacak en büyük imtihanı PKK olacaktır.
Sonuç olarak; bölgenin yeniden şekillendiği bir dönemde dört parçada yaşayan tüm Kürt gruplar, bölgenin huzura kavuşması için kendi aralarında diyalog kanallarını oluşturarak siyasi mücadele yöntemiyle dört parçadaki Kürtlerin, tüm haklarına kavuşmasının çabası içine girmelidirler. Bunu yapmadıkları takdirde Kürt bölgelerinin ateş topuna dönmesine sebep olacakları gibi Kemalizm'in tekçi ve ceberrut politikalarının hışmına uğrayan Türklerle aynı akıbete uğrayacaklarından şüphe etmesinler.
Bölge ülkeleri de coğrafyalarının huzura kavuşmasını istiyorsa bunun Kürtlerin sorunlarının giderilmesinden geçtiğini iyi bilmelidirler. Bu yüzden yüzyıldır ortaya konulan inkarcı ve asimilasyoncu politikalara son vererek Kürtlerin başta anadilde eğitim olmak üzere tüm haklarını iade etmelidir.