Şu hayatta en tahammülü zor, sindirilmesi en zor insan tipi; tembel, başkasının emeğini sömüren, ne olursa olsun arada ki bağları kullanarak var olmaya çalışan kişilerdir.
Eminim ki hepimizin çevresinde bunlardan bir-iki tane mevcuttur. Bulunduğu ortamda ki enerjiyi sömürür, yapmayı planladığınız projelere daha başlamadan, karşılaşabileceğiniz bütün olumsuzlukları sıralayarak önünüze taş koyarlar. Hep bir bahaneleri vardır. Hep bir ''ama''ları.
Asıl mesele burada başlar işte. Sizin tavrınız. Ne yapacaksınız? Demoralize olup vaz mı geçeceksiniz? Yoksa her şeye, herkese rağmen dimdik durup yolunuza devam mı edeceksiniz? Galiba bizler toplum olarak bunu başaramıyoruz. Bahanelerimiz önümüzde ki en büyük en engeller oluyor. Ne çevremizde ki insanları uzaklaştırabiliyoruz, ne de yolumuza bakabiliyoruz. Olan ise hayallere, hedeflere oluyor.
Her şey dönüp dolaşıp sınır koymaya geliyor. İnsan ilişkilerinin en temel kuralı; sınırdır aslında. Kim olursa olsun karşınızda ki; bu anne-babanız, evladınız, kardeşiniz, eşiniz olabilir. Mutlaka ama mutlaka bir sınır olmalı. İstemiyorsak'' hayır'' diyebilmeliyiz. En önemlisi de kimse bize hayır dediğimiz için kırılmamalı. Ama gerçek hayatta öyle ilerlemiyor işler. Bir kere, en başta duygusal bir şiddet olan ajitasyonla karşı karşıya kalıyoruz. O kadar normalleşmiş ki fark etmiyoruz bile. Her şey diziliyor boğazımıza ve vazgeçiyoruz hemen.
Peki. Ne yapalım? Öncelikle sınır koymak, gerektiğinde ''hayır'' demek düşünüldüğü gibi kalp kırmak yada kabalık değil kesinlikle. Eğer yaşadığım ilişki bana zarar veriyorsa, eğer gerçekten istemiyorsam, yoruluyorsam; orada durup düşünmem gerek. ''Ben ne yapıyorum? Kim için yıpranıyorum? Birilerinin kalbini kırmamak adına, birileriyle göre kötü olmamak adına en kötüsü de elalem ne der endişesiyle nelerden taviz veriyorum. Neden kendime önce, ben kıymet vermiyorum.'' Diyebilmek gerekir.
Bağlar değerlidir; akrabalıklar, arkadaşlıklar… Fakat hiçbiri bizim ruh sağlığımızdan değerli değildir. Vakti geldiğinde sonlandırmayı, eğer sonlandıramayacak yakınlıktaysak sınırlandırmayı bilmeliyiz. Çünkü biz bize emanetiz.